Nuray Başaran
Ankara'da neler oluyor? -2- Raconu kim kesecek?
Yazımıza Amerikalı ünlü ekonomist John Perkins’in “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” adlı kitabından birkaç alıntı yaparak başlamak bugün yaşadıklarımıza bir parça ışık tutacaktır diye düşünüyorum. Ya da anlatmaya ve anlamamıza yardımcı olacaktır.
Perkins şöyle diyor:
‘* Kendi otomobilini üretemeyen ülkeye borç para verip otobanlar, yollar yaptırırız..
* Sonra onlara arabalarımızı satarız..
* Daha sonra bankalarını satın alırız..
* O bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız..
* Böylece verdiğimiz o krediyi arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle..
O ülkeye Dünya Bankası ya da kardeş kurumlardan bir kredi ayarlarız.
Ayarlanan kredi asla o ülkenin hazinesine gitmez.
O ülkede ‘proje’ yapan bizim şirketlerimizin kasasına girer.
Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev havayolları yapılır..
Aslında insanların işine yaramayan bir yığın beton yığınları oluşur ve bizim şirketlerimiz kazanır..
O ülkedeki birileri de nemalandırılır. Toplum bu düzenekten hiçbir şey kazanmaz.
Ama ülke büyük bir borcun altına sokulmuş olur.
Bu o kadar büyük bir borçtur ki ödenmesi imkânsızdır. Plan böyle işler..
Sonunda ekonomik danışmanlar/tetikçiler olarak gider onlara deriz ki;
“Bize büyük borcunuz var. Ödeyemiyorsunuz.
O zaman petrolünüzü satın, doğal gazı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin!
Askerlerinizi birliklerimize destek olmaları için savaştığımız bölgelere gönderin,
Birleşmiş Milletlerde bizim için oy verin!.
Elektrik, su, kanalizasyon sistemlerinizi özelleştirin!
Onları Amerikan şirketlerine ya da diğer çok uluslu şirketlere satın!”
Ve bu arada;
Sosyal hizmetleri, teknik sistemleri, eğitim kurumlarını, sağlık kurumlarını hatta adli sistemlerini ele geçiririz..
Bu, ikili üçlü dörtlü bir darbeler serisidir…’’
PERKİNS KİMDİR?
1946 doğumlu olan John Perkins; 1960'lı yılların ortalarında üniversiteyi bırakarak bir süre Peace Corps’a (Barış Gönüllüleri) katılır, Orta ve Güney Amerika"da çeşitli sosyal yardım projelerinde çalışarak hem İspanyolca öğrenir hem de mahalli kültürlerle tanışır.
1971'de, uluslararası iş ve ekonomi danışmanlığı alanında zamanının en büyük kuruluşlarından biri olan, Boston’da yerleşik, Chas. T. Main firmasında analist olarak çalışmaya başlar.
Chas. T. Main, Dünya Bankası ve IMF gibi örgütlerle onların kredi vereceği ülkelerin yönetimleri arasında bir çeşit çöpçatanlık yapan ilginç bir kuruluştur.
Main’de hızla yükselen Perkins, Güney Amerika’daki çeşitli ülkelerin hükümetlerine ekonomi danışmanlığı vermek üzere görevlendirilir.
1980 yılına kadar yaklaşık 10 yıl boyunca bu işi sürdüren Perkins, yaptığı işin ahlaksızlığı ile yüzleşmeye çalışarak cüzdanı ile vicdanı arasında epey gidip geldikten sonra, 1980 yılında Main’den ayrılır.
Perkins enerji şirketini 1990 yılında satar ve kendini Amazonlar ve And D ağlarındaki yerel toplulukların kültürlerini araştırmaya verir.
Amazon şamanlarıyla yaşadığı süreç, Perkins’in kişiliğinde çok derin değişimlere yol açar ve onun 1990'ların sonundan itibaren tuttuğu yeni yaşam yolunun temel belirleyicisi olur.
1970’lerde başından geçenleri bir tür itirafname gibi kaleme almak ister ama bir türlü cesaret edemez.
11 Eylül saldırısındaki büyük oyun Perkins’i uyandırır.
Bildiklerini artık daha fazla saklı tutmasının doğru olmayacağına karar verir ve "Bir Ekonomi Tetikçisinin İtirafları" kitabını yazar.
25 yayınevi dolaşır, kimse böyle bir kitabı basmak istememektedir.
Kapısını çaldığı son yayınevi alternatif kitaplara odaklanan biraz sıra dışı bir kurumdur; Aralık 2005’te kitabı basarlar.
Kitap hızla en çok satanlar listesine girer.
NSA, Dünya Bankası, IMF v.b. kurumlar "bizim Perkins ile bir alakamız" yok yönünde açıklamalar yaparlar.
ABD medyası kitabı görmezden gelir.
Gazetelerin en çok satan kitaplar listesinde demirbaş olmuştur Perkins, ama kitap hakkında tek satır yazı çıkmaz.
Perkins tüm olup bitenlere rağmen şöyle der: "Kitaplar 30'dan fazla dile çevrildi, milyonlarca kopya satıldı. Beni temizleseler ne olur!"
Başka ilginç şeyler de söylüyor: "Ekonomik tetikçiyken" kaynakları olan ve gelişmekte olan ülkeleri tespit ettik.
Bu ülkelere Dünya Bankası’ndan kredi çekip paraları istediğimiz şirketlere gönderdik.
Bu ülkeler borç batağına girdi. Türkiye de aynı şeyi yaşadı, kriz ve devalüasyon oldu.
Sonra özelleştirmeler yapıldı ve ülkenin kaynakları satıldı.
Sonuçta şirketler dünyayı yönetiyor.
Devlet başkanları büyük şirketlerin desteği olmadan seçilemez.
Perkins, 20. yüzyılın dünya sisteminin sürekli büyümeye ve gelişmeye odaklandığını, kârı maksimize etmekten başka bir şeyle ilgilenmediğini, bunun da kapitalizmin çöküşünün habercisi olduğunu düşünüyor.
Bu düzenin çevreyi ve insanlığı geri dönülemez bir felaketin eşiğine getirdiğini, bu sistemin yerine yeni bir ortak insanlık bilincinin oluşmakta olduğunu savunuyor.
Perkins’e göre dünya bugün tarım ve sanayi devriminden sonra "bilinç devrimini" yaşıyor.
Genelde dünya, özelde ise Türkiye en karanlık günlerini yaşıyor.
Karanlık günleri bölgesel (dış) ve iç politika olarak ayrı ayrı anlatmak ve değerlendirmekte fayda var diye düşünüyorum.
Bir önceki yazımızdan ve iç politikadan devam edecek olursak, ilk kez bu seçimlerde kazananın kim olacağından daha çok ‘ertesi gün’, ‘ kim ya da kimler sokağa çıkacak?, Kimlerden nasıl hesap sorulacak?’ sorusu soruluyor.
Bu çerçevede isimleri ‘racon kesen’ ya da ‘kabadayı’ hatta ‘mafya’ olarak algılanan kişiler ile siyasi yapıların işbirliği ve ziyaretleri bu sıkıntıyı daha da büyütüyor.
Bazı özel şirketlerin bölgesel ‘ordu’lar için özel eğitimli ‘asker’ yetiştirmeleri ve bu ‘askerler’in, ‘ kimler olduğu’ konusunda kulislere sızanlar ise akıl alır gibi değil…O yapılar ki, daha şimdiden içlerine başka grupların yerleştirildiği ve ‘ertesi günün’ hazırlıkları yapıldığı konuşuluyor.
Tabii bir de işin YSK boyutu ve orada görev yapan üyelerin tedirginliği var ki sormayın. Bazı üyelerin istifanın eşiğine geldiği, hatta istifa dilekçelerini yazanlar olduğu gelen duyumlar arasında….
Tüm bunlara bakınca; Perkins’in kitabında yer alan, ( sonrasında daha iyi kullanmak için) o ülkelerin liderlerinin nasıl kirletildiği bölümünü de yazmak gerekecek diye düşünüyorum. Devam edeceğim…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.