Nuray Başaran
ABD-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNDE NE OLUYOR?
Bugün gelinen noktada, Türk Amerikan ilişkilerinin nasıl olduğundan daha çok nasıl yönetildiği daha önemli hale gelmiş durumda. Zira iki ülke arasındaki ilişkiler en zor ve en kötü dönemini yaşıyor.
Ve Temsilciler Meclisi'nde büyük oy çokluğu ile kabul edilen başta Ermeni Soykırım Tasarısı olmak üzere diğer yaptırımların da Senato'dan geçmesine kesin gözüyle bakılıyor.
Bu hafta ise Ermeni Soykırım tasarısı Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu senatoya gelecek. Dolayısıyla Türk- Amerikan ilişkileri açısından bu hafta en kritik haftayı yaşayacağız.
Bu noktada da ilişkiler ve yönetimi konusunda doğru zemini yakalamak çok önemli.
Tam da bu aşamada aslında ABD ile hangi ilişkilerin ve ne şekilde yönetildiğine bakmakta fayda var .
Bu ilişki resmine bakıldığında, bir Tayyip Erdoğan- Donald Trump diyaloğu var. Bir de ABD-Türkiye diyaloğu var.
Erdoğan-Trump diyaloğunda her iki lider de birbirleriyle önemli dost olduklarını söylüyor. Ve her ne şartta olursa olsun diyalogları sürüyor. Hem telefon trafiği , hem mektuplaşma(!), hem de yüzyüze görüşme noktasında sorun yok. Liderler birbirlerini ülkelerinde ağırlayabiliyor. Davet edebiliyorlar. Nitekim 10 gün sonrası için ABD'de Erdoğan-Trump'ın buluşması söz konusu.
Ancak her sabah kalktığında nasıl hareket edeceği tüm dünya tarafından bilinmeyen ve merak edilen bir Donald Trump söz konusu olunca, bu diyalog ve ilişki çok da sağlıklı yürümüyor.
Bir gün Erdoğan'a 'akıllı ol' tadında mektup yazabilen Trump, ertesi gün, 'Erdoğan bölgede liderlik gösterdi ve çok iyi bir anlaşmaya imza attı. Dostum Erdoğan' tadında tam tersi açıklamaları da yazmaktan çekinmiyor.
İstediği anlaşmalar yapıldığında ülkemiz için yaptırımların geçersiz olduğunu tüm dünyaya ilan ettikten günler sonra, Temsilciler Meclisi'nden aynı yaptırımlar çıkabiliyor.
Türk kamuoyunda her ne kadar en iyimser haliyle, 'Trump iç siyasete oynuyor. Onlar da kendi '28 Şubat'larını yaşıyor. 2020 yılı seçimleri için Trump içerde çaresiz. Kendisi için de azil süreci var. Ve aynı Temsilciler Meclisi Trump'ın azlini de onayladı. Aslında Türkiye'nin yanında ama ne yapsın' dense de, gelinen noktada Türk Devleti çıkarları açısından -sonuçları noktasında- bunların boş beleş yorumlar olduğu da artık seçik ortada.
Zira devletler, ' iç politik çıkar siyasetine göre' uluslararası çıkarlarını belirlemez ve 'iç dengelere göre ' ya da 'parti politikalarına göre' dış politikada durdukları noktalarda ödün vermezler. Tıpkı kişisel 'tehdit' ve 'şantaj'lara devlet mekanizmasının boyun eğmeyeceği gibi....
Tüm bunlar ışığında söyleyebiliriz ki görünürde Erdoğan-Trump ilişkisi 'dostça' olsa bile artık sağlıksız bir ilişki. En masum haliyle güvenilir değil.
Elbette bir de Türk Devleti ve ABD Devleti arasındaki diyalog ve ilişki var. Ve son yıllarda ABD'nin devlet politikası haline gelmiş BOP Projesi nedeniyle, burada da kırılma yaşanmış, iki ülke çıkarlarının çatışması noktasında NATO'dan çıkma ve müttefiklik noktası tartışma haline gelmiş durumda.
Peki bunları neden yazıyorum?
ABD'de devlet mekanizmalarında ve kapalı kapıları ardında bugünlerde Türkiye ile ilişkilerin sağlıklı hale gelmesi gerektiği noktası çok yüksek sesle dillendiriliyor da ondan.
Başta Trump'ın kişisel uygulamaları olmak üzere, sert bir şekilde eleştirilip çözüm aranıyor. Özellikle tüm Türkiye'nin haklı olarak gururunu kıran 'mektup' olayının ne kadar yanlış yapıldığı açık ve net ifade ediliyor. Türkiye - ABD ilişkilerinin Trump ile sağlıksız hale geldiği ve devletten devlete ilişkiye geçilmesi gerektiği de olmazsa olmaz olarak değerlendiriliyor. Yani, kişiler gelip geçicidir ama ülkeler ve devletler ebed müddettir anlayışı hakim. Doğru olan da budur!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.