Çidem Ergüvenç’in Yeni Yazısı ;
EN KAYIPLAR
Erken kayıplar deyince zamansız yitirdiğimiz insanlardan söz etmiyorum. Onlar insanın yüreğini deler geçer; aslında her ölüm erkendir, bu keçiboynuzu yalar gibi geçirilen ömür insana bazen ne kadar da tatlı gelir.
Erken ölüm aslında görece bir kavramdır. Babamı altmış dokuz yaşında kaybettiğimde yetmiş bir yaşında dünyaya veda eden birini duyduğum zaman, eh, babamdan daha çok yaşamış diye düşünürdüm, bir yandan da sanki tuhaf bir öfke ya da kıskançlık mı duyardım acaba? Şimdi yetmişli yaşlarında birinin kaybını duyunca, ah ne kadar da erken ölmüş diyorum.
Ama bu yazımda irdelemek istediğim erken yitirdiğimiz nispeten yeni meslekler. Hani gelişememiş, kendilerine ufuk açamayan meslekler. Yoksa eskilerden o kadar çok kaybettiğimiz meslekler var ki! Okurlarım facebook ya da ngazete’de veya yayınlamış olduğum “Her Telden” kitabımda onları okuyabilir. Erken yitirdiğimiz mesleklerin başında sanırım telefon operatörlüğü geliyor. Gerçi çok eskiden kurulmuş bir meslek, zamanında çok da işe yaramış ama giderek şunu tuşla, bunu tuşla diyerek insanlar istedikleri numaralara önce Türkiye’de sonra tüm dünyada ulaşabilmişler. Cep telefonları çıkınca bu meslek toptan ölüp gitmiş.
Sekreterlik de tarihe karıştı, daha doğrusu adı “asistanlık” oldu. Evrak memurluğu? Evrak kopyalarını saklamak “out”, bun yerine bilgisayara yüklemek “in”.
Bankacılık? Tabii ki ölmez ama insanlar banka işlemlerini ya akıllı telefonları ile hallediyor ya da bankamatiklerle. Buna rağmen bankalar hâlâ neden tıklım tıkış dolu anlamıyorum. Bir de örneğin beş banko var birinde kimse yok, diğer dördündeki görevlilerin iki tanesi müşteri kabul ediyor, diğer ikisi başka işlerle meşgul. Nedenini sorduğunuzda bugün pazartesi yoğunluk var, ya da benzeri bir yanıt alıyorsunuz. Boş gişeye birini koyun dediğinizde oralı olan yok. Tepkisiz bir toplum olduğumuz için kuzu gibi mi desem yoksa neye benzeteceğime dilim varmıyorsa da tüm müşteriler sessizliğe gömülmüş, kaderlerine boyun eğiyor; ama alttan alttan itiraz edeni gaza getirmekten de geri durmuyorlar. Kendilerinin de sesi çıksa birlikten kuvvet doğsa diyeceğim ama bizim toplum her konuda böyle davranmıyor mu?
Doktorluk tabii ki ölmez; ama Google sayesinde herkes doktor kesildi. Ayrıca kendi rahatsızlıklarından yola çıkarak arkadaşlarına falan doktorluk yapanların da sayıları az değil. İlâç bile tavsiye edebiliyoruz.
Ev işlerine yardımcı bulmanın da gözü toprakta. Çekirdek aileler eskiye dönüp tekrar büyük aileler oldu, bir çok ev birleşti; kimsenin kira ödemeye gücü yetmiyor. Gençler evlerde çalışmak yerine başka alanlar arıyor, önceleri ev işlerine yardımcı olan anne ya da kayınvalideleri de onların çocuklarına bakıyor.
Postacılar vardı, onlar için okul şarkıları yazılmıştı. Şimdi mektup, telgraf falan kalmadı ki postacıları herkes merakla beklesin; yerlerini kuryeler aldı. Postaları öyle kapıya bırakıp gitmiyorlar; imza karşılığı size teslim ediliyor.
Küfecilik bitti. İnsanlar ancak alış veriş yapabiliyorlar pazarda, küfeciye kimse para vermek istemediği için bu iş kolu da tarihe karıştı. Onun yerine zengin semtlerde market alışverişlerini evlere taşıyan delikanlılar var. Nedense bu işi yapan genç hanımlara hiç rastlamadım.
Turizm şirketleri de yavaş yavaş tarihe gömülüyor; insanlar artık bilgisayar üzerinden kendi işlerini kendileri görüyor. Yalnız süreli geziler hazırlayan seyahat acenteleri hâlâ duruyor.
Bunlar son yirmi yılda yitip giden meslekler. Çocukluğumda geçerli olup tarihe mâl olmuş mesleklere değinmiyorum. Ama eskiden beri var olan bir meslek var ki beni son zamanlarda epey ürkütüyor. Ya beni de almaya kalkarlarsa! Hurdacılardan söz ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.