Türkiye Göç Bakanlığı Kurmalıdır
Beyin Göçü ve Göçmenlerin Eğitimi Perspektifinde Türkiye’nin Önündeki Tarihi Fırsatlar tartışıldı
Genç Demokratlar Vakfı, ‘Beyin Göçü ve Göçmenlerin Eğitimi Perspektifinde Türkiye’nin Önündeki Tarihi Fırsatlar’ temalı bir yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirildi.
Göçmenlerin eğitimi ve entegrasyonu hakkında yapılması planlanlanan çalışmalar hakkında bilgi ve istişarelerde bulunulan toplantıda “Göçmenlerin eğitim açığının/ihtiyacının nasıl kapatılacağı” üzerinde görüş alışverişi yapıldı.
Yapılan toplantı hakkında kamuyona yönelik açıklama yapan İNOSAM Başkanı Gürkan Avcı, “Yüzde 1,5’i ancak yüksek okul mezunu, yüzde 5’i meslek sahibi, yüzde 45’i okuma yazma bilmeyen, yüzde 75’i Türkçe konuşamayan, yüzde 45’i zorunlu eğitime ve Geçici Eğitim Merkezlerine devam edemeyen” göçmenlerin eğitim sorununun, Türkiye’nin en az terörle mücadele kadar iç ve dış siyasetin odağına koyması gereken, güvenlik merkezli stratejik bir meselesi olduğunu belirttiği konuşmasında şunları söyledi;
TÜRKİYE GÖÇ BAKANLIĞI KURMALIDIR
Türkiye dışarıdan en çok göç alan ülke konumunda. Göçmenlere ev sahipliği yapma ve misafir etme hususunda örneğine az rastlanır şekilde büyük fedakarlıklar gösteren Türkiye’de her şeye rağmen mülteciler, yoksulluk, güvencesiz çalışma, sömürü, nefret söylemleri ve linç girişimlerinin kıskacında yaşıyor.
Kamusal hizmetlerin standartlaştırılamamasından ötürü yöneticilerin insafına terk edilen göçmenler her türlü mağduriyet ve tacizle karşı karşıya kaldığından Türkiye’de gelecek kurma ve Türkiye’ye katkıda bulunma adına kendilerini güvende hissedemiyorlar.
Türkiye, 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi’nin 1967 tarihli protokolüne koyduğu “coğrafi” sınırlamayla sadece Avrupa’dan gelenleri mülteci sayıyor. Suriyeli göçmenler ise 2014 tarihinde ‘geçici koruma statüsü’ kapsamına alındı.
Bulunduğu coğrafi konum ve tarihi özellikleri başta olmak üzere çevre ülkelerde devam edecek muhtemel siyasi sıkıntılar açısından göçmenlerin büyük teveccüh göstermeye devam edeceği Türkiye’nin ivedilikle göçmenlere mülteci statüsü tanıması ve ardından Göç Bakanlığı kurması düşünülmelidir.
HUKUKİ VE SOSYAL ENTEGRASYON BAŞARILMALIDIR
Böylece kayıtsız olanlarda dahil halihazırda 5 milyon civarındaki göçmenlerin barınma, beslenme, eğitim, iş, sağlık gibi haklara erişimi noktasında yapılacak politikaların çok daha vizyonel, bütünlükçü ve gelişmeye uygun bir kurumsal çerçevesi sağlanmış olacaktır. Atılacak bu adımlarla önce hukuki ardından sosyal entegrasyonda başarılacaktır.
Başta Suriyeliler olmak üzere göçmenlerin vatandaşlık sorununu seçimlerin ve siyasi polemiklerin ötesinde tutarak ve hem göçmenlerin hem de Türk halkının kafasını karıştırmadan, huzursuz etmeden yapıcı ve şeffaf tartışmalar ışığında makul bir çözüm üretilmesi gerekmektedir.
Türkiye göçmenlerine “vatandaşlıkla eşit bir statü” dahil olmak üzere her hangi bir makul çözüm bulmalıdır ki aksi takdirde 5 milyon civarındaki mültecinin sosyal ve hukuki entegrasyonu Türkiye’nin önündeki en temel sorun olarak karşısında duracaktır.
Lakin orta gelirli bir ülke olan Türkiye’nin kısa bir süre içerisinde dünyanın en çok mültecisini çeken ülke haline gelmesi nihayetinde bunun gerekleri olan politikaları/önlemleri hızla ve rasyonellikle yerine getirmemesi durumunda toplumda büyük endişe ve dip gerilim ve tepkiselliklere ortam hazırlayacağı ortadadır.
GÖÇMENLER ARASINDA AYRIMCILIK ÇÖZÜM POLİTİKALARINI BALTALAR
Türkiye göçmenler için sosyal, ekonomik ve hukuki entegrasyon politikaları geliştirerek toplumsal mutabakatın temellerini eğitim sisteminde yapacağı programlar üzerinden sağlamalıdır.
Mülteci statüsü vermeden, ayrımcı bir vatandaşlık hakkı da (Birtek Suriyelilere yahut Suriyelilerin bir kısmına vatandaşlık verilmesi) çözüm olmayacaktır.
Türkiye’deki göçmenler için çağdaş ve disiplinli bir eğitim olmazsa umutda yoktur. Temel ve mesleki eğitim başta olmak üzere yetersiz/kalitesiz eğitim, yıllardır Türkiye’de yaşayan göçmenlerin işsizlik, entegrasyon krizi ile de yakın ilişki içindedir.
Kötü ve ulaşılmaz eğitim koşulları ve genç nüfusta yüksek işsizlik oranının yarattığı bu olumsuz ortam yüzünden milyonlarca göçmen adeta Türkiye’de arafta kalmış durumdadır.
Türkiye göçmenlerin eğitim ve işsizlik meselesine kalkınma meselesi olarak değil siyasi ya da güvenlikle ilgili bir konu olarak yaklaşmalıdır daha çok.
Kendi vatandaşlarına dahi kalite standartizasyonu olan bir eğitim sunmada sorunları bulunan Türkiye’nin çok boyutlu bir çabayla öncelikle sanal sınıf projeleri başlatarak göçmen genç ve çocuklara eğitim hizmeti sunması beklenmelidir.
TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDE TARİHİ FIRSAT VAR
Türkiye’de hali hazırdaki özel derse olan bağımlılığı azaltma amacı taşıyan web tabanlı girişimciler desteklenerek göçmenlere kitle kaynaklı eğitim videoları sunmaları sağlanabilir.
Türk eğitim müfredatı merkezli, göçmenlerin ülkelerinin müfredatlarına da uygun olarak hazırlanacak sanal sınıf uygulamaları ve eğitim videolarıyla, Türkiye’de okula gidemeyen mülteci gençlerinin/öğrencilerin en az yarısına 5 ay içerisinde eğitim hizmeti vermek başarılabilir.
Türkiye mülteci çocuk ve gençlerin dramına duyarlı ülkelerin katkısıyla dünyanın en büyük mülteci eğitim fonunu kurarak, dünyada bu alanda gerekli hizmeti alamayan mülteci çocuklar için çok stratejik bir adım atabilir.
Bu fonla binlerce mülteci öğrenciye burs verilmesi de sağlanabilir. Türkiye mülteci çocuk ve gençler için dünyada yapılan çabaların sistemli ve kurumsal olmasını da böylece sağlayabilir.
Çünkü mülteci gençlerin eğitim sorunu, en az terör yanlısı gruplarla mücadele kadar tüm dünyanın gündeminde yer almayı hak edecek bir güncelliğe sahiptir. Tüm ülkeler bu konuyu küresel güvenlik meselesi olarak ele alınmaya çoktan hazırdır.
Mülteci gençler makineli tüfeklerle değil, kalemlerle silahlandırılmalıdır. Türkiye bunun öncülüğünü ve sahipliğini yapmaya herkesten daha ehil ve layıktır.
GÖÇMENLERİN GETTOLAŞMA VE RADİKKALEŞME RİSKİ GÖZARDI EDİLMEMELİ
Türkiye’de mültecilerin takribi ¼’ü çocuktur ve ancak yarısından biraz fazlası okula gidebilmektedir.Türkiye ivedilikle okullaşma oranını arttırmak hem de okullardaki sorunları çözmek zorundadır.
8 yıldır devam eden savaşın ve istikrarsızlığın ne zaman biteceği belli olmayan Suriye’den gelen göçmenlerin büyük bölümü çocukluktan yetişkinliğe Türkiye’de geçmiş ve önümüzdeki yıllarda da değişik ülkelerden yüz binlerce göçmen çocuk ülkemize gelerek çocukluktan yetişkinliğe Türkiye’de geçecektir.
İşte bu yüzden milyonu aşkın göçmen çocuğun hangi vasıf ve becerilerle yetişkinliğe adım atacağı Türkiye’nin geleceği açısından stratejik bir önem taşımaktadır.
Bu alandaki yanlış ve eksik politikalar Türkiye’deki sosyal hayatın istikrarsızlığını artıracak, göçmenlerin gettolaşma ve hatta radikalleşme yüksek riskini önü alınamaz oranlara taşıyacaktır.
GÖÇMENLER İÇİN EĞİTİM BÜROKRASİSİ BASİTLEŞTİRİLMELİDİR
Göçmenlerin büyük bölümünü oluşturan Suriyeliler halihazırda Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı okul ve eğitim merkezlerinde Arapça olarak Geçici Suriye Hükümeti Milli Eğitim Bakanlığı ve MEB tarafından düzenlenmiş müfredat/ders programlarıyla eğitim alıyorlar.
Göçmenlerin okula kaydolabilmeleri için MEB öğrencilerden kendi ülkelerindeki eğitim belgelerini, belgeleri yoksa da sınava girmelerini istiyor.
Göçmen öğrenciler “YÖS” sınavlarında başarılı oldukları takdirde Türkiye’de üniversite eğitimlerine de devam edebiliyorlar.
Göçmenlerin yaşadığı en önemli sorun başlıkları eğitime erişilebilirlik, kalitesiz eğitim ve okul geçişlerinde yaşanan problemlerdir.
Bir çok göçmen veli ise kız çocuklarının eğitimine yahut karma eğitime (kız-erkek öğrenci aynı sınıfta okumasına) karşı yaklaşımlara sahiptir. Ve yine göçmen öğrencilerin önemli bir kısmıda ailesinin geçimini sağlamak için çalışmak zorundadır.
Kaldı ki göçmen öğrenciler ve veliler Türkiye’deki eğitim olanaklarından yeterince haberdar da değildir.
Göçmen öğrencilere yönelik rehberlik hizmetleri ve Türkçe dil eğitimi yetersiz olduğu gibi öğretmenlerin niteliği ve eğitim araç-gereçlerinin temininde de ciddi sıkıntılar bulunmaktadır.
GÖÇMEN ÖĞRENCİLERE DÖNÜK MESLEKİ EĞİTİM OKULLARI AÇILMALI
Göçmen öğrencilerin Türk öğrencilerle iletişime geçip dil becerilerini geliştirme ve sosyal entegrasyonu gerçekleştirme imkanları yetersizdir ve rehabilitasyon politikalaları planlanamamıştır.
Göçmen gençlere dönük mesleki eğitim okulları açmak çok önemli bir adım olacaktır. Göçmenlerin ailelerine ek gelir sağlanmış ve hem Türkiye’de hem de kendi ülkelerinde kullanabilecekleri bir vasıf kazanmış olacaklardır.
Göçmenlerin eğitimi ve istihdamıyla ilgili tüm sorunlar ilgili STK’ların, GEM’lerin, bakanlıkların ve belediyelerin “Göçmen Bakanlığı” yetki ve sorumluluğunda koordineli çalışmalarıyla daha kolay ve verimle çözülebilir.
Göçmen öğrencilerin okula devamını artırmak için ücretsiz okul yemeği, ücretsiz ulaşım ve ücretsiz okul üniforması verilebilir.
Eğitimden uzun süredir mahrum kalmış yahut okula devam etmek istemeyen öğrenciler için meslek kursları açılabilir.
Göçmenlerin eğitim düzeyini ve mesleki formasyonunu pekiştirmek için göçmenlerin okudukları okullardaki öğretmen maaşları iyileştirilebilir.
Savaş, şiddet ve yakınlarını kaybetme gibi travmatik süreçler yaşayan göçmen çocukların yaşadığı psiko-sosyal sorunlar nedeniyle bu okullardaki rehber öğretmen sıyısı ve niteliği muhakkak artırılmalıdır.
Bu hususta Türkiye UNICEF’ten maddi destek alabilir. Ve en önemli hususlardan birisi de bazı yan dersler programdan çıkarılarak Türkçe ders saatleri artırılabilir.
TÜRKİYE DÜNYADAKİ TÜM MÜLTECİLER İÇİN ÖRNEK BİR PERSPEKTİF SAĞLAYABİLİR
Göçmen çocukların eğitim için kamu ve sivil toplum olarak takdire şayan çabalar gösteren Türkiye’de 5 milyonluk göçmen nüfusun en önemli problemi halen eğitim meselesidir.
Ve yine ön önemli hususlardan birisi de Türkçe derslerinin tecrübeli ve liyakatli öğretmenler tarafından verilmesi sağlanmalıdır.
Türkçe ders kitapları ve temel bilim ekipmanları da tamamen ücretsiz hale getirilmeli, göçmen çocukların oryantasyon ve motivasyon eksikliği giderilmeye çalışılmalıdır.
Göçmenlerin devam ettiği okullarda özellikle nitelikli okullar arasında kardeş okul projeleri başlatılıp entegrasyona farklı boyutlar kazandırılabilir.
Ücretsiz YÖS kursları açılabilir.
Göçmen öğrencilerin devam ettiği okullarındaki öğretmen ve idarecilere mülteci eğitimiyle ilgili eğitim kesinlikle verilmelidir.
Göçmen öğrencilerin okuldaki ve mahalledeki görünürlüğünü ve itibarını artıracak model uygulamalar planlanmalıdır.
Bu sorunlar ertelenmeden ve ötelenmeden bilim ve aklın ışığında vizyoner bir bakış açısıyla atılacak cesur ve vicdanlı adımlarla insanlık adına iyi örnekler oluşturarak Türkiye dünyadaki tüm mültecilerin eğitimi için de müthiş bir perspektif sağlayabilir.
EĞİTİMDE ÇOK BÜYÜK ÇAPLI SİSTEM DEVRİMİNE BUGÜN DAHA FAZLA İHTİYAÇ VAR
Tüm bu veriler ışığında bir kez daha söylemeliyimki Türkiye eğitimde büyük çaplı bir sistem devrimini başlatmalıdır.
Çünkü Türk eğitim sisteminde var olan eşitsizlik, kalitesizlik artmaya devam ettiği takdirde toplumdaki çatışma, ötekileşme ve kamplaşma oranı bundan kat kat daha fazla artacaktır.
Yani sadece belli bir kesim için ve bir tek dini eğitim alanında ve yine sadece niceliksel olarak bir şeyler yapmak yeterli olmadığı gibi sistem anarşisinin ve güvensizliğin artmasına neden olur. Türkiye herkes için, her alanda ve büyük çaplı bir eğitim devrimi başlatmalıdır.
Dünya genelinde eğitim sistemleri krizde. Lakin Türkiye’deki kriz çok boyutlu ve tehlikeli bir vehamet arzetmektedir.
Şu anda göçmenler dahil milyondan fazla çocuk okula gidemiyor ve en az milyondan fazlası da okula gittiği halde bir şey öğrenemiyor.
Türkiye sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kapsamında eğitim şurası yaparak, 2023 yılına kadar "bütün kız ve erkek çocuklarının ücretsiz, hakkaniyetli ve kaliteli zorunlu eğitimlerini (12 yıl) tamamlamalarını ve böylece ilgili ve etkili öğrenme sonuçlarının elde edilmesini" hedef koymalıdır.
Türkiye büyük eğitim şurasında, bilgi ve teknoloji ağırlıklı bir ekonomi hedefi doğrultusunda kaliteli bir eğitim sistemi hedefi ile neyi amaçladığını tüm eğitim bileşenlerine tanımlamalıdır.
Türkiye’deki çocuklar bilgili, birikimli, donanımlı ve geleceğin işlerine uygun eğitim alabilmeleri için bugün neleri öğrenmeleri gerekiyor, nasıl bir eğitim müfredatı almaları gerekiyor ve bunu sağlayacak sistemleri kuracak eğitim bürosrasisi ve eğitim politikacıları iş başına gelebilecek mi? Bir örnekle; ısrarla devam ettirilen taşımalı eğitim sistemi kırsal nüfusu, kırsal kalkınmayı ve tarımsal üretimi olmusuz etkilemeye devam etmektedir ve biran önce bu durumun rehabilite edilmesine ihtiyaç vardır.
Özel eğitim sektörünü ciddi şekillerde destekleyen Türkiye’de özellikle son yıllarda en yoksul bölgelerde eğitim finansmanındaki gerileme (yoksul semtlerde öğrenci sayısı fazla, okulun temel giderleri ısınma/boya/tamirat vs. yeterince karşılanmıyor, fiziksel altyapı ve öğretmen yetersiz…) sarsıcı boyutta.
Türkiye en yoksul ve savunmasız durumdaki çocuk ve gençlerin devam ettiği yoksul semtlerdeki devlet okullarının eğitim finansmanından kesintiye giderek, özel okul ve kolejlere eğitim finansmanı aktarmayı bırakmalıdır.
N GAZETE ÖZEL
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.