Can Pulak
Akbelen Faciası
Ormana,güzelim çam ağaçlarına,doğaya sahip çıkan insanına acımasız zulüm yapan bir yönetime sahibiz.O yönetim yıllardır ormanına,köyüne,tarlasına,suyuna sahip çıkma savaşı veren köylünün yalvarmasına, ağlamasına,çığlıklarına kulaklarını tıkamış, mahkeme kararlarını hiçe saymış,halkın değil iki tüccarın menfaatinin yanında yer alıyor.
Ne acı değil mi?Milli değerlerimizi ve halkın çıkarını korumak yerine,devletin jandarmasıyla,güvenlik güçleriyle ormanını, bağını,bahçesini korumaya çalışan köylümüze,onlara destek olmaya gelen vicdan sahibi kentlimize düşmana saldırır gibi saldırıyorlar.Devletin koruması gereken ormanı,iki gözü doymaz tüccardan halk korumaya çalışıyor.İnanılacak gibi değil,ama gerçek işte.Halkın ve milli değerlerimizin yanında olması gereken devlet,tüm gücüyle iki tüccarın yanında yer alıyor.
Günlerdir kamuoyunu meşgul eden ve vicdanları sızlatan olayın nedenine göz atmakta fayda var.Devlet herşeyini satıyor ya,2014 yılında Milas’ın Yeniköy ve Kemerköy santrallerini de İctaş ve Limak firmalarının ortak bir şirketine vermiş.Santraller linyit kömürü ile çalışıyor. Akbelen ormanlarının altında da zengin linyit yatakları var.Şirket bu yataklardan yararlanmak için devletten geniş bir tahsis almış ve ormana aniden dalmış.İşte kızılca kıyametin kopmasının nedeni,4 yıl önceki bir tahsis ve ormanı kesme gayretleri…Köylüler direnmişler,mahkeme yürütmeyi durdurma kararı almış,buna rağmen köylülerle şirket arasındaki mücadele kızışarak günümüze kadar sürmüş.
Türkiye’nin enerjiye büyük ihtiyacı var.Bu iki santral ülke elektriğinin yüzde 2,5’ğunu karşılıyor.Santraller 1095 MW kurulu güce sahip.Küçümsenecek bir rakam değil bu. Ama o güzelim ormanlarımızı mahvetmeye, köylümüzü mağdur ve perişan etmeye, yerinden yurdundan uzaklaştırmaya değer mi? Zeytinlikler yok olacak,zengin bitki örtüsü dağılacak,çevre mahvedilecek,suyun yatağı değişecek.Acaba ormanlarımıza dokunmadan, köylümüzü mağdur edip oralardan sürmeden, kimseyi perişan etmeden çözemezmiyiz sorunu?
İşin kolayına kaçmazsak eğer,iki tüccarı değil halkı ve doğayı korumayı düşünürsek elbette bir çözümü vardır bu işin.Örneğin linyiti oradan değil de,başka yerlerdeki kaynaklardan temin edersek,devleti ve halkı memnun edecek bir sonuca kolayca varırız. Ama bu kolay sonuç,nakliyenin artması nedeniyle tüccarın karını azaltıyor.Gözü doymaz tüccarımız,milli değerlerimizi ve halkımızı üç beş kuruşa feda ediyor.İşte toplumu kızdıran ve öfkelendiren neden de burada.
Geçmişte de buna benzer bir film seyretmiştik.38 yıl önce Gökova Termik santrali yapılacaktı.Deniz kenarındaki Türkevleri köyü kamulaştırılmış,köylüler bugün olduğu gibi yerinden yurdundan edilmiş, 10 kilometre uzaktaki Yeniköy santralinin gücü arttırılacağına,bir inat uğruna Ören’deki termik santral yapılmıştı. O zaman Başbakanlıkta görevli olmama rağmen,bu yatırıma karşı çıkmış,gazetelerde manşet olmuştum.Gökova Santrali ormanlar kesilerek yapılmamış ama köylülerin tarlaları ve evleri istimlak edilmişti.Santral bittikten sonra da boş durmadım.Cumhurbaşkanlığında görevliyken santralin kapatılmasını,binanın çevre oteli olmasını,bacasına ise döner restoranın yapılmasını teklif etmiştim.Bu teklifim Avrupa gazetelerinde bile yer almıştı.
Herneyse,dünya değişiyor,teknoloji şaşırtan boyutlarda gelişiyor,ülkeler doğaya zararı önleyecek projeler üretiyorlar ama,biz hala yerimizde sayıyoruz.Polonya’lılardan aldığımız bu termik santraller,artık sanayinin antika müzelerine kaldırıldı.Güneş enerjisine yürüyor dünya.Avrupa evlerini,işyerlerini güneş enerjisiyle aydınlatmaya,ısıtmaya, soğutmaya kredi açıyor herkese.Artık termik santrali kullananlara gülüyorlar.Biz termik santrallere kömür bulacağız diye,ormanlarımızı mahvediyor,insanlarımıza zulüm ediyoruz.Yazık,ayıp,günah…
Memleketi geriye götürüp duruyoruz.Bari geri giderken yolda Atatürk’ümüze rastlasak ya…
CAN PULAK
-----------------------------
AKBELEN FACİASI
- -------------------------------
Ormana,güzelim çam ağaçlarına,doğaya sahip çıkan insanına acımasız zulüm yapan bir yönetime sahibiz.O yönetim yıllardır ormanına,köyüne,tarlasına,suyuna sahip çıkma savaşı veren köylünün yalvarmasına, ağlamasına,çığlıklarına kulaklarını tıkamış, mahkeme kararlarını hiçe saymış,halkın değil iki tüccarın menfaatinin yanında yer alıyor.
Ne acı değil mi?Milli değerlerimizi ve halkın çıkarını korumak yerine,devletin jandarmasıyla,güvenlik güçleriyle ormanını, bağını,bahçesini korumaya çalışan köylümüze,onlara destek olmaya gelen vicdan sahibi kentlimize düşmana saldırır gibi saldırıyorlar.Devletin koruması gereken ormanı,iki gözü doymaz tüccardan halk korumaya çalışıyor.İnanılacak gibi değil,ama gerçek işte.Halkın ve milli değerlerimizin yanında olması gereken devlet,tüm gücüyle iki tüccarın yanında yer alıyor.
Günlerdir kamuoyunu meşgul eden ve vicdanları sızlatan olayın nedenine göz atmakta fayda var.Devlet herşeyini satıyor ya,2014 yılında Milas’ın Yeniköy ve Kemerköy santrallerini de İctaş ve Limak firmalarının ortak bir şirketine vermiş.Santraller linyit kömürü ile çalışıyor. Akbelen ormanlarının altında da zengin linyit yatakları var.Şirket bu yataklardan yararlanmak için devletten geniş bir tahsis almış ve ormana aniden dalmış.İşte kızılca kıyametin kopmasının nedeni,4 yıl önceki bir tahsis ve ormanı kesme gayretleri…Köylüler direnmişler,mahkeme yürütmeyi durdurma kararı almış,buna rağmen köylülerle şirket arasındaki mücadele kızışarak günümüze kadar sürmüş.
Türkiye’nin enerjiye büyük ihtiyacı var.Bu iki santral ülke elektriğinin yüzde 2,5’ğunu karşılıyor.Santraller 1095 MW kurulu güce sahip.Küçümsenecek bir rakam değil bu. Ama o güzelim ormanlarımızı mahvetmeye, köylümüzü mağdur ve perişan etmeye, yerinden yurdundan uzaklaştırmaya değer mi? Zeytinlikler yok olacak,zengin bitki örtüsü dağılacak,çevre mahvedilecek,suyun yatağı değişecek.Acaba ormanlarımıza dokunmadan, köylümüzü mağdur edip oralardan sürmeden, kimseyi perişan etmeden çözemezmiyiz sorunu?
İşin kolayına kaçmazsak eğer,iki tüccarı değil halkı ve doğayı korumayı düşünürsek elbette bir çözümü vardır bu işin.Örneğin linyiti oradan değil de,başka yerlerdeki kaynaklardan temin edersek,devleti ve halkı memnun edecek bir sonuca kolayca varırız. Ama bu kolay sonuç,nakliyenin artması nedeniyle tüccarın karını azaltıyor.Gözü doymaz tüccarımız,milli değerlerimizi ve halkımızı üç beş kuruşa feda ediyor.İşte toplumu kızdıran ve öfkelendiren neden de burada.
Geçmişte de buna benzer bir film seyretmiştik.38 yıl önce Gökova Termik santrali yapılacaktı.Deniz kenarındaki Türkevleri köyü kamulaştırılmış,köylüler bugün olduğu gibi yerinden yurdundan edilmiş, 10 kilometre uzaktaki Yeniköy santralinin gücü arttırılacağına,bir inat uğruna Ören’deki termik santral yapılmıştı. O zaman Başbakanlıkta görevli olmama rağmen,bu yatırıma karşı çıkmış,gazetelerde manşet olmuştum.Gökova Santrali ormanlar kesilerek yapılmamış ama köylülerin tarlaları ve evleri istimlak edilmişti.Santral bittikten sonra da boş durmadım.Cumhurbaşkanlığında görevliyken santralin kapatılmasını,binanın çevre oteli olmasını,bacasına ise döner restoranın yapılmasını teklif etmiştim.Bu teklifim Avrupa gazetelerinde bile yer almıştı.
Herneyse,dünya değişiyor,teknoloji şaşırtan boyutlarda gelişiyor,ülkeler doğaya zararı önleyecek projeler üretiyorlar ama,biz hala yerimizde sayıyoruz.Polonya’lılardan aldığımız bu termik santraller,artık sanayinin antika müzelerine kaldırıldı.Güneş enerjisine yürüyor dünya.Avrupa evlerini,işyerlerini güneş enerjisiyle aydınlatmaya,ısıtmaya, soğutmaya kredi açıyor herkese.Artık termik santrali kullananlara gülüyorlar.Biz termik santrallere kömür bulacağız diye,ormanlarımızı mahvediyor,insanlarımıza zulüm ediyoruz.Yazık,ayıp,günah…
Memleketi geriye götürüp duruyoruz.Bari geri giderken yolda Atatürk’ümüze rastlasak ya…
CAN PULAK
-----------------------------
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.