BESTAMİ BOZKURT YAZDI:EĞİTİME EVET, BARBARLIĞA HAYIR
Ngazete yazarı Bestami Bozkurt yazdı...
EĞİTİME EVET, BARBARLIĞA HAYIR
Temmuz 2020 Capital Dergisi’nde geçen bir araştırma yazısında şu bilgiler var:
“Jeopolitik düşünür Parag Khanna’nın deyimiyle Asyalı “teknokrasilerin” hepsi 2002’de başlayan SARS salgınlarıyla olduğu kadar 2009’daki H1N1 gibi daha yakın zamanlı küçük endişelerle de uğraştı. Zamanında acı veren bu deneyimler hükümet planlayıcıların beklenmedik durumlar hakkında düşünerek salgın yönetimi planları oluşturmalarına ve temel ürünleri stoklamalarına yardımcı oldu. Tayvan tıbbi ekipleri için milyonlarca ameliyat maskesi, önlük ve N95 maske topladı ve halk için de 10 milyonlarca fazlasını bulundurdu…”
Yazının devamında özellikle Asya ülkelerinin önceki salgınlardan ders çıkarıp hızlı kararlar alarak pandeminin kontrolden çıkmasını önleyici ve kriz yönetimini her alanda proaktif uygulandığını ve okullar başta olmak üzere hızla kapanarak salgının önünü başarılı bir şekilde kapadıklarını anlatıyor. Salgının başlangıç yeri olan Çin’in ülkesindeki teknoloji devlerini zorlayarak tüm halkı kontrol altında tutarak salgını kontrol altına aldığını anlatıyor.
Tarihte çok uzun yıllar devam eden ve çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine sebep olan salgınlar bulunmaktadır.
Muhtemelen tıp geliştikçe gelişen tıbba meydan okuyacak farklı virüs türleri bundan sonra da insanlığın başına bela olmaya ve çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine sebep olacak.
Japonya deprem ülkesidir ve depremle yaşamaya alışmış bir halk vardır. Çok büyük depremlerin bile kolay kolay insan ölümlerini getirmemesi Japonların geçmişten dersler çıkararak “ne yapılabilir?” sorusuna beşik gibi sallansa da yıkılmayacak binalar yaparak cevap vermişlerdir.
Afetler dünya kuruldu kurulalı vardır ve insanoğlu nasıl önlem alırsa alsın yeni tip afetler insan hayatını tehdit etmeyi bırakmayacaktır.
İnsanlar musibetlerden dersler çıkararak önlemler almalı, geliştirmeli ve uygulamalıdır.
Pandemi Türkiye’de ilk ortaya çıktığında Mart 2020’nin ortalarıydı. Hızla ve doğru bir karar olarak okullar tatil edildi ve uzaktan eğitime geçildi. Çünkü okullar pandemiyi kontrolden çıkartabilir ve sağlık sistemini bu kar topu gibi büyüyebilecek virüs yayılması çökertebilirdi.
Aradan 6 aydan fazla zaman geçti ve dünya salgınla mücadelede tarafsız davranarak araştırma bulgularını anında kamuoyuyla paylaşarak insanların pandemi ile ilgili bilgilenmelerini sağladı. Bu da hem devlet nezdinde çeşitli kısıtlamaları ortadan kaldırarak proaktif uygulamalara geçişi hem de toplum tarafında dikkat edilecek hususları medya eliyle topluma ihdas etti.
Yani hem dünya hem de Türkiye Mart 2020 konjonktüründen çıktı ve Eylül 2020’de daha tecrübeli toplum, tıp ve devletler yer aldı.
Mart 2020’de ani bir refleksle ortaya konan yasaklar kesinlikle sürdürülebilir değil ve devletler de bu yasaklardan vazgeçerek daha makul tedbirler aldı.
Hiçbir devlet kendi halkını aylarca yıllarca besleyebilecek, “evinden çıkma, ben seni yıllarca beslerim” diyecek kifayette değil. Bunu bizzat yaşadık ve gördük. Hele toplum şartları farklılıkları barındırdığı için gerçek ihtiyaç sahiplerine gidip gitmediğini bile bilemeyeceğiniz flu bir atmosferden geçtik.
Devletin kasaları toplumlar tarafından doldurulur ve toplum uyursa o kasalar boş kalır. Toplum çalışacak, hem kendini hem de devletini ayakta tutacak.
O yüzden devlet geçici bir yasaklar dönemi ilan etti ve kazandığı tecrübelerle toplumu kontrollü bir şekilde mobilize etti.
Okulların kısmi açılması devletin kontrollü bir mobilizasyon sürecini yürüttüğünü gösteriyor. Bu süreçte yaşanabilecek aksaklıklar, şikayetler, alınacak önlemler ortaya konacak ve kontrollü bir şekilde tüm ülkede okullar tam zamanlı ya da hibrit şekilde açılacak.
Sağlık bakanlığının açıkladığı turkuaz tablodaki verilerde yeni vaka sayısının aşağı yönlü düşüşünü görmekteyiz.
Okullar kesinlikle açılmalı…
Çünkü salgınla mücadeleyi 7sinden 70ine uygulamak mecburiyetinde olduğumuzun farkındayız.
Çünkü bu mücadeleyi yapmazsak eğitimsiz bir neslin uzun vadede toplumsal kırılmalar yaşayacağını… gelişen ve değişen dünyanın bu eğitimden kopmuş nesilleriyle başının sıkıntıya gireceğini… eğitimden kopmuş nesillerin sonrasındaki nesilleri tamamen eğitimden koparabileceği…
Tüm bunlardan vazgeçebiliyor musunuz?
Toplumları birbirine kenetleyen, uluslararası diplomasiyi ortaya çıkaran ve toplumlararası hoşgörüyü ortaya çıkarıp insana insanca muamele yapılmasını sağlayan ve en önemlisi de demokrasiyi insan hayatına sokan şeyin adıdır eğitim.
Eğitimin bittiği yerde barbarlık başlar.
İnsan eğitimle doğmaz ama eğitimle yaşar demiş Cervantes. Çünkü eğitim insan oluşumuzun üniformasıdır. Eğitimle nefes alıp veririz. Eğitimin bittiği yerde barbarlık başlar.
Eğitime evet, barbarlığa hayır.
twitter.com/bestamibozkurt
facebook.com/thebestbozk
linkedin.com/bestami-bozkurt
BESTAMİ BOZKURT
Temmuz 2020 Capital Dergisi’nde geçen bir araştırma yazısında şu bilgiler var:
“Jeopolitik düşünür Parag Khanna’nın deyimiyle Asyalı “teknokrasilerin” hepsi 2002’de başlayan SARS salgınlarıyla olduğu kadar 2009’daki H1N1 gibi daha yakın zamanlı küçük endişelerle de uğraştı. Zamanında acı veren bu deneyimler hükümet planlayıcıların beklenmedik durumlar hakkında düşünerek salgın yönetimi planları oluşturmalarına ve temel ürünleri stoklamalarına yardımcı oldu. Tayvan tıbbi ekipleri için milyonlarca ameliyat maskesi, önlük ve N95 maske topladı ve halk için de 10 milyonlarca fazlasını bulundurdu…”
Yazının devamında özellikle Asya ülkelerinin önceki salgınlardan ders çıkarıp hızlı kararlar alarak pandeminin kontrolden çıkmasını önleyici ve kriz yönetimini her alanda proaktif uygulandığını ve okullar başta olmak üzere hızla kapanarak salgının önünü başarılı bir şekilde kapadıklarını anlatıyor. Salgının başlangıç yeri olan Çin’in ülkesindeki teknoloji devlerini zorlayarak tüm halkı kontrol altında tutarak salgını kontrol altına aldığını anlatıyor.
Tarihte çok uzun yıllar devam eden ve çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine sebep olan salgınlar bulunmaktadır.
Muhtemelen tıp geliştikçe gelişen tıbba meydan okuyacak farklı virüs türleri bundan sonra da insanlığın başına bela olmaya ve çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine sebep olacak.
Japonya deprem ülkesidir ve depremle yaşamaya alışmış bir halk vardır. Çok büyük depremlerin bile kolay kolay insan ölümlerini getirmemesi Japonların geçmişten dersler çıkararak “ne yapılabilir?” sorusuna beşik gibi sallansa da yıkılmayacak binalar yaparak cevap vermişlerdir.
Afetler dünya kuruldu kurulalı vardır ve insanoğlu nasıl önlem alırsa alsın yeni tip afetler insan hayatını tehdit etmeyi bırakmayacaktır.
İnsanlar musibetlerden dersler çıkararak önlemler almalı, geliştirmeli ve uygulamalıdır.
Pandemi Türkiye’de ilk ortaya çıktığında Mart 2020’nin ortalarıydı. Hızla ve doğru bir karar olarak okullar tatil edildi ve uzaktan eğitime geçildi. Çünkü okullar pandemiyi kontrolden çıkartabilir ve sağlık sistemini bu kar topu gibi büyüyebilecek virüs yayılması çökertebilirdi.
Aradan 6 aydan fazla zaman geçti ve dünya salgınla mücadelede tarafsız davranarak araştırma bulgularını anında kamuoyuyla paylaşarak insanların pandemi ile ilgili bilgilenmelerini sağladı. Bu da hem devlet nezdinde çeşitli kısıtlamaları ortadan kaldırarak proaktif uygulamalara geçişi hem de toplum tarafında dikkat edilecek hususları medya eliyle topluma ihdas etti.
Yani hem dünya hem de Türkiye Mart 2020 konjonktüründen çıktı ve Eylül 2020’de daha tecrübeli toplum, tıp ve devletler yer aldı.
Mart 2020’de ani bir refleksle ortaya konan yasaklar kesinlikle sürdürülebilir değil ve devletler de bu yasaklardan vazgeçerek daha makul tedbirler aldı.
Hiçbir devlet kendi halkını aylarca yıllarca besleyebilecek, “evinden çıkma, ben seni yıllarca beslerim” diyecek kifayette değil. Bunu bizzat yaşadık ve gördük. Hele toplum şartları farklılıkları barındırdığı için gerçek ihtiyaç sahiplerine gidip gitmediğini bile bilemeyeceğiniz flu bir atmosferden geçtik.
Devletin kasaları toplumlar tarafından doldurulur ve toplum uyursa o kasalar boş kalır. Toplum çalışacak, hem kendini hem de devletini ayakta tutacak.
O yüzden devlet geçici bir yasaklar dönemi ilan etti ve kazandığı tecrübelerle toplumu kontrollü bir şekilde mobilize etti.
Okulların kısmi açılması devletin kontrollü bir mobilizasyon sürecini yürüttüğünü gösteriyor. Bu süreçte yaşanabilecek aksaklıklar, şikayetler, alınacak önlemler ortaya konacak ve kontrollü bir şekilde tüm ülkede okullar tam zamanlı ya da hibrit şekilde açılacak.
Sağlık bakanlığının açıkladığı turkuaz tablodaki verilerde yeni vaka sayısının aşağı yönlü düşüşünü görmekteyiz.
Okullar kesinlikle açılmalı…
Çünkü salgınla mücadeleyi 7sinden 70ine uygulamak mecburiyetinde olduğumuzun farkındayız.
Çünkü bu mücadeleyi yapmazsak eğitimsiz bir neslin uzun vadede toplumsal kırılmalar yaşayacağını… gelişen ve değişen dünyanın bu eğitimden kopmuş nesilleriyle başının sıkıntıya gireceğini… eğitimden kopmuş nesillerin sonrasındaki nesilleri tamamen eğitimden koparabileceği…
Tüm bunlardan vazgeçebiliyor musunuz?
Toplumları birbirine kenetleyen, uluslararası diplomasiyi ortaya çıkaran ve toplumlararası hoşgörüyü ortaya çıkarıp insana insanca muamele yapılmasını sağlayan ve en önemlisi de demokrasiyi insan hayatına sokan şeyin adıdır eğitim.
Eğitimin bittiği yerde barbarlık başlar.
İnsan eğitimle doğmaz ama eğitimle yaşar demiş Cervantes. Çünkü eğitim insan oluşumuzun üniformasıdır. Eğitimle nefes alıp veririz. Eğitimin bittiği yerde barbarlık başlar.
Eğitime evet, barbarlığa hayır.
twitter.com/bestamibozkurt
facebook.com/thebestbozk
linkedin.com/bestami-bozkurt
BESTAMİ BOZKURT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.