Aşkım Tan yazdı: TARAFSIZ EĞİTİM
Aşkım Tan yazdı: TARAFSIZ EĞİTİM
"Öğretmen kutsaldır ana gibi
Öğretmen kutsaldır baba gibi
Öpülesi elleri var
Şirin tatlı dilleri var
Öğretmen öğretir A, B, C
Öğretmen öğretir K, L, M
İlk öğretmenin kim senin
Kim öğretti alfabeyi
Bir hak için kırk yıl
Köle olunuyorsa
Yirmi dokuz kere kırk yıl
Kölesiyiz öğretmenin" dediğimiz günlerin geride kalmış olması ne acı!
Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, 27 Ekim 1922 tarihinde Bursa’da “Bugünün çocuklarını yetiştiriniz. Onları yurda, ulusa yararlı insanlar yapınız. Bunu sizden istiyor ve diliyorum.” sözleri ile eğitimin önemini anlatarak bizlere rehber olmuştur.
Bugünkü sistemde çocuklarımız yurda ulusa ne kadar yararlı yetiştiriliyor?
Ya da sorumu değiştirecek olursam, ülkemizin eğitimde geldiği son nokta nedir?
Sizce kolay, en hızlı en yararlı ve etkili bir şekilde nasıl öğrenilebileceğini öğretmeyi üstlenen bir sistem mevcut mudur?
“Öğrenmeyi öğrenme” en yalın hali ile mevcut bilgileri kullanarak yeni durumlar için gerekli bilgiyi kendi kendine üretebilmek demek ise bu bireyin sahip olduğu zekayı kullanması ve düşünme yetilerini kullanabilmesi ile mümkün olduğuna göre, sizce bu misyonu üstlenen bir sistem var mıdır?
Bilgi çağında bilgi sürekli yenilendiği için öğrencinin okulda öğrendiği bilgiler zamanla değerini yitirmektedir.
Ancak okul, öğrenciye bilgiyi sevmeyi ve gerektiğinde nasıl araştıracağını öğrettiği takdirde öğrenci ilerleyen dönemlerde bilgiye ulaşabilecek ve bilgisini yenileyebilecektir.
Demek ki buradaki anahtar sözcük: “sevdirmek” oluyor.
Bilgi toplumunda eğitim okullarla sınırlı kalmamaktadır.
Örnek vermek gerekirse, Japonya ve Amerika Birleşik devletlerinde ticari kuruluşlar çalıştırdıkları kişilerin özellikle de eğitim düzeyleri yüksek olanların eğitimi ve yetiştirilmeleri için bütün okul ve üniversitelerin harcadıkları kadar para ve çaba harcamaktadırlar.
Bilgi toplumunda öğretmen sınıfın kralı veya kraliçesi değildir ve geleneksel sistem içerisinde her okul kendisini gelinebilecek en son nokta gibi görse de eğitimdeki yetersizlik ortadadır.
Öğrencilerin öğrenim süresini tamamlamaları ile biten sadece eğitimin sürecidir ve bilgi toplumunda “bitmiş” eğitim diye bir şey yoktur.
Eğitim, kesinlikle “özgür düşünce” ortamında gerçekleştirilmesi gereken ve hiç bitmeyecek bir olgudur.
Eğitimin iki amacı vardır, biri “zihni geliştirmek”, ikincisi ise “iyi vatandaş yetiştirmek”tir.
Tarihte Atinalılar zihni geliştirmeyi, Ispartalılar ise iyi vatandaş olmayı seçerek bütün savaşları kazanmışlardır ancak belleklerde kalan ise Atinalılar olmuştur.
Yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün; "Eğitimdir ki, bir ulusu özgür, bağımsız, ünlü ve yüksek bir toplum konumunda yaşatır; ya da bir ulusu tutsaklık ve yoksulluğa bırakır." sözünde tahlil ettiği olguyu günümüz Türkiye’sinde yaşayarak görüyoruz.
Spontane sorduğunuz dört işlemden birinin yanıtını teknolojiden yardım almadan yanıtlayamayan, öz dilini doğru okuyup doğru yazmaktan yoksun olarak yetişen çocuklarımızın bugünkü durumu sizce de bu ulusun tutsaklık ve yoksulluk yolunda ilerlediğinin resmi değil midir?
Kalabalık sınıf sorununun ortadan kaldırılması ya da yıllardır yapılan değişikliklerle eğitim sisteminin yapboz tahtasına dönmesi ile sorunların hiçbiri çözüme ulaşmamıştır.
Siyasi iktidarın, eğitim sistemini kendi “siyasal-ideolojik” hedefleri doğrultusunda biçimlendirme uygulamalarına hız kesmeden devam etmesi sonucunda, sistem ne yazık ki olumsuz yönde etkilenmektedir.
Eğitimin ticarileştirilmesi ve özelleştirilmesi denildiğinde, devlete ait eğitim kurumlarında çeşitli adlar altında para toplanması, özel öğretim kurumlarının kamu kaynakları ile desteklenmesi, eğitim politikalarının eğitim-piyasa ilişkisine göre belirlenmesi ve halkın cebinden yaptığı eğitim harcamalarının belirgin bir şekilde artması gibi farklı uygulamalar akla ilk gelenlerdir.
Yukarıda saydığım uygulamalarda sanırım unutulan önemli bir ayrıntı var!
“Onlara küçüklüklerinden itibaren kendi ayakları üzerinde durmayı, kendi sorunlarını çözmeyi, kendi ihtiyaçlarını karşılamayı öğretemeyen, bu konuda becerilerini geliştirmelerine yardım edemeyen; onları gerektiği gibi hayata hazırlayamayan eğitim ve eğitimciler” sizce de bu sorunun ta kendisi değil midir?
Sonuç olarak ne kölesi olunsun öğretmenlerin, ne sistem köle etsin öğrencileri.
Yeni ders yılının sorunsuz, verimli ve tarafsız geçmesi dileği ile…
Kaynak: TARAFSIZ EĞİTİM - Aşkım Tan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.