Türk'e Kefen Biçiliyor
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
Mustafa Hakan ÜNSER, yazdı
Madde 6 – Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
Burada bahsedilen millet Anayasa’nın 66. Maddesinde tarif edilen Türk milletidir. “Çeşitli millet”, “Türkiyeliler” veya “tek millet” değildir. Türk milleti denmekle devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes kastedilir. Anayasanın bu maddeleri bir oldu bittiyle yazılmamıştır. 106 yıl önce ilan edilen ilk Anayasamız Kanun-i Esasi’nin 8. maddesinde – “Devleti Osmaniye tabiyetinde bulunan efradın cümlesine herhangi din ve meshepten olur ise bila istisna Osmanlı tabir olunur ve Osmanlı sıfatı kanunen muayyen olan ahvale göre istihsal ve izae edilir.” diyordu ve Kanun-i Esasi'de devletin resmi adı "Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye" olarak geçiyordu. Vatandaşına ise Osmanlı denirdi. Bugün cari olan Anayasa’mızda yazılı olan 6 . ve 66. maddelerde bahsedilen Türk tanımına savaşlar, isyanlar, devrimler ve ihtilaller gibi tecrübelerle gelindi.
İşte bugün yeniden seçilebilmek, koltuğunu koruyabilmek için pazarlık konusu edilen Türk milletinin tanımı ve egemenliğidir. Batı başkentlerinde planlanan, göçmenlerin ülkemizde tutulması görevi nasıl ensar-muhacir söylemiyle millete yutturulduysa ve ülkemiz göçmen hendeği durumuna getirildiyse şimdi de egemenliğimizi terörsüzleştirme ve Türk-Kürt kardeşliği söylemiyle elimizden almaya çalışıyorlar.
Batı başkentlerinin isteklerini alıp politika olarak Türk halkına kabul ettirmek siyasi bir başarı olarak görülebilir ancak esas olan Türk Milletinin menfaatleridir. Daha montajlı ve iftiralı seçimlerin üzerinden çok zaman geçmemişken o zaman suçladıkları eylemleri politika olarak Türk halkına kabul ettirmek de bir başarı olarak görülebilir ancak esas olan ahlaktır. Millet kaybedince bu politikaların fikir babaları da olacak.
Ortadoğu’daki gelişmeleri bahane ederek birileri egemenliğimize göz dikmiş birileri bunu pazarlamanın derdine düşmüş olabilir. Bebek katili ve onu denkleme sokmaya çalışan şahsın söylemleri bir zemin oluşturmak ve şahsi çıkar elde etmek içindir; bu anlaşılabilir ama kabul edilemez.
Cumhurbaşkanı henüz yeni açılım hakkında pek konuşmuyor ama başdanışmanı Mehmet Uçum: "Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kürtlerin de milli devletidir; Türkiye yüzyılı, Türk ve Kürt yüzyılıdır." sözünü onun izni olmadan söyleyemez.
Planın parçası olmasa üç dönem AKP milletvekilliği yapmış olan Mehmet Metiner; "Çözüm ayrı devlette değil aynı devlette kardeşçe ve eşitçe yaşamakta!" sözlerini büyük harflerle sosyal medya hesabında paylaşamaz.
Bakınız yeni açılım sürecinin Devlet Bahçeli'den sonra ikinci adamı durumundaki Rasim Ozan Kütahyalı, Lider Haber televizyonunda 30 Aralık 2024 tarihinde yaptığı programda ikinci açılım sürecini değerlendirirken ya da niyetleri hakkında erken itiraflarda bulunurken ilk açılım süreci hakkında şu ifadeleri kullandı: “...o dönem parlamenter rejim vardı. Parlamenter rejimler pazarlıklara açıktır, 40 milletvekili ayrılsa hükümet düşer bilmem ne, şu an ne yaparlarsa yapsınlar Türkiye cumhuriyeti hükümeti düşemez çünkü Başkan 2028'e kadar yetkili parlamentonun önemi neredeyse hiç yok...” Şimdi anlıyor musunuz başkanlık sistemine zamanında milliyetçilerin niye karşı çıktığını? Koskoca bir milletin kaderini neden bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştırmamamız gerektiğini.
Aynı endişelerle "Yeni Anayasa" ya da "Erdoğan Anayasası” Türklük için tehlikedir demeye devam edeceğiz.
2001 krizi sonrası alınan sıkı tedbirlerin ve Amerika'nın izlediği para politikalarının etkisiyle bütün dünyayla beraber ekonominin rahatladığı bir döneme denk gelmelerine rağmen yolsuzluk ve israf yüzünden sonunda çökerttikleri ekonomiye de terör ve “bölgenin isteksizliği” üzerine ne güzel bahane buldular.
Bu kadar kurnazlığı ve pişkinliği şahsen bünyem kaldırmıyor ve şöyle seslenmek istiyorum:
Ey Türk Milleti sana kefen biçiyorlar görmüyor musun?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.