Kerime Yıldız
BİR BAHAR YOLCULUĞU: FETH-İ MÜBÎN
Her zaman söylerim, edebiyatçıların târih anlatması, bir başka olur. Meselâ; İstanbul’un fethini, Beşir Ayvazoğlu’nun Güller Kitabı’ndan okumadıysanız fetihle ilgili bilgileriniz eksik değildir ama hisleriniz eksiktir. Ayvazoğlu, Feth-i Mübîn’i, Tanpınar’ın ve Hoca Sâdeddin Efendi’nin dilinden bir bahar mâcerası olarak şöyle anlatıyor:
“Hoca Sâdeddin Efendi, muhâsaraya katılan bahar ordusunu şöyle anlatır: Benefşe, eline şeşperini almış; süsen, incecik beline kılıcını kuşanmış; karanfil, yeşil mızrağının üzerine bir baş dikmiştir. Tanyeli öncü, nergis gözcüdür. Ak sancağı taşıyan ise zanbak. Ve çınar, ellerini açmış şöyle duâ etmektedir: Tanrım, cihan pâdişâhına dilediği fethi ver; elini, İstanbul şehrinin fethine eriştir.” (Güller Kitabı, sh. 33)
Mehemmed Han, yolu, baharla ve gülle kesişen bir hünkârdır. Bir mart sabahı, Gülbahar adında bir ebenin eline doğar. Adını, Güllerin Efendisi’nden alır. Eşlerinin adı bile Gülşah, Gülbahar ve Çiçek’tir. Gül’ün müjdesine ermek için çalışır. 1453 nevrûzunun ertesinde ordusuyla Edirne’den yola çıkar. Nisan başında surların önüne gelir ve gül ayının sonunda, çiçek yağmuru altında Konstantinopolis’e girer. Dedesi Osman Gâzi’nin vasiyetine uyarak İstanbul’u gülzâr eyler. Bizans’ın mülevves toprakları üzerine, onun murdar kokularını unutturacak, İslâmiyetin ve Türklüğün gül sularını serper.
İstanbul, gül alınıp gül satılan, çarşı pazarı gül kokan, bir sengine yekpâre Acem mülkünün fedâ olduğu bir şehir hâline gelir. Bahar kokulu Hünkâr, yine bir bahar günü, 1481 yılının 3 Mayıs’ında İstanbul’a vedâ eder.
Feth-i Mübîn’in 567. yılındayız. Gezi eylemlerinde, duvarlara çok tâlihsiz bir cümle yazılmıştı: “Zulüm, 1453’de başladı”
Yüzüklerin Efendisi kitabının yazarı Tolkien, Noel Baba’ya Mektuplar kitabında İstanbul’un fethi için, “1453 gulyabânilerin saldırısı” diyor. Duvara yazı yazanlarla Tolkien’in zihniyeti aynı. Tolkien, Yüzüklerin Efendisi’nde Türkleri, gulyabâniye benzeyen orglar olarak anlatıyor.
Fâtih gibi bir ecdâdı, işgâlci; fetih gibi bir büyük hâdiseyi işgâl olarak görenlere tesir eder mi bilemem ama gazeteci-yazar rahmetli Nezîhe Araz’ın,fetihten beş asır sonra Dede Korkut lisanıyla, sanki şehre girişini görenler arasındaymışçasına heyecanla Fâtih’e seslendiği dizelerini paylaşmak istiyorum.
“Ey benim ceylan bakışlı Hünkârım!
Koç yiğidim, şah yiğidim!
Kalemi, kılıcı kadar kuvvetli
Kaderi, sûreti kadar güzel
Devletlû İkinci Mehmed Han
Ey benim ceylan bakışlım!”
Feth-i Mübîn’in 567. yılı kutlu olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.