Cüneyt Şaşmaz
Bilimin Otoritesi Geri Geliyor?!
Coronavirüs.
COVID 19.
"Virüs salgını" kapsamında, basit soru şu:
Kronik rahatsızlığı olan bünye'leri ölüm'e sürüklüyor ise virüs salgını kapsamında, mevcut siyasi iktidar'ın durum'u nedir?!
Nüans?!
Bizi evlerimize hapseden (belki aylarca sürecek) küresel yeni bir virüs hükümetle, dış dünyayla ve hatta birbirimizle ilişkilerimize yön vermeye başladı!?
Hal böyleyken...
Uzmanların önümüzdeki aylar ve yıllar için bekledikleri bazı değişimler, garip veya rahatsız edici hissettirebilir.
Demem o ki:
Türkiye'de her şey arapsaçı'na dönüşürken, Uluslar kapalı mı kalacak?!
Dokunma tabu mu olacak?!
Restoranlara ne olacak?!
Demem şu ki:
Kriz anları fırsatlar da sunuyor:
Teknolojinin daha sofistike ve esnek kullanımı,
Daha az kutuplaşma,
Dışarısını tekrar takdir etmeye başlama ve hayatın diğer basit zevkleri.
Nitekim...
Kimse ne olacağını tam olarak bilmese de; toplumun, devletin, sağlık hizmetlerinin, ekonominin, hayat tarzlarımızın ve daha fazlasının bilinmeyen değişme şekillerine yönelik en iyi tahminlerle sabrediyoruz.
Hasılı:
Bizler, Aralık 2019 sonuna doğru sadece uzak diyarlarda yaşandığını düşündüğümüz felakete karşı savunmasız olduğumuzu, tüm çıplaklığı ile Mart 2020'de keşfettik.
Ezcümle:
1994, 2001, 2007 ve 2008 küresel mali krizleri, Büyük Buhran’ın ekonomik çöküşü gibi geçmiş dönem felaketlerine de maruz kalabileceğimizi gösterdi.
Nüans?!
Şimdi de 1918 grip pandemisi, bir anda bir hayalet gibi hayatlarımıza girdi.
Sözün özü:
Bu masumiyet ve/veya gönül rahatlığı kaybı, bu dünyada yaptıklarımızı değiştirebilecek yeni bir "dünyada bulunuş" tarzı.
Nüans?!
Artık eşyalara dokunmanın, insanlarla birlikte bulunmanın ve kapalı alanda hava solumanın riskli olabileceğini biliyoruz.
Yani?!
Bu farkındalığın ne hızda söneceği kişiden kişiye değişecek ama bu yılı yaşamış hiç kimsenin hayatından tamamen silinmeyecek?!
Netice:
El sıkışmak veya yüzümüze dokunmaktan ürpermek adeta ikinci tabiatımız haline gelebilirken, hiçbirimiz ellerimizi yıkamayı bırakamadığı için toplum genelinde OKB’ye (Obsesif-Kompülsif Bozukluk) yenik düşebiliriz?!
Demem o ki:
Başkalarının yanında bulunmaktan duyduğumuz rahatlık, yerini, özellikle de yakından tanımadığımız insanların yokluğundan daha çok rahatlık duymaya bırakabilir?!
Demem şu ki:
"Bunu online yapmak için bir neden var mı?" yerine, "Bunu şahsen yapmanın iyi bir nedeni var mı?" diye soracağız?!
Hal böyleyken...
İstemeden de olsa, internete kolay erişimi olmayanlar daha da dezavantajlı hale gelecek?!
Yani?!
Online iletişimin paradoksu artacak...
Daha çok mesafe yaratıyor evet ama daha çok bağlantı da üretiyor?!
Çünkü gittikçe daha da uzakta bulunan ve daha uzak oldukları için güven hissettiğimiz insanlarla iletişim kuracağız?!
Gazeteci esnafı'ndan olup "konuya değinip geçenler", işine gücüne bakanlar ya da görmezden gelenler dün ne ise bugün de benzer hikaye.
Dün'den farklı olarak, bugün'ün hikayesi, yazının başlangıcı olan o kelime: Koronavirüs!
Demem o ki:
Biz Türkler, uzunca bir süre vatanseverliği silahlı kuvvetlere eşitledik!?
Ama bir virüsü silahla vuramazsınız.
Hal böyleyken...
Korona virüsüne karşı ön saflarda yer alanlar erler, paralı veya gönüllü askerler değil; doktor, hemşire, eczacı, öğretmen, bakıcı, kasiyer, kamu çalışanı, küçük işletmeci ve çalışanlar?!
Nitekim...
Li Wenliang ve Vuhan doktorları gibi birçoğuna, baştan kabul etmedikleri artan bulaşma riski ve ölümün yanında bir anda akıl almaz işler yüklenebiliyor?!
Söylenecek ve yapılacak bir şey kalmadığında, belki de onların fedakarlığını gerçek vatanseverlik olarak tanıyacak, gazilerimize yaptığımız gibi doktor ve hemşirelerimize önlerinde diz çökerek "Hizmetleriniz için minnettarız" diyeceğiz.
Başka?!
Onlara sağlık garantisi ve şirket indirimleri verip, bizim hayatlarımız için kendi sağlık ve hayatlarını feda eden bu yeni insan sınıfı için belki de anıtlar dikip, milli bayramlar ilan edeceğiz?!
Başka?!
Belki de nihayet vatanseverliği, başkalarının toplumunu patlatmaktan ziyade, kendi toplumumuzun sağlığını korumak olarak anlamaya başlayacağız?!
Ezcümle:
Korona virüsü pandemisinin sistemimize getirdiği olağanüstü şok(lar) 50 yıldan fazla bir süredir kısılı kaldığımız tırmanan siyasi ve kültürel kutuplaşma eğiliminden Türkiye'yi kurtarıp, daha fazla milli dayanışma ve işlevselliğe doğru rotamızı değiştirmeye yardımcı olma potansiyeline sahip.
Nitekim...
Bu idealist bir yaklaşım gibi gelebilir ama gerçekleşebilmesinin iki nedeni var:
Birincisi, insanların ortak bir dış tehditle karşılaşınca farklılıklarını bir kenara bırakmaya başladığı "ortak düşman" senaryosu.
Yani?!
COVID-19 bize, siyaseten ayrım gözetmeyecek zorlu bir düşman sunarken, yeniden başlayıp yeniden gruplanmamıza yardım edecek, füzyon benzeri bir enerji ve amaç birliği sağlayabilir?!
İkinci neden ise "siyasi şok dalgası" senaryosu.
Başka?!
Çalışmalar, güçlü ve dayanıklı ilişki biçimlerinin istikrarlarını bozan bir tür büyük şoktan sonra, çoğu zaman değişime daha açık hale geldiğini gösteriyor.
Değişim zamanı açıkça ilerliyor.
Nüans?!
COVID-19 krizi bunu iki türlü değiştirebilir?!
Birincisi, kriz zaten insanları uzmanlığın önemini kabul etmeye zorlamış durumda.
Pandemi gelene kadar uzmanlara çemkirmek kolaydı, sonra insanlar Anthony Fauci gibi tıp uzmanlarını dinlemek istedi.
İkincisi, umulur ki Türkleri yeni bir ciddiyete döndürebilir veya en azından hükümetin ciddi insanların işi olduğu fikrine tekrar yöneltebilir.
Ak Parti yönetiminin Türkleri sağlıklı tutmada ve pandemi kaynaklı ekonomik çöküşü yavaşlatmadaki müthiş başarısızlığı, insanları hükümetten duygusal tatmin dışında bir şeyler istemeye yetecek kadar şoke edebilir?!
Netice:
Bu iş bittiğinde siyasetimizin yönünü değiştirerek kamu mallarına (özellikle sağlık alanında) ve kamu hizmetlerine yeni önemli yatırımlar yapacağız.
Daha az toplumcu olacağımızı düşünmüyorum.
Aksine kaderlerimizin nasıl birbirine bağlı olduğunu daha iyi görebileceğiz.
Hükümet büyük bir durgunluk veya çöküntü sırasında işini kaybedecek milyonlarca işçinin gelirini garanti etmezse, ekonomi ve ayakta tutulmasına yardımcı olduğu toplumsal düzen yıkılacak.
Korona virüsü pandemisi, ciddi acı ve dertlere neden olacak.
Ama bizi, kimlik ve değerlerimizi yeniden gözden geçirmeye zorlayarak uzun vadede kendimizin daha iyi versiyonunu yeniden keşfetmemizi sağlayabilir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.