Sadullah Özcan
YÜZ YILIN HESABI
Hep yazıyoruz. Her kalem oynattığımızda yalamaya dönüyor, ciddiyetten normalleşme ve sıradanlaşmaya kaydığını hissediyorum. Ama ele almaktan bıkmayacağız. Uyarmaya devam edeceğiniz.
Farkında olsak da olmasak da yüz yılın hesaplaşmasını yaşıyoruz, yaşayacağız. Hatta bin yılın hesaplaşmasını bin yılın muhasebesini yapmadığımızı da düşünüyorum. Yüz yılın hesaplaşması ile birlikte aynı zamanda bin yılın hesaplaşmasını da beraber yapmak gerekir.
Hem fert olarak hem camia olarak, hem toplum olarak hem Türkiye olarak hem Türk Milleti olarak hem İslam âlemi olarak hatta tüm insanlık ve dünya olarak bu hesaplaşma kaçınılmazdır. Bu hesaplaşmayı kaçırmamamız gerekiyor. Bu hesaplaşma geciktiği her gün kayıptır.
Tekrar edip duruyoruz. Bugün yaşananlar dünün ekilen tohumlarının meyveye durmuş halidir. Bugün ekilen tohumların meyveleri gelecekte dökülecektir.Ne ekersek o biçilecektir. Farklı bir şey bekleyen yanılır.
Bugün dünyada olup bitenler, bölgemizde olup bitenler ve Türkiye’de olup bitenler tesadüfî değildir.
Bana garip gelen haller var. Düşündükçe de garip haller derinleşiyor. Mesela; Osmanlı’yı anlamadan Osmanlıcılık, Cumhuriyeti anlamadan Cumhuriyetçilik, dindarlığı bilmeden dincilik gibi.
Nefsimizi hoşnut eden, hislerimizi harekete geçiren algılar milleti uyuşturmaktan öteye geçemez. Biz önce Yüzyıllın hesabını önümüze koyduk mu? Yüzyılın muhasebesini yaptık mı? Bin yılın özetini çıkardık mı?
Günahlarını-sevaplarını ortaya koyduk mu? Hayır. Bunu yapmadan yaşananları, bunu yapmadan yaşanacakları günlük sıradan olayların ilerisinde değerlendirme imkânımız yoktur. Puzzle oluşturduğu tabloyu bir parçası ile tarif ne kadar imkânsız ise, bugün olup bitenleri geçmişi bilmeden doğru okumakta imkânsızdır.
Yüz yılın hesabını, yüz yılın muhasebesini yapma fırsatını kaçırmamamız gerekir. TBMM’nin açılışının 100. Yılını kutlayacağız. Üç yıl sonrada Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. Yılıdır. 23 Nisan 2020’ye çok zaman kalmadı. Kutlamaları bilmem ama hiçte 100. Yılın heyecanı hissedilmiyor. 100. yıla öncelikle yüz yıllık hesabın, hesaplaşmasının, muhasebenin yapılması ile başlamakta yarar vardır.
TBMM’nin açılışı bana göre Cumhuriyet’in kuruluşundan önemlidir. Meclis olmadan Cumhuriyet var olamaz. Cumhuriyeti kuran irade ve onayı TBMM yapmıştır. Kurtuluşu gerçekleştiren Meclis’tir. Başkomutanlık yapan bu Meclis’tir.
Haydi, Yüz yıllık hesabı, hesaplaşmayı, muhasebeyi TBMM’nin açılışının 100. Yılını bahane ederek yapalım. Biz yapmazsak zaten bizim adımıza yapıyor. Bizim yerimize başkalarının yapmasını beklemeyelim. Bizim yerimize yapanlar bir 100 yıl daha etkilerinin devamından başka bir hesabı düşünmezler.
Aslında son siyasi tartışmalar ile darbe söylentileri ve Abdullah Gül’ün açıklamalarına dalacaktım. Gezi kalkışması davasına girecektim. Baktım ki gündemi farklı belirleyenlerin ekmeklerine yağ süreceğim vazgeçtim. Abdullah Gül’ü Meral Akşener’e, Gezi davasını Soros’a bıraktım.
Ama not düşmeden edemeyeceğim. Çarşamba gününden beri Ankara dışındayım. İstanbul’dan Bursa’ya geçmem gerekti. İşim acele olduğundan gece saat 23.30 civarında Osmangazi Köprüsünü kullandım. Köprüye dönemden önce otobüslerin, tırların ve otomobillerin yoğunluğu döndükten sonra bir anda kesildi. Koca köprü üzerinde o saatlerde 5-6 km boyunca arkamda tek araç görebildim. Önümde de yoktu. Sonrasında da Bursa’ya kadar 78 km. de durum yine aynıydı. Nasıl olsun ki 117 TL köprü, 78 km sonunda 39 TL’de öyle toplamda 45 dakika için 157 TL.
Muhteşem eserlerin hakkıyla kullanılmasını sağlayacak çözüm üretmekte fayda var. Buna çözümü bulma sorumluluğu kimdedir, muhatap kimdir bilmiyorum. Bilsem şahsen uğraşacağım.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…