Emre Aygen
CHP mi, CHP mi, CHP mi?
Emre AYGEN
Cumhuriyet Halk Partisi, Kurtuluş Savaşı sürecinde Gazi Mustafa Kemal Paşanın kurduğu Cumhuriyet Halk Fırkasının tüm dünyaya ilan edilen siyasi partinin çekirdeğidir. Kulluktan vatandaşlığa geçişimizi bizlere verilen haklarla yepyeni bir Cumhuriyetin vatandaşları olmak 21’nci yüzyılda bile henüz özgürce benimsenmiş seviyeye maalesef gelmiş durumda değiliz. Olmamızın sebeplerini dikkate aldığımda her vatandaşın bir türlü o kadar kolayca gelemediği koşulların çözülmediği memleketimde her vatandaşımı da haklı olduklarını söylemek durumundayım. Bu gerçeklerden hiç yokmuş gibi davranmak, adı açıkça söyleme cesareti göstermeden, ya da bireysel davranıp ve ya da toplumsal, din anlayışlarının farklılıklarının geçerli göstermek ucuzuna politika yapmaktan başka bir işe yaramaz.
Peki, Fırkadan Partiye dönüşen CHP tek partili olarak nasıl çalışıyordu. Delegeler, Kadınlar, Gençler Grupları, Parti Meclisi ve Merkez Yönetim Kurulu nasıl idare edilirdi? Bilen var mı derseniz akademik camiada yapılmış araştırmalar tek partiden başlayıp bu günlere bizleri getiren siyasi olaylar, değişim ve demokrasi adı altında neler yaşandığını ayrıntıları ile okuyabilirsiniz.
Bir Gazeteci olarak makalemin başlığına koyduğum CHP’nin üçünün de birbirinden daha küçüldüğünü harflerin büyüklüğüne orantılı olarak anlayacağınız gerçekler var. En büyük harflerle gösterdiğim CHP’nin idari şeklini yaptığım araştırmalardan çok ben daha dünyaya gelmeden yıllar önce beş dönem CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Rıfat Vandar’ın siyasi yaşamı üzerine akrabalarımın bana anlattıklarını aktarayım. Rıfat Bey Köprülü Ayanı olarak kaybettiğimiz Makedonya’dan kopmuş bir aile. Mülkiyeden mezun olmuş bir Hukukçu. Kaymakamlık, Valilik yapmış ve siyasete girmiş bir zat. Milletvekilliğinin yanı sıra bence daha çok Parti Meclisinin 20 senelik oturum başkanı. O yıllarda CHP Parti Meclisi okurum toplantılarında zabıt tutacak katip girmesi yasak. O parti Meclisinde Cumhurbaşkanı da olsan, Başbakan da olsan, Bakan da olsan tüm üye olarak seçilmiş Milletvekilleri ve Parti üyeleri eşit. Her Parti Meclisi üyesinin bir oyu var. Üye Başbakanın politikalarını benimsemiyorsa hakaret dahil her şey söylenebiliyor. Bu toplantıda cereyan eden olaylar ve sözler, tokatlar uçar lakin her seferinde olduğu gibi “kol kırılır yen içinde kalır” şeklinde yaşanırdı. Ve Dedem Rıfat Beyde oturum başkanı olarak kendi ailesine bile tek kelime söylemeden ilkeleri ile mücadele etmiş, fikirlerin çarpıştığı vatan evlatları olmaktan başka bir şeyleri olmadan göçüp gitmişler. Rahmetli Dayım bana anlatırdı. “Çok sinirli geldi. Muhakkak kıyamet koptuğunu anlardım” derdi.
Evet CHP Parti Meclisi toplantılarında zabıt tutulmazdı. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, Milletvekilleri ve seçimle gelmiş üyeler arasında her CHP’li eşitti. Şimdi bundan söz edecek CHP’li var mı bilmiyorum. Oturumlarda kayıt tutulmadığı Parti Meclis toplantılarında yapılan işler, hata yapılanlar ya da neler yapılacağı eski Yunan Demokrasisini aratmayan özgür bir kalbi vardı.
İyi de bizim CHP bu günlere nasıl geldi? Her şeyden önce Atatürk’ün kurduğu siyasi parti O’nu yitirdiğimiz 10 Kasım 1938’e kadar devam etti. Artık Milli Şefimiz İsmet Paşalı bir hayat geçirilmişti. Bir yandan ikinci dünya savaşı, bir yandan ise Hitler’in işgali üzerine bir araya gelen Churchill, Stalin ve Roosevelt’in karşısında yaşanan uzun savaş yılları ve yıkılan dünyanın tamirinde ABD’nin mi, yoksa Sovyetler Birliğinin korkusu altında geçen yıllar.
Çok partili yaşam ile gücünün en büyük tarafını kaybeden muhalefetin yaşandığı yıllar. Ardından 12 Mart Muhturasının TBMM’de okunmasına onay veren CHP’de başlayan Bülent Ecevit’in Halkçı Partiye dönüşmesi ve CHP’nin başını çektiği koalisyon hükümetlerinin hükümetleri.
Sonra ise bildiğiniz gibi Kenan Evren’in Askeri Darbesi ve kapatılan bir CHP. Daha sonra 1983’lerden itibaren önce Halkçı Parti, ardından SODEP, sonra SHP ve DSP ile CHP’ye gelinen son gelişme.
CHP yeniden kurulduğunda ben Sabah Gazetesinin Brüksel Muhabiriidim. TBMM’den seçilen Avrupa Ekonomik Topluluğu Parlamentosu Karma Komisyon toplantılarına gelen CHP Milletvekilleri yabancı dilden görüşlerini aktaran düşünceleri Basın Merkezinde Gazetecilere takdim edilmekte idi. Yabancı dil bildiğim için kaleme alınan CHP’nin açılımı Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu parti ile pek birbirine benzemeyen bir hali vardı.Gazi Mustafa Kemal Paşa, Osmanlı İmparatorluğunda ‘KUL’ olarak sıfatlanan kulluğun vatandaşlığa dönüştürülürken farklı kültürler ya da dinlerde yaşayan insanları vatandaş yaparken Halkların Halkını ilke olarak ortaya koymuş, İngilizcedeki S harfinin ne anlama geldiğini bilerek virgülünü bilerek koymuştu. Bu sefer ise kurulan CHP, Cumhuriyet Halk Partisi değil Cumhuriyet Halkları Partisi olarak takdim ediliyordu. Kim bilir CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi seçimlere zamanını kaçırması sonucu Meclise girebilmesi için bir ildeki seçilen Milletvekillerini istifa ettirerek bu günlere gelmemizdeki Halkların Halkı olmanın farklılığından mıdır nedir, bilinmeyen CHP’nin bir başka cilvesi de böyle oluşmuş olabilir. Baykal’a karşı olağanüstü Genel Kurul isteyen bir çocukluk arkadaşım vardır. Adı, Bedri Baykam. Kendisi Ankara’ya gelmiş eski Dedeman Otelinde kokteyl vermekte idi. Kalktım gittim. Bedri’ye kurulan CHP’nin farklılığını anlattım, “Bunu Kurultayda kullan” dedim. Ama ne fayda her kez Cumhuriyet Halkların Halkı Partisinden bir türlü ayrılmıyordu.
Şimdi ise CHP kurultayı sadece Delegelerin katılacağı Kurultay yapılacak ve ilk gün CHP Genel Başkanlığı seçilecek. CHP’nin Halkçı parti olduğu yıllarda Bülent Ecevit ile beraber olan Sayın Anadol , CHP Kurultayında Genel Başkanlığı seçiminde Delegeler tarafından değil CHP üyelerinin vereceği sandıklarda verilecek oylarla yapılmasını öneriyor. Halkçı partiden, SHP’ye oradan SODEP’e, oradan da Halkların Halkı partisi Milletvekili Sayın Alaton’un demokratik seçim önerisi. Ben şahsen fikirlerini destekliyorum. Ancak makalemin başında farklı büyüklüklerde yazdığım harflerdeki özürlerin kişilerin kendi itirafları ile birlikte itiraflara açıkça ifade edilse CHP çoktan iktidarın hem de tek bayına alacak bir siyasi parti olacak. Genel Başkan olduğunda başına takılan bir Ecevit şapkası varsa onun ağırlığını bilmek ve Atatürk’ten vazgeçtiğimiz değerlere yeniden dönmemizle tüm dünyaya örnek olarak göstereceğimiz bir ülke oluruz. Parti Genel Başkanını değiştirmek vazgeçtiğimiz 6 oku yeniden bulup bunları tüm dünyaya kaşıyacak bir siyasi partiyi bulmamız gerekecek. Sayın Anadol’a her şeyden önce girişiminden dolayı kutlarım. Bakalım Kurultay bizleri nelere taşıyacak? Göreceğiz.
E.A.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.