ÇUKURAMBAR BORSASI (7) : FETÖ MALLARI

NURAY BAŞARAN

 

Aslında herkes her şeyi biliyor. Ortalık da evraktan ve kayıttan geçilmiyor. Ama biz de anlatmaya devam edelim.

 

15 Temmuz'daki hain darbe girişiminden sonra,  FETÖ’cü iş adamlarının bin küsur şirketi TMSF bünyesine alındı. Şu anda fonda FETÖ iltisaklı 984 şirket var.

 

Bu şirketlerin bir kısmı ‘MAHKEMELER’de alınan kararlar ile şirketlere devredildi.

 

İşte bazı örnekler ve mahkeme kararları:

 

Gaziantep 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Işık Ahşap ve Yaşar Ağaç'ı eski sahiplerine ya da gösterecekleri vekillerine devredilmesine, TMSF kayyumlarının yetkisinin kaldırılmasına karar verdi.
 

Denizli'de 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Aynes Gıda'da TMSF kayyumlarını devre dışı bıraktı.
 

Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Coşkun Hazır Giyim'de TMSF'nin kayyum müessesesini denetim kayyumluğuna dönüştürdü.
 

Peki bunlar nasıl ve hangi gerekçe ile yapıldı? Bilmiyoruz.

 

En azından 251 şehit verdiğimiz 15 Temmuz’dan sonra,   bu kararlar nasıl ve hangi vicdanlar ile alınabildi? Yoksa araya her zaman olduğu gibi ‘cüzdan’ mı girdi?

Amacım,  elbette yargı kararlarına müdahale değil. Bu doğru da olmaz. Ama eğer bu mücadeleyi siz bir ‘devlet politikası’ haline getirmişseniz, bunun aksi bir durum da henüz devlet tarafından ilan edilmemişse;  gazetecinin devlet politikasına uygun düşmeyen bu kararları sorgulama hakkı doğar. Üstelik de yargıda halen sadece FETÖ’cü bankalardan havale yaptığı için içerde tutuklu olanlar varken..

 

Yok eğer böyle bir politika yoksa da,  peşinen özür dilemek boynumuzun borcudur. …

 

Bugüne kadar devlet politikası noktasında aksi bir açıklama olmadığına göre;  bu mahkeme kararlarının da ‘Çukurambar Borsası’nın bir parçası olduğunu söylemek yanlış olmaz. Zira Çukurambar’a takılan danışmanların (özellikle  hukukçu olan danışmanların) dışardaki hukuk bürolarıyla bağlantı ve ortaklıkları ayyuka çıkmışken,  bizi bazı mahkeme kararları nedense hiç şaşırtmıyor.

Bu nedenle,  bu bir sorunsa –ki öyle- sorunu çözmek de aslında bir o kadar kolay. Ankara’daki ‘danışman-baş danışmanların- son yıllardaki hem kendi,  hem de birinci derece yakınlarının mal varlıklarına bakıldığında her şeyin ortaya çıkabileceğini ümit ederken; bir yandan da bunları görünce o kişilerin mal varlıklarına da asla bakılmayacağını düşünmeden edemiyorum. (At izinin, it izine karıştığı yer. Nasıl karışmasın ki? Atın izini ararken,  bir de orada bakıyorsunuz ki  it iziyle karışmış.)

Bu üstte sıraladığım örnekler ‘hukuk’ yoluyla yapılırken ,bir de TMSF’deki malların ‘satış’a çıkarılarak doğrudan ya da dolaylı  iadesi var. Pazarlanması var. Delphin Otellerinden İstanbul’daki gökdelenler, dershane binaları bir bir Çukurambar VIP Salonlarında ya da kafelerinde pazarlanıyor.

Ki , Çukurambar’daki VIP salonlarında bu satışların ihale şartnameleri düzenlenirken; bu alıcıların kimlikleri de  zaten devletin kayıtlarında mevcut olduğundan,  kısa bir çalışma ile tüm bunların ortaya çıkması sağlanabilir. Ve bu çalışmalar,  bir an önce yapılmalıdır. Yoksa , ‘ne istediniz de vermedik’ ten, ‘ne istediniz de geri almadınız’a doğru bir gidiş söz konusu. 

Böyle bir olay halk nezdinde ‘mahsuplaşma’ olarak değerlendirilir. Bu da yeni ‘Gezen’ ve ‘Akpınar’lar yaratır. Ki,  bu hiç bir kelime, hiçbir tövbe ya da afla ortadan kaldırılabilecek bir durum değildir. Bunu Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanına kimsenin yapmaya hakkı yoktur. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bu yana, hiç kimse devleti kendisine oyuncak edemez. Devlet de buna izin vermez. Bu işlerin şakası yoktur.

Ey uzun ve yalnız adam,  kes ‘RACON’u!  Müslüman aynı yerden sokulmaz. Bir daha, ‘ Allah Affetsin’  deme şansımız olmayacak.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.