Sadullah Özcan
Aman dikkat; Oyun içinde oyun
Türkiye dört koldan oyun içine çekiliyor. Dünyada varlığımız hissedildikçe farklı yollarla Türkiye sıkıştırılmak üzere hamleler yapılıyor.
Türkiye’nin Suriye, Doğu Akdeniz, Libya ve en son Karabağ’da kurduğu oyunların altında kalan dünya güç odakları buna karşı son hamlelerini sahneye koymaya çalışıyor. Özellikle Afganistan da ABD ve Rusya’ya rağmen kalma hamlemize önce Afganlı mülteciler yolu ile cevap vermeye ve özellikle iç kamuoyu üzerinden politik malzeme olarak kullanmaya kalktılar. Bu güçlerin borazanı medya kuruluşları Afgan mültecileri konusunu adeta kaşıma derdine girdi.
Mültecilerin özellikle ABD üsleri ile Büyükelçiliği ve İran ortak operasyonu ile organize edildiği şüphe götürmeyecek kadar net gözüküyor.
Mülteci akını ile ABD ve İran’ın ne hedeflediğini bilmiyorum. Fakat bundan bir süre önce İran’a yönelik İsrail-ABD operasyonu ve sonrasında Türkiye’ye 6 milyon mülteci akını planlandığını biliyorum. Hesaplarına göre Suriye’den ülkemize gelen sığınmacılarla birlikte İran’dan gelecek 6 milyon mültecinin zamanla Türkiye’nin etnik, mezhepsel yapısını değiştirerek istedikleri şekilde bir ülke inşa etmek istedikleri biliniyor.
Öyle anlaşılıyor ki İran’dan Türkiye’ye planlanan 6 milyonluk mülteci oyunu kısa vadede tutmayınca son günlerdeki Afgan mülteciler ile bu konuyu devam ettirmelerinin stratejisine girildi.
Bunun için bugüne kadar yüz bulmadıkları Türkiye içindeki farklı etnik, mezhepsel kesimlere her türlü vaatte bulunuyorlar. Fakat o kadar uğraşlara rağmen bugüne kadar yüz bulmadılar. Hatta bu konuda 2023’te ülke yönetiminin vaat edildiği bu konuda toplantılar yapıldığı da biliniyor. Fakat bu oyuna Türkiye’de bulunan hiçbir etnik ve mezhepsel farklı kesim şükür ki prim vermedi. Bundan sonrada yüz bulmayacaklar.
Türkiye bugünlerde bir karar arifesinde. Devletin yeniden yapılandırılmasında önemli bir dönemece giriyoruz. Bu yapılandırma öncesi bazı şer güçlerin etkin olup mevzi elde etme peşine düştüğü görülüyor. Bu nedenle ülke genelinde kaos ve toplumsal kaygı stratejisi güdülmek istendiği anlaşılıyor.
Bu kaos ve toplumsal kaygı stratejisi bir taraftan Afganlı mülteciler üzerinden bir taraftan Orman yangıları üzerinden uygulamaya konuyor.
Artık varlığı bitmek üzere olan PKK’nın taşeronluğu üzerinden eski bir oyunda daha devreye konuldu. Türkiye’nin yeni yapılanmasında etkinlik peşinde olan kesimlerin PKK taşeronluğu üzerinden Türk-Kürt gerginliği çıkarmaya yöneldikleri görülüyor. Bir taraftan sosyal medya ekipleri üzerinden körüklenen bu gerginlikler yangınlar bahane edilerek yayılmak isteniyor.
Çarşamba günü Konya’da meydana gelen ve 7 kişinin infazı ile bu durum daha da derinleştirilmek istendiği çok açık. Ortada aileler arasında bir süre önce yaşanan husumetler Türk-Kürt çatışmasına döndürülmek istenmektedir. Bu yazıyı kaleme aldığımız dakikaya kadar 7 kişiyi infaz eden asıl tetikçilerin kimler olduğu netleşmemişti. Ortada sadece husumet içinde oldukları belirtilen aileler var.
Şunu da açıkça ifade etmekte yarar var devletin içinde güç devşirme peşinde olanların asli görevlerini ihmal etmeleri kimsenin işine yaramaz.
Şu çağrıda bulunmakta yarar var. Bugünlerde çıkarılmaya çalışılan kaos ve toplumsal kargaşaya karşı bütün kesimlerin dikkatli olmaları gerekmektedir.
Diğer bir çağrımız ise kuşkusuz siyasi yapılar içinde belli şer mihrakların uzantıları vardır. Bu uzantılar devletin çok stratejik noktalarına kadar uzanabildikleri 15 Temmuz Darbe girişiminde görüldü. Bugünde farklı şer odakların uyuyan hücrelerine kesinlikle müsaade edilmemelidir. İktidarın da muhalefetin de üstüne düşen görev budur.