Bir orman yangınına tanık olmak
Doğan Satmış'ın yeni yazısı...
29 Temmuz 2021 günü saat 15.00’te, Bodrum’un Güvercinlik ilçesinde çıkan büyük orman yangınını an be an yaşadım.
Güvercinlik, küçücük bir koy. Koyun bir tarafında, yıllar içinde yapılmış, denize uzanan yalı evleri ve küçücük oteller var. Koyun öteki tarafında ise, yan yana yapılmış üç büyük otel var. Bu yapılar dışındaki her yer güzelim çam ormanları ile kaplı.
Yangın çıktığında, tam da bu üç büyük otelin karşısında, koyun karayolu tarafında idim ve dumanlar da karşı taraftaki tepenin, arkasından yükseliyordu. Bir süre sonra dumanlar büyüdü ve alevler, hemen koyun tam bize görünen yüzüne yansıdı. Rüzgârın da etkisiyle, yangın inanılmaz bir hızla büyüyordu.
Derken yangın birkaç noktaya daha sıçradı ve karşımızda görünen Titanic Otel’in sınırına kadar geldi. Normalde, inanılmaz sakin olan Güvercinlik sahili, bir anda telaşlı insanlarla dolmuş, herkes alevlerin ne kadar yayılabileceğini hesaplama çalışıyordu. Bu arada karşıdaki otellerin yapılış öyküleri anlatılmaya başlandı.
Bölge halkına göre üç otelin bulunduğu alan. Eskiden çam ormanıydı, ancak 2007 yılında çıkan bir yangınla, tam da bugün Titanic Otelin bulunduğu alan kadar yer yanmıştı. Sonra da pişkin yetkililer, “Merak etmeyin, bu alana inşaat yapılmayacak, ağaç dikeceğiz” diye söz vermişler, yerel halk gösteri bile yapmıştı. Ama değişen bir şey olmamış, üç-beş yıl sonra bu alana Titanic Otel kondurulmuştu. Sonra da La Blanche Oteli’ni inşa etmişlerdi. Hatta bu otel için sahil doldurulunca, yerel halk yine gösteri yapmış, değişen bir şey olmamıştı. Sonra da Lujo Otel açılmıştı.
Bu oteller öyle ucuz oteller değiller. İnternette şöyle bir tarama yapınca yüksek sezonda, Titanic Otel’de iki kişinin konaklama ücretinin bir hafta için 44.000 TL olduğunu, Lujo Otel’de ise iki kişilik bir haftalık tatilin 77.000 bin TL’ye kadar çıktığını görmek mümkün. La Blanche ise bu üçlünün içinde fiyatı en makul olanı ama o da iki kişilik bir haftalık tatil için en az 10 brüt asgari ücret düzeyinde, 25-30 bin TL harcama gerektiriyor.
Bu pahalı otellerden Lujo ile ilgili bir bilgi daha aktarayım, bu otelin bir de deniz uçağı var. Pilotu her gün, Güvercinlik Koyu üzerinde yüzenlerin başlarını sıyırarak defalarca denize iniyor ve otel müşterilerine hava turları attırıyor. Güvercinlik halkı bu uçaktan da bıkmış durumda, birkaç defa şikâyet etmişler ama yetkililer “Maalesef izni var” diyerek hiçbir şey yapamamış. Sonuçta bu uçakla bir tur atmak herhalde bir servettir ve para geliyorsa Türkiye’de kimse kural filan tanımaz malum.
İşte bu üç otelin bulunduğu yarımadanın ormanlık alanının önemli bir bölümü, saat 15.00’te başlayan ve saatlerce devam eden yangın sonunda harap oldu. Yangın başladıktan yaklaşık iki saat sonra Orman Bakanlığı’na bağlı bir helikopter geldi ve denizden su alıp alevlere dökmeye çalıştı. Ama helikopterin pervanelerinin, alevleri söndürmekten çok harladığını söyleyenler de var. Sonuçta saat 20.00 gibi hava kararınca, helikopter de son bir su boşaltıp gitti. Bir ara Güvercinlik’in bir iki caddesinin boşaltılması kararı alındığı hoparlörlerden duyuruldu, çünkü alevler minik kasabayı tehdit ediyordu artık.
Karşımızdaki sahilde alevler, zaman zaman büyüyüp, harlanıp devam ediyor, yerdeki itfaiye ekiplerinin müdahale ettiği ise, çakar lambaların ışıklarından anlaşılıyordu. Sonuçta yangın ancak saat 22.00 gibi, yer ekiplerinin başarısıyla söndürülebildi.
Ertesi gün, Titanic Otel’in yanından, Güvercinlik Köyü’nün sınırına kadarki ormanlık alan tümüyle tahrip olmuştu. Şimdi herkes, tıpkı Titanic Otel’de olduğu gibi, yanan alanların otellere, inşaatçılara peşkeş çekileceği korkusu içinde. Yetkililerin “Merak etmeyin” diye verdikleri sözlerin hiçbir anlamının olmadığını tecrübeyle biliyorlar.
Doğa tahribi, sonrasında telafisi mümkün olmayan bir olay. Bodrum’da binlerce yazlık ve otel inşa edip, sonra eski haline çevirmeniz mümkün değil. Ama ‘Para’ söz konusu olunca, bazı insanların doğayı korumak gibi bir endişesi olmadığını da biliyoruz.
Türkiye, son 20 yılda, millete galiz küfürler ederek para kazanan müteahhitlere, devletten çok kendi ikbalini düşünen yöneticilere, yanlışları dile getirenlere kolayca ‘hain’ damgası yapıştıran otoritelere çok geniş bir oyun alanı tanıdı. “Gemisini yürüten kaptandır” diyen herkes, kural tanımadan para kazanmak için ne isterse yapıyor. Bakan bile çıkıp kendi bakanlığına mal satıyor, Japonya’da olsa önüne harakiri konulacak bu eyleminden utandığı da şüpheli.
Ve daha acısı, tüm bunları yapanlara hiçbir şey olmuyor. Rüşvet alan devlette yükseliyor, küfreden daha çok ihale alıyor, yolsuzluk yapan zenginleşiyor.
Dünyanın ‘Kuralsızlık’ klişesi Teksas, Amerika Birleşik Devletleri’ndedir ama bu ülkenin bir kurallar ülkesi olduğu da bilinir. Hatta şöyle bir olay anlatılır:
New York’ta bir işyeri, sabah camına ‘Dolarınıza yüzde 30 kazanç’ diye bir tabela asar. Aynı işyerinde öğleden sonra ise şöyle bir tabela asılıdır: ‘Amerika’da her şey serbesttir ama dolandırıcılık hariç.’ Yani dolara yüzde 30 kazanç vaat eden kişinin dolandırıcı olduğu gayet açıksa, Amerikan sistemi buna izin vermez. Amerika’nın ekonomik liderliğinin sırrı da bu ilkede aranır.
Peki yukarda anlattığımız bunca olay, sizce Türkiye’yi hangi sınıfa sokuyor?
Demem o ki, kuralları tanımayanı pişman etmezseniz, bu yaşananlar aynen böyle devam eder.
Bakın günlerdir tüm Türkiye, orman yangınlarını ve onların yerine kondurulan otelleri konuşuyor, nasıl yapıldıklarını tartışıyor. Peki siz bu otellerden birinin patronunu hiç medyada gördünüz mü, kim olduklarını bilir misiniz ve bu kadar yangın varken çıkıp bir kelime ettiler mi, ‘biz de üzgünüz’ dediler mi? Demediler ama emin olun ki, yatlarıyla bu alevleri izleyip, suyunu içtikleri pet şişeleri ‘umarsızca’ denize atıyorlardır.
Eğer kuralsızlık rant sağlıyorsa vatanın kahverengisi de yeşili de mavisi de bazıları için teferruattır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.