Cüneyt Şaşmaz
BÖLÜNME'nin EŞİĞİNDEKİ İSTANBUL/1
Ülkemizde toplumsal muhalefetin ve siyasi tartışmanın yoğunlaştığı bir dönem yaşanıyor.
Global köy'e dönen günümüz dünya'sını anlamak için geçmiş'i geçmiş'te bırakmak şart.
Aksi halde sadece kafalar karışmaz, ülke'lerin içleri de karışır.
Kaldı ki, sorun da, sorun'la çözülmez.
Bugün'ün sorunlarını çözmek için çağ'ın ruhu'na uygun düşen stratejik akıl şart.
İstanbul'un'un "3'e bölünerek kurtarılacağı" fikri, ilk kez 20 Aralık 2010 tarihinde, Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN tarafından Ulus Gazetesi'nde yayınlanan bir makale ile gündeme getirildi.
Makaleden alıntılarla bu konuyu yeniden Türkiye'nin gündemine getirmenin gerekli olduğunu düşündüm...
"Eski Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları'nın başkenti olan İstanbul, yeni dönemde Avrasya kıtasının merkezi olarak seçilmesi, hem Moskova merkezli Rus Avrasyacılığı'na hem de İsrail merkezli Siyonist dünya imparatorluğuna karşı bir önlem olarak gündeme getirilmiştir."
Yani?!
"Kuzey Amerika kıtasından Avrupa bölgesini ve dünyanın en büyük kıtası olan Asya’yı yönlendirmekte zorlanan, ayrıca Çin, Hindistan ve Rusya gibi büyük Asya ülkelerinin yeni süper güçler olarak evrensel sahneye çıkmasını dengelemekte zorlanan 'Batı Blok'u'unun patronları, yeni dönemde İstanbul’a taşınarak dünya ekonomisini merkezi coğrafyadan yönetmeyi kendi çıkarları açısından daha uygun görmüşlerdir."
Bu "gizli planı" resmen açıklamadan, ama adım adım bu planlar doğrultusunda hem İstanbul’da hem de bu kentin içinde yer aldığı Türkiye Cumhuriyeti’nde dıştan destekli dönüşüm programları teker teker devreye sokuldu!?
Böylesine bir hedef doğrultusunda İstanbul’un hızla büyümesi ve büyük bir metropol olması desteklenirken, İstanbul’un içinde yer aldığı Türkiye Cumhuriyeti devletinin başkenti olan Ankara’nın küçültülmesi amaçlandı?!
"Ankara’nın İstanbul’a paralel bir düzeyde büyümesi engellenirken, bu kentte yer alan Türkiye Cumhuriyeti devletinin bazı kamu kurumlarının kapatılması ve bazılarının da başka yapılanmalara yönlendirilmesi yolu ile Türk devletinin başkentinin önce küçültülmesine daha sonraki aşamada da tasfiyesi hedeflenmiştir."
"Küresel sermayenin 'dünya ticaret merkezi' yapmaya hazırlandığı İstanbul giderek bir Türk kenti olmaktan çıkarılırken, Türkiye’de yaşayan gayrimüslim kesimlerin ve Anadolu kentlerinde önemli miktarlarda para kazanarak zenginler sınıfına giren yeni patronların İstanbul’a göç etmeleri teşvik edilmiş, bu büyük iş adamları İstanbul’a giderken yanlarında hem şirketlerini hem de fabrikalarını götürerek, İstanbul civarında Ankara’nın denetiminden uzak ve daha özerk bir yapıda yeni bir İstanbul devletinin oluşumunu gündeme getirdiler."
Hal böyleyken...
Küreselleşme dönemiyle eşzamanlı, ülkenin güneydoğu bölgesinde yaşayan Türk vatandaşlarının farklı bir etnik kimlikle öne çıkmaları desteklendi?!
Nüans?!
"İstanbul sermayesi, ülkenin doğu ve güneydoğu gibi geri kalmış bölgelerine yatırım yapmaktan çekinerek, İstanbul Boğazı'nın iki yakasına yerleşmeye çalışmalarıyla birlikte güneydoğu bölgesinden üç milyonu aşkın bir insan bu kente göç ederek, kentin iyice Türk kimliğinden uzaklaşmasına yardımcı olmuşlar ve bu aşamadan sonra dünyanın en büyük Kürt kenti olarak İstanbul gösterilmeye başlanmıştır?!"
Yani?!
"Kuzey Irak’da bir kukla devlet olarak Kürdistan kurulurken, dünyanın en büyük Kürt kenti olarak İstanbul’un öne çıkarılmasıyla ciddi bir çelişkili durum yaratılmış ve İstanbul Kürtlerinin kurulmakta olan devletin sınırları dışında kalması nedeniyle, İsrail ve ABD’nin bölgede çıkarları için kurdurulmakta olan Kürdistan projesi duraklama noktasına gelmiştir."
Nitekim...
İstanbul, sahip olduğu büyük gayrimüslim nüfus ile beraber dünyanın en büyük Kürt kenti kimliğini de kazandı, iyice Türk kimliğinden uzaklaşma noktasına geldi!?
Özetle, "küresel sermaye ile işbirliği içine giren 'İstanbul’un Levantenleri', bu kentin hızla eski Bizans’a dönüşebilmesi doğrultusunda ellerinden gelen çabayı göstermekten geri kalmadılar."
Başka?!
"Gayrimüslimler ile Kürtler Türk vatandaşı olarak Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşamalarına rağmen, Türk kimliğinin ret edilmesi ve Ankara’nın başkent olmaktan çıkartılması konularında sıkı bir işbirliğine girişmişlerdir."
Demem şu ki:
Önceleri İstanbul denilince akla, gayrimüslimler, zengin sermaye sınıfı ve bunların kontrolü altındaki medya yapılanması gelirken, yeni dönemde daha da ileri gidilerek Batı ile işbirliği yapan; ABD, AB ve İsrail ile ciddi ortaklıklara girip küresel emperyalist düzenin gerçekleşmesi doğrultusunda işbirliği yapan işbirlikçi Levanten burjuvazi öne çıktı.
Yani?!
"Osmanlı Devleti'nin yıkılışı aşamasında ortaya çıkan 'Mütareke İstanbul'unun benzeri bir teslimiyetçilik, dışarıya ve küresel sermayeye teslim olmuş yeni bir İstanbul yapılanması ortaya çıkmıştır."
Başka?!
"Türkiye’nin iç pazarında halkı sömürerek sermaye birikimini tamamlayan ve ara rejimlerden yararlanarak devletin ekonomik birikimini kendilerine aktaran bu işbirlikçi ve mandacı sermaye, zaman içerisinde yabancı ortaklıklara girerek ve küresel sermayenin dünya imparatorluğunda bu bölgede rol alarak, ulusal sermaye olmaktan çıkmışlar, yabancı ortak olarak Türkiye’ye gelen büyük sermayenin çıkarları doğrultusunda hareket etmeyi, kendilerine ekonomik açıdan bağımlı olan İstanbul medyasını da yeni bir Bizans yapılanması doğrultusunda kullanmayı ısrarlı bir biçimde çıkarları doğrultusunda kullanmayı bilmişlerdir."
Başka?!
Böyle bir süreçte, sahip oldukları sermayelerini defalarca katlama şansını elde eden "Levanten İstanbul Sermayesi", dış desteklerle siyaseti finanse etmiş, destekledikleri siyasal kadroları medya ile arkalayarak iktidara gelmelerini sağlamıştır.
Başka?!
"İstanbul üzerinden belirlenen politikalar ve belirlenen siyasal kadrolar aracılığı ile Türkiye Cumhuriyeti'nin tıpkı Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde olduğu gibi bir yarı sömürge konumuna sürüklenmesi sağlanmıştır."
Yani?!
"İstanbul’dan devşirilen bağımlı kadrolar Ankara’daki devletin başına getirildiği zaman, Türk devletinin başkenti merkez olma konumunu yitirmiş ve zaman içerisinde İstanbul’un yeni merkezi konumu öne çıkarılmıştır!?"
Nitekim...
Avrupa yakasında, 1'inci Levent’ten 4'üncü Levent’e kadar, New York’taki Manhattan bölgesinin yapılanmasına benzer bir yeni yerleşim, kırk elli katlı büyük gökdelenler ile gerçekleştirildi.
Dünya tarihinin en eski ve en güzel kentlerinden birisi olan İstanbul’un her bölgesi "sit alan" olarak korunması gerekirken, küresel sermayenin İstanbul’a taşınma planları yüzünden bu güzellikler ile dolu yerleşim merkezi her geçen gün daha fazla çirkinleşti, gökdelenler bölgesine dönüşerek çirkin betonlaşmanın en önemli örneklerini barındırır bir konuma geldi!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.