Anıl Akın
Beden Dili…
Yerel seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte ülke gündemi yine ilk sıraya birçok yetersizi almaya başladı. Tabi ki siyasiler, adaylar, yardımcılar, kurmaylar baş rollerde olacak. Demokrasilerde seçimler bayramdır. Ama maalesef benim nazarımda sadece bir lider yeterli donanıma sahip ama genel kanıda iki veya üç lider hariç fikirdaşlarını tatmin edecek kimse yok.
Eskiden yerel seçim arifelerinde en çok konuşulan konu belediye seçimlerinde particilik olmaz, şahsa oy verilir denirdi. Şimdi büyük şehirlerde insanlar o kadar particilik yapıyorlar ki oy verecekleri adayın ismini bilmeyenler var. Belediye başkan adaylarından daha çok parti liderleri konuştuğu ve ekran karşısına çıktığı için aday isimlerini bilemiyoruz tabi. Belediyecilik adına, çevre ve sosyal yaşam adına vaatlerden çok kimin hangi tarihler arasında neler yapmadığıyla ilgileniyor adaylar. Biri de çıkıp ben başkan olursam bu belediyede bu hizmeti verip siz halkımıza şöyle bir kazanım sağlayacağım diyemiyor. Ama adayların aday olmak için harcadıkları paralara bakınca insan şunu da düşünüyor; seçildiğinde alacağın maaş belli. Görevde kalacağın süre belli. Toplam harcadığın kazanacağın maaştan fazla. Yani eğer aday olmasaydın belediyeni de bu kadar seviyorsan aradaki fark kadarını belediye ye bağış yapar mıydın? Tabi burası ayrıca tartışmaya açık bir konu. Çok uzaklaşmadan ana konumuza dönelim. En çok konuşanlar parti liderleri dedik, iktidarıyla, muhalefetiyle, ittifakıyla, tarafıyla parti liderlerinin beden dilleri size güven veriyor mu? Ben çok dikkat ediyorum konuşurken vaat verirken ya da toplantı yaparken bu insanlar bir metin mi okuyorlar yoksa inandıklarını mı söylüyorlar diye. Bana öyle geliyor ki kendilerinin yazmadığı hatta bazılarının önce bir okuma bile yapmadan çıkıp konuştuğu oluyor. Bir de bunlara nasıl bir eğitim verdilerse konuşurken parmak salla, yana eğilme, ses yükselt. vb. mevcut konuşmaya bunu oturtmaya çalışıyorlar ama olmuyor. Çünkü inanmazsan olmaz. İstemezsen başaramazsın. Bilmezsen yarım kalır. Zaten kendine güvenen, ne yaptığını bilen, gücünün farkında olan insanlar konuşurken bedenlerini öyle bir kullanırlar ki seslerini duymasanız bile ne anlatmak istediklerini anlasınız.
Ana muhalefet partisinin genel başkanı geçen konuşma yapıyor ve hedeflerini parmağıyla işaret edemiyor, iktidarın din ile yaptığının bir benzerini yaparak Atatürk ile siyaset yapmaya çalışıyor. Yine yakın zamanda katıldığım bir cenazede mevcut hükümetin bir ilçe belediye başkan adayı taziyeye geldi. 8-10 bin nüfuslu bir ilçede, herkesin birbirini tanıdığı bir ortamda yıllarca aynı mahallede komşuluk yaptığımız kişi cenazeye geliyor. Caminin önündeyiz, herkes kendi içinde üzüntüsünü yaşarken bu kişi iki koruma ile geliyor camiye. Ve daha belediye başkanı bile değil, sadece aday. Benden oy isteyecek ama benden korkuyor, benden oy isteyecek ama bana göz dağı veriyor. Peki sen yarın başkan olursan ben senden nasıl hizmet isteyeceğim? Mevcut belediye başkanı korumayla gezmiyor. Herkesin ulaşabileceği, herkesle çay içebilen biri, bir başka partinin adayı yine herkese karşı saygısını sevgisini gösteren, girdiği ortama oy dilenmek için değil, gerçekten yarar sağlayabilmek için gelen kişi iken, sizin bu üstten bakan, insan seçen tavırlarınız halk nezdinde nasıl bir karşılık bulacak merak ediyorum doğrusu. Gerçekten vatan sevdalısı, gerçekten inanan, milli şuurunu damarlarında hisseden insanların tavırları, konuşmaları değil bunlar. Açıkçası ben bu yüreği, bu inancı sadece Sn. Hüseyin Baş beyefendide görüyorum. Genç, inançlı, istekli. En önemlisi de farkında. Tabi ki Sn. Ümit Özdağ’ın da hakkını yememek gerekir ama bizim “Umudumuz Gençliktedir”.
Herhangi bir gruba, partiye, teşkilata dahil değilim. Sadece gönlümden geçenleri paylaşmak istedim. Sürçü lisan af ola…
ANIL AKIN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.