Sadullah Özcan
500. Yazımız ve Türkiye’nin geleceği
Evet, okuduğunuz yazı bu gazetedeki 500. yazıdır. 25 Aralık 2015’te ‘Merhaba’ ile başladığımız bu köşedeki buluşmamızın Beşinci yılını da doldurmuş olacağız. Ne kadar sürekli okurum vardır bilmiyorum. Faydamız oluyor mu? Onu da bilmiyorum. Ama yazarak öğrenmenin sırrına erdim. Sizleri bilmem ama ben çok şeyler öğreniyorum bu köşe sayesinde.
Yazmak yeni ufukları zorluyor. Geçmişi, dünü, bugünü yaşananları doğru anlama, yarını ve geleceği okuma konularında insan yazarak tecrübe kazanıyor.
Bazen ne kazanıyorsun yazmaktan, ne kadar ücret alıyorsunuz? Diyenler oluyor. Öyle ya beş yıldır haftada iki toplamda 500 yazı… Hiç vaktinizi almasa her yazı için iki saatinizi ayırmak zorundasınız. Tabii 31 yıllık gazetecilik tecrübesi bunun dışında.
Maddi olarak hiçbir kazancınız olmaz ama yazmaya devam edersiniz. Çünkü yazmak hayatınızın bir parçasına döner. Yazmak geçmiş birikimin üzerine yeni şeyler koyar. Aksiyona dönüşür. Son beş yıldır aksatmadan yaptığım en önemli konu bu köşe yazıları oldu.
Önümüzdeki gün, ay veya yıllar neyi gösterir bilmiyorum ama yazmaya devam edeceğimiz görülüyor.
Dediğim gibi yazmak siz okurlarımıza neler katıyor bilmiyorum. Sürekli okurlarımın miktarı nedir onu da bilmiyorum. Ama bana hayat tecrübesi, dünyaya bakış, dünyada ve Türkiye’de olup bitenleri farklı pencerelerden okuma, insanların, toplumların, devletlerin ve devletler üstü oluşumların hareket tarzını fark etmeme katkısı var. Bu katkı sayesinde sizlere farklı pencerelerden bakışı aktarma fırsatı bulduğumu görüyorum.
Bu köşede yazma fırsatım olduğu müddetçe maddi hiçbir beklentiye girmeden hayatımın zekatı ve sadakası olarak devam edeceğim. Patronumuzun da bizlerin maddi bir külfet yüklemediğimiz sürece zaten memnun kalacağını biliyoruz.
Bundan sonra ki süreçte yazmaya devam ettiğimiz takdirde ağırlıklı olarak Türkiye’nin dünyada güçlenen konumunun kodları üzerinde duracağız. Çünkü bir yılını dolduran korona salgını hızını artırarak devam ediyor.
Bu salgının bir saldırı olduğu iddiam devam ediyor. Bu salgın dolayısıyla dünyada çok şey değişti. İnsanlık korku imparatorluğunun birer parçası haline geldi. Üretim, ticaret, pazar ekonomileri ve hayat alışkanlıklarımız alt-üst oldu.
Bu salgını organize edenlerin aslında ellerinde olan korunma yollarını da bildiklerini zannediyorum. Fakat bir yıldır aşı araştırmaları ile dünyayı uyuttukları görülüyor. Şimdi ne hikmetse aynı yerlerden fonlandığı görülen aşılar dünyanın farklı noktalarından ortaya çıkıyor.
Aynı odakların dünya bilişim tekelini ellerinde bulundurdukları da ortadadır. Anlayacağınız dünya yeniden yapılandırılıyor. Yeniden yapılandırılan dünya da Türkiye’nin konumunun 100 yıldır devam eden statüde olmayacağı muhakkaktır.
Dünya yeniden kurulurken Türkiye’nin hak ettiği yeri tam manası ile alması gerekiyor. Anadolu topraklarından başlayan uyanış tarihi gerçekler ışığında Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya’ya açılmak zorundadır.
Türkiye’nin üretimden, ticarete, teknolojiden sanayiye, sosyal hayattan, kültürel yapıya her alanda yeni hamlelerini artırmak zorundadır.
Nice 500. Yazılarda buluşmak üzere…
Kalın sağlıcakla…