“ULAN GERİ ZEKÂLILAR! KA’BE, ABD-İNGİLİZ MAŞASI SUUDLARIN ELİNDE!”
Ngazete yazarı Kerime Yıldız'ın yeni yazısı...
Başlıktaki ifâde için kusura bakmayın! İç sesime âit. Günlerdir, rektör atamasına isyan eden Boğaziçili çocukları, Ka’be resmine hakâret edenlerle ilişkilendirmek için gayret edenleri okudukça dinledikçe susturamıyorum. Başımı derde sokacak.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım’ın, “Allah’a savaş açılmıştır.” sözlerine tüylerim diken diken oldu. Bu nasıl bir siyâsî sorumsuzluk? Rektör atamasına itiraz etmeyi, Allah’a savaş açmak olarak algılatabileceğinin farkında değil mi? Hem eğer samimiyse ne bekliyor acaba? Ka’be orada! Suudların işgâli altında. Etrâfı da Kapitalizmin mâbedleriyle sarılmış vaziyette.
“Siyer’e göre katli vâciptir.” hatırlatması yapan ilâhiyatçı yazarın, Siyer’e göre devlet malına uzanan elin ne olacağı konusuna da açıklık getirmesini bekliyoruz.
“Ka’be resmi yerlerde!” diye feryad eden andavallılar!
Her gün binlerce Müslüman, “câiz değil” dendiği hâlde üzerinde Kâ’be resmi olan seccâdeleri yere serip namaz kılıyor. Buna ne diyeceksiniz?
Bir de iflah olmaz romantikler var. Müslüman evlerde yatak odalarının ayak kısmı, kesinlikle kıbleye doğru gelmezmiş. Evlerde veya başka mekânlarda kıbleye doğru ayak uzatılarak yahut bacak bacak üstüne atılarak oturulmazmış. Anadolu’nun pek çok yerinde evlerin kapısı, kıbleye doğru açılırmış. Evlerde kıble tarafındaki duvarlara resimler asılmaz, insan yâhut hayvan şekillerinden ibâret olan halılar, kilimler, süs eşyâları asılmazmış. Tuvaletlerin yönü, kıbleye dönük değilmiş.
Okuyan da sanır ki Haremeyn’in hem hâkimi hem hâdimiyiz. Ka’be, Suudların elinde ve ellerinden gelen her saygısızlığı yapıyorlar. Git bak bakalım, Ka’be’yi saran modern mâbedlerin, gökdelenlerin kapısı ne yöne açılıyor?
Bir başka romantik ise hac yolculuğu esnâsında ayağını kıbleye doğru uzatıp uyuyan devlet adamını görünce, “Sakın terk-i edebden….” beyitini kaleme alan Nâbî’yi hatırlatmış.
Hadi bakalım, ben de Hâlid-i Bağdâdî’nin kıssasını hatırlatıyorum!
Hazret, 1805 senesinde hac farîzasını yerine getirmek için yola çıkar. Medine’de Yemenli biriyle tanışır. Bu zât, “Ey Hâlid! Mekke’ye vardığında bir kimseden zâhiren şer’iata uygun olmayan bir hâl müşâhede edersen, hemen itiraz etme!” diye nasîhat eder.
Ka’be’yi tavaf ederken bir hacı, sırtını Kâbe’ye çevirip kendisine bakınca, “İnsan, hiç sırtını Kâbe’ye çevirir mi?” diye aklından geçirir. Karşısındaki Müslüman, “Nasîhati unuttun mu? Mü’mine hürmet, Kâbe’ye hürmetten daha yücedir.” deyince pişman olup af diler.
Son sözüm, twittırda uçan ebâbil kuşlarına:
“Ebâbil olur yağarız!” diyorsunuz ya Ka’be’yi kurtarmak için daha ne bekliyorsunuz?
Efendim?
Ha anladım.
Virüs sebebiyle uçuş yasağı var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.