Türkiye ve Vekalet Savaşları
Türkiye Cumhuriyeti merkezi coğrafyada başlayan çatışmalar ve çekişmeler yüzünden bütün dünya ülkeleri ile birlikte beklenmeyen bir kaos ortamına doğru sürüklenmek zorunda kalmıştır .
ANKARA KALESİ - 370
Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN
Türkiye Cumhuriyeti merkezi coğrafyada başlayan çatışmalar ve çekişmeler yüzünden bütün dünya ülkeleri ile birlikte beklenmeyen bir kaos ortamına doğru sürüklenmek zorunda kalmıştır .Hiç bir ülke böylesine bir karışık duruma durduk yerde sürüklenmek istemez ve ayrıca da bu gibi bir olumsuz durum ortaya çıkarsa, o zaman da böylesine bir karışıklık ortamının tehdit yarattığı ortamlarda, önceden önlem alınan güvenlik tedbirlerini acilen uygulamaya başlayarak , tehditler öncesi döneme geri dönüş için adımlar atılmaya başlayabilir .Toplumsal barış düzeni için bütün işlerin doğru dürüst gitmesi ve bu çizgilerde ortalama durum ayarlamalarının normal çizgideki ölçülere uygun düşecek bir tarzda ayarlanmalarının gerekliliği, toplumsal yaşamın devamlılığını sağlamak açısından zorunluluk göstermektedir .Sosyal toplumlar gibi karma karışık durumların öne çıkmasıyla alt üst olma tehlikesine maruz kalan insan toplulukları,bu tür bir gidişin son durağı olarak öne çıkan bir kaotik son ile karşı karşıya kalmamak için acilen frene basmak ya da çalışmakta olan mekanizmaları kriz durumu ayarlarını yeniden önleyici bir biçimde kullanarak , her alanda var olan normalleşme ayarlarına geri dönüş için harekete geçilebilmektedir .Dünyanın beş kıtasına dağılmış olan ve buralardaki ülke ve bölgelere yayılarak normal düzende istikrarlı bir devamlılık arayışı içinde geleceğini güvence altına almaya çalışan bütün toplumsal yapılar , ulusal devletler ile geniş birliktelikler arayışı içinde yaşamını sürdürmeye çalışan toplumlar , her zaman için kendi güvenlikleri açısından kaos ve kriz beklentilerini ya da tehditlerini önleyecek bir düzeyde önlemler içeren, güvenlik plan ve programlarına devletlerin kamu düzenlerini koruyabilmek için devreye sokmaktadırlar . Devlet düzenleri açısından konuya ve getirdiği sorunlara dikkat ettiğimiz zaman, kamu düzenlerinin bütün devletlerin çatısı altında varlığı ve sonsuza kadar devamlılığı gibi ilkeler açısından , çok ciddi bir güvenlik arayışı her zaman için yaşamsal öneme sahip bulunmaktadır .
Devletlerin ortaya çıkışı ile birlikte kamu düzenlerinin böylesine bir çatının altında kendisi için yer bulabilmesi ,güvenlik arayışlarının amacına ulaşması açısından fazlasıyla önem taşımaktadır .Normal düzenlerin ortaya çıkışları açısından, her türlü anormalliğin tehlike olarak görülmesi ve bu nedenle de ya önlenmesi ya da ortadan kaldırılması önem taşımaktadır .Büyük çabalar sonucunda elde edilen kamu düzenlerinin zaman içinde eskimesi ,ya da yeni ortaya çıkan koşullara ayak uyduramayarak, bozulmaya ya da çöküşe geçerek her türlü güvensizliğe maruz kalması gibi olumsuz durumların gündeme gelmesi yüzünden ,her an kaos ya da karışıklık gibi düzensizlikler, yarattıkları kaotik durumlar açısından savaş hali gibi olumsuzluk durumlarının önünü açabilmektedirler .Savaş hali durumlarının her türlü güvenliği ortadan kaldırdığı gibi, yarattıkları olumsuz yansımalar açısından devletlerin ayakta kalması ya da var olabilmesi gibi durumlar açısından da, istenmeyen olumsuz gelişmelerin gündeme gelmeleri açısından, insan toplumlarının yaşamsal boyutlarını da her yönü ile etki altına almaktadır .Genel olarak dünya ülkelerine bakıldığı zaman, bu gibi durumların değişik açılardan ön plana çıktığı göze çarpmaktadır .İnsanlığın her türlü kazanımlarını yok eden ya da zamanla düzensizliğin en fazla yansımalarını öne çıkaran gelişmelerin, savaş hali durumların da ortaya çıkması ile mümkün olabildiği anlaşılmaktadır .Savaşların ülkelerin ve devletlerin siyasal gündemlerine gelmesi ve tırmanarak her yönü ile insan toplumlarını sarsmaları ,insanlığın geleceği açısından beklenmedik gelişmelere yol açabilmektedir .Düzenlerin bozulmasıyla birlikte ülkeler ve toplumlar kaos ya da krizlere doğru kaymalar göstermeye başladığında , o andan itibaren her türlü olumsuz gelişmelere açık bir olağanüstü ortam kendiliğinden gerçekleşme aşamasına gelebilmektedir .Her türlü düzeninin bozulması ya da çöküşü sonu savaşlara kadar gelişecek sürüklenmelerle insanlığı uğraştırabilir ve insanlık savaş trafiği içinde dağılıp yok olabilir .
İnsanı ele alan düşünürlerin bir kısmı insanları yücelterek umutlu bir gelecek ardında arayışa kalkışmışlar ,diğer kısmında yer alan bilim adamları ve düşünürler ise “ insan insanın kurdudur “ yaklaşımı çerçevesinde insanı doğuştan bu yana ortaya çıkan olumsuzlukların her açıdan sorumlusu görmeye yönelmişlerdir . İnsanların doğuştan gelen bütün kötülüklerin çıkış noktası olarak kabül edilmesi ,Thomas Hobbes gibi karamsar düşünürlerin eserlerinde fazlasıyla ele alınarak işlenmiştir .İnsanın birbirini yiyen kurt olarak tanımlanmaya çalışılması ile aynı zamanda bütün dinlerin kurtarmaya çalıştığı insanoğlunun, yüceltilen bir varlık olarak ele alınması tarihin ilk dönemlerinden bu yana bir ana çelişki olarak devam ederek, bugünlere kadar uzanıp gelmiştir .İnsanlar hakkındaki görüşlerin bir kısmının olumlu diğer kısımlarının da olumsuzluk damgası taşıması , insanları iyi ile kötü ,yararlı ile yararsız ve aydınlık ile karanlıklar arasında çelişkili bir duruma sürüklemiştir .İnsanoğlu bir toplumsal ortam da dünyaya gelerek örgütlenmeye başladığı zaman , bugünkü kamu hukuku alanının konuları ile uğraşmaya yönelmiştir . İlkel toplum döneminden başlayarak, orta çağları ve yeni dönemleri birbiri ardı sıra yaşayan insanlığın , tarihsel süreklilik içinde bugünlere ulaştığı anımsanırsa, her dönemde ortaya çıkan görüşler, ideolojik yapılanmalar ya da hepsinin üstünde öne çıkan bilimsel teorilerin doğal ve sosyal gerçekliklerin ancak bir kısmını açıklayabildiği görülmüştür .Her siyasal akımın ya da görüşlerin gerçeklik olgusunun bir kısmını ele alarak incelemesi ortaya bir bütünlük getirmediği için , farklı koşullardan doğan ya da gündeme gelen sosyal ya da siyasal anlamdaki sosyolojik oluşumların temsil ettikleri sosyal ya da siyasal gerçekliklerin hepsinin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekli olmuştur . Ortaya bütünlüklü bir bilimsel yaklaşım getirilmesi uzun zaman dilimlerinin tamamlanmasını zorunlu bir duruma getirmiştir .
Eski Yunan dönemindeki filozoflar insanı her şeyin ölçüsü olarak ele alırken ,insanlıkla ilgili bütün bilgileri ortak bir bütünleştirme yaklaşımı içinde inceleyerek , geçmişin düşünsel yaklaşımını, bugünün ve geleceğin dünyasına taşımaya çaba gösteriyorlardı .Küresel gerçekliğin doğal ve sosyal gerçekliklerin ötesinde öne çıkması üzerine, bütün gerçekliklerin ötesinde bir bütünlükçü yaklaşımın yirmi birinci yüzyılın ortalarında insanlığın önüne fırsatlarla çıktığı anlaşılmaktadır .Bilim ve teknolojide ortaya çıkmakta olan değişim ve dönüşümler insanlığı yeni arayışlara doğru yönlendirirken , bilimsel alandaki kavramlar,kurallar ve içeriklerin var olan bilgi birikiminin ötelerinde, eskisinden çok daha farklı oluşumlara giden yolları gündeme getirdiği görülmektedir .Bu çerçevede her alanda öne çıkan yenilikler çeşitli alanlardaki oluşumları değiştirerek devreye sokarken, bir de sanal gerçeklik olarak adlandırılan elektronik oluşumlar birbiri ardı sıra iş ve çalışma dünyasına yansıtılırken her türlü gerçekliğin karşısında , hayali bir gerçeklik alanı öne çıkartılarak ,her türlü yeni oluşumların bütünsel bir çerçevede ele alınması denenmeye başlanmıştır .Daha önceki dönemlerde daha az sayıda var olan insan toplumları, sanal gerçekliğe doğru adımlar atılmasıyla birlikte büyük kalabalıklara ve dünyanın her bölgesine hitap etmeye başlamıştır .Geçmişten gelen hayaller ve gerçekler ayırımı geride kalırken ,bunun yerini toplumsal ya da siyasal gerçeklikler ile sanal gerçeklikler arasındaki bir yeni ayırım almaya başlamıştır .Yirminci yüzyılın koşullarında dünyanın geçmişi,bugünü ve geleceği tartışılırken, sanal gerçekliğin insanlığı var olan koşullardan alarak bilinmeyen bir geleceğe doğru yönlendirmesi, güvenlik ve savaş koşullarında önemli değişikliklere neden olmuştur .Uluslararası devletler düzeni geçmişte devlet merkezli bir çekirdek üzerine kurulmuşken ,yeni dünya düzeninin deniz altı ya da hava üstü yeni yapılanmalarla farklı bir çizgiye yönlendirilmesi savaş ve sıcak çatışma yöntemlerini de değiştirmiştir .Sanal alemin yansıtılması ya da kullanılmasıyla savaşlar, artık savaş meydanlarında yapılmamakta yeni aşamada sanal düzeninin yapay koşullarından ya da elektronik ortamlarından yararlanacak bir şekilde ,teknoloji değişimleri ile birlikte savaşların ve çatışmaların yol ve yöntemlerinin değiştirilmesi, artık gerçek kişilerin ya da savaş ortamında oluşan tarafların yeni temsilcilerinin gerçek bedensel varlıklarıyla değil ama elektronik ortamlarda insan eli ile yaratılan yapma robotlar ,kişiler,oyuncaklar ve silahların kullanıldığı bir Vekaletler savaşı yapılmaktadır .
Asıl kişilerin ya da asil temsilcilerin bulunduğu bir asıl bir ortam varken ,bunun yerine elektronik yapılandırma ile asıl taraf ya da kişilerin ön planda yer aldığı ,ya da cephe ortamında silah kullandığı bir vekalet savaşı yeni dönemin koşullarında öne çıkabilmektedir .Vekalet ya da vekaletler savaşı nitelendirilmesi tamamen yeni durumların ortaya çıkardığı eskisinden çok farklı bir yapılanmanın adı olarak gündeme gelmektedir .Eski dönemlerde elektronik devrim olmadığı için, sanal ortamlar içinde bir vekaletler savaşı yapılması düşünülemezdi .Eskilerde gerçek kişi ve taraflar arasında yaşanmakta olan siyasal ya da sosyal çekişmelerin devam etmesi halinde , bu tür yarışmalı yaşam biçimlerinin savaşlara dönüşebildiği görülüyordu .Ne var ki,bugünün koşullarında yarışın koşulları değiştiği için, hem vekaletler olgusu gündeme gelmiş hem de var olan savaşların koşulları değişmiştir .Şimdi gelinen aşamada eskiden olmayan bir savaş aleti ya da silahı olarak elektronik drone’ların devreye girmesiyle birlikte sanayideki gelişmelerde savunma sanayisinin ön plana çıktığı görülmektedir .Örneğin savaşlar sırasında bir tepe merkez olarak seçilebilmekte ve burada kurulan bir savaş merkezi elektronik ortamın kullanılmasıyla açılabilmektedir.Böylece elektronik sistemin bir parçası olarak drone adı verilen yeni dönemin yepyeni silahları yıkıcı güç olarak kullanılabilmektedir .Önceden gerçek kişilerle gerçek ortamlarda yapılmakta olan doğrudan savaşlarda çatışmalar ,ya da savaşlar yüz yüze adı verilen gerçekçi yaklaşımlar sayesinde kişiler,taraflar ve diğer insanlar cepheye sürülürken , bugün gelinen noktada asıl taraflara gereksinme duyulmadan her türlü robot,elektronik aletler ve de diğer malzemelerin birlikte ele alınarak kullanıldığı ,uzaktan kumandalı havada uçan denizlerde ise yüzen vurucu aletleri cephe ilerisinde savaş aletleri olarak kullanılmaktadır. Askeri alanda kullanılan deniz,hava ve kara silahlarının elektronik sistemlerle birlikte zenginleştirilmiş olan yeni üretilen çeşitleri incelendiği zaman, artık uzaktan kullanılan yeni üretilmiş ürünlerini çatışmaların her alanında görmek mümkündür.Çağımızın elektronik devrimleri her alanda öne çıktıkça ve bunların ürünleri her aşamadaki gereksinmelerin karşılaştırılması ile giderek daha geniş alanlarda geçerli durumlara getirildikçe, sadece askeri alanlarda değil ama sivil hayatın birbirinden çok farklı yerlerinde de kullanmaya devam edildikçe kullanım alanları giderek genişleyeceği için ,bugünkü sosyal ve siyasal alanının giderek vekalet savaşlarına doğru daha fazla kaymalar gösterebileceği, bugünden tartışma alanlarına girmekte oluşunu dikkatli bir biçimde izleyerek, gelecek için elektronik devrim ve yapay zeka oluşumları sosyal hayatın dönüşümlü biçimde ele alınması sırasında yön gösterici olarak benimsenebilir . Bu gibi gelişmeler son zamanlarda bir çok ülkenin sanayileşme girişimlerini de etkilemiş ve bu nedenle geleneksel anlamda geçmişten gelen sanayi ülkelerinin bu çerçevede toparlanarak ve daha çok savunma sanayisi alanlarında yeni girişimler ile yatırımlarını yönlendirdikleri göze çarpmaktadır .Savunma sanayisi girişimlerinin birbiri ardı sıra silah üretimine yönelmeleri giderek tırmanmakta olan savaş süreçlerini kışkırtmakta ve bu gibi gelişmelerin öne çıkması ile de bugünkü dünyanın bir üçüncü cihan savaşına sürükleneceği iddia edilmektedir .Özellikle bu aşamada iki büyük savaş alanının tam ortalarında kalan bölgede bulunan Türkiye Cumhuriyeti devleti Orta Doğu ile Doğu Avrupa bölgelerinde iki büyük savaş girişiminin aynı dönemde ortaya çıkması ile Türkiye hem güneydoğu hem de Kuzey batı bölgelerinden ortaya çıkan savaşların siyasal baskıları ile karşı karşıya gelmektedir .Kuzey bölgesinde Rusya-Ukrayna ,güney bölgesinde İsrail ve Arap dünyası savaşları ile karşı karşıya kalan Türk devleti Rusya ve İsrail gibi güçlü ve saldırgan iki savaş devletinin tehdidi altına girmiştir . Ukrayna ve Filistin gibi küçük ve zayıf devletlerin büyük saldırılara uğradığı bu aşamada,bu gibidevletler kendilerini koruyamaz bir duruma geldikleri için ,bölgedeki saldırganlığa karşı koyma ve direniş gereksinmesi giderek artmakta ve bu durumda Türkiye’ gibi eski Osmanlı imparatorluğundan gelme merkezi büyük devlet konumuna sahip olan Atatürk Cumhuriyetinin , ulusal sınırlarını oluşturan Misakı Milli antlaşmasının uygulanmasını tehdit eden Rusya ve İsrail saldırılarına karşı duruşla , bölge devletlerinin varlığının güvence altına alınması için Türkiye Cumhuriyeti gereken önlemleri alarak öne çıkmak zorundadır .
Türkiye merkezi bölgenin önde gelen büyüklükte bir orta devlet olduğu için bu bölgedeki güvenlik ve kamu düzenlerini korumak gibi önemli siyasal ve askeri misyonlara sahip bir ülke konumundadır .Merkezi bölgenin güvenliği için beş yüz yıl sürekli olarak savaşan Osmanlı devletinin çöküşünden sonra merkezi bir ulusal cumhuriyet olarak kurulmuş olan Türk devleti de ,güvenlik ve kamu düzenlerinin gerçekleştirilmesi doğrultusunda ,Osmanlı devletinden gelen koruma,savunma ve mücadele gereksinmelerinin hepsinin bir arada gerçekleştirilmesi gerekmektedir.Batı dünyasının güvenlik örgütü olan bir örgütün üyesi olarak Türk devleti batı devletlerinin böylesine olumsuz bir duruma seyirci kalması aşamasında , hareketsiz şekilde kalamaz .Dünya savaşlarının gerçekleştirildiği merkezi bölgede çağdaş bir cumhuriyet ve de aynı zamanda bir hukuk devleti olarak Türkiye devleti, üzerine düşen saldırganlığa ve emperyalizm ile siyonizmin bu merkezlerdeki saldırı ve işgal girişimlerine karşı çıkarak ,tıpkı Hitler’in ordularının geri gönderilmesi gibi , bugünde Amerikan ve İngiliz ordularının geldikleri yerlere gönderilmesi için ,Türkiye’nin harekete geçmesi zorunluluk göstermektedir .Atatürk zamanında olduğu gibi Türkiye’nin bu aşamada doğu ve batı komşuları ile bir araya gelerek , Sadabat Paktı ve Balkan paktını komşuları ile bir ortak harekete geçerek, koruyucu ve savunmacı girişimlere öncülük yapması gerekmektedir . Türkiye’nin emperyalist ve siyonist devletlerin her türlü saldırı ve işgaline karşı çıkma gibi tarihten gelen misyonu olduğunu, bu topraklarda devlet kurmuş olan Türk ulusunun hiç bir zaman unutmaması gerekmektedir . Acilen alınacak önlemlerle üçüncü dünya savaşının önlenmesi bir an önce tamamlanmalıdır .Kentleri ve insanları yok eden savaşların ,zorunluluk olmadıkça cinayet olduğunu Türk devletinin kurucusu olarak Atatürk dile getirmiştir .Savaşlara ve işgallere karşı çıkarak bir ulusal kurtuluş savaşı veren Türk ulusunun ikinci bir Kuvayı Milliye hareketi ile yarım kalan cumhuriyet devriminin tamamlanmasına öncelik vermesi ana gündem maddesidir. Tarihsel süreç içinde sonsuza kadar özgür olabilmek için gereken adımların Türkler tarafından atılması gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti çağdaşlaşma yolunda emin adımlarla ilerleme ve kalkınma mücadelesini verirken, yaşam biçimi ve teknoloji alanlarında gündeme gelen bütün gelişmeleri izleyerek kendisini yenilerken , askeri alanda ve savunma sanayii dalında dron ve benzeri savaş malzemelerinin üretimine yönelerek de ,savunma ve güvenlik açısından ordu ve askeri gücü geliştirerek ve sivil savunma malzemelerini tamamlayarak her türlü savaş ihtimaline karşılık hazırlıklı bir duruma gelmiştir .Uzaktan kumandalı vekalet savaşlarının gereği olan dronlar önümüzdeki dönemde uzaktan kumandalı savaşların önünü açacağı gibi ,aynı zamanda gene uzaktan kumandalı savunma ve kurtuluş aletlerinin kullanıldığı savaş hareketlerinin de gerçekleşme aşamasına girmesini de sağlayacaktır . Türkiye bir güvenlik devleti olarak her zaman için her türlü olumsuz gelişmelere karşı direnebilecek güce sahip olacaktır .Türk ulusu yüz yıl önce bir kurtuluş savaşı verirken , nasıl büyük bir özveri ile hareket etti ise bugünde aynı doğrultuda her türlü özveri ve mücadele azmine sahip bir ülke,devlet ve millet olarak yoluna devam edecektir .Türk fabrikalarının ürettiği dronlar aracılığı ile her türlü vekalet savaşına karşı uzaktan ve yakından hazır duruma gelen Türkiye’nin ,önümüzdeki günlerde her türlü gelişmeye hazır bir duruma gelmesi kaçınılmazdır .Çağın teknolojisi internet üzerinden geliştikçe savunma ve çatışma gibi durumlarda vekalet savaşları, geleceğin yeni dönemlerinde ön plana geçecek ve dünyanın önde gelen büyük devletleri bu açıdan küresel dünyayı ele geçirmek için, her açıdan vekalet ya da temsil savaşlarını gündeme getireceklerdir .Küçük İsrail elektronik dronlarla İran ve Hindistan gibi büyük devletlerin önünü kesebiliyorsa ,o zaman Türkiye’de mirasçısı olduğu Osmanlı birikimini merkezi alanda canlı tutmak ve harekete geçirerek emperyalizm ile siyonizmin insanlık dışı emperyalist sömürgeciliklerine karşı çıkarak, her türlü nükleer tehdide karşı on bin yıllık dünya uygarlığını ayakta tutacak adımları atacaktır .Yeni dönemin savunma sanayisinin yıldızı, drone teknolojileri ile Türkiye olmak zorundadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.