Dr. Onur AKBAŞ
Din-Bilim ve Edebiyat, Siyasetin Pençesinden Kurtulmalı
Dinde dört halife dönemindeki iktidar mücadeleleri ile başlayan siyasetin din üzerindeki dizaynı gerek Araplarda gerekse Türklerde hakim olan sözlü kültür kanalıyla daha güçlü hale geldi.
Kuranın kayıt altına alınması ayetler üzerinden yapılamayan tahribatı rivayetler üzerinden yapmaya başladı.
Bu hususta mitolojik anlatı ve efsaneler ile yahudi ve nasara ulemasının kehanet düşkünlüğü ve fantezi merakı da islam ulemasının zihnini bulandırdı.
Hayata bakan yönü itibariyle Din, hayatı irdeleyen yönü itibariyle bilim, hayatı anlamlandırmaya çalışan ya da anlatan yönü itibariyle edebiyat, hayatı hele hele maalesef bizdeki gibi saydığımız bu üç değerden fazla siyaset gündemimizi kuşatan bir faaliyet olması itibariyle siyasetle de alakalıdır.
Mesele bu değerlerle bu ilişkiyi dizayn ederken özne durumunda siyasetin olmamasıdır. Zira siyasetin ve ticaretin yüzü menfaate dönüktür.
Bu iki unsur ya da meslek bu üç değer üzerinde özne konumunda olduğu takdirde kültürel krize sebep olur ki şu anda son günlerde sadece kültürel bağlamda değil, hak, adalet, hakkaniyet, liyakat gibi meselerde tepeden tırnağa yaşadığımız halaki kriz bu durumun sonucudur.
Dinde dört halife dönemindeki iktidar mücadeleleri ile başlayan siyasetin din üzerindeki dizaynı gerek Araplarda gerekse Türklerde hakim olan sözlü kültür kanalıyla daha güçlü hale geldi.
Kuranın kayıt altına alınması ayetler üzerinden yapılamayan tahribatı rivayetler üzerinden yapmaya başladı.
Bu hususta mitolojik anlatı ve efsaneler ile yahudi ve nasara ulemasının kehanet düşkünlüğü ve fantezi merakı da islam ulemasının zihnini bulandırınca, vahyin akla, aydınlanmaya ve bilime olan ivme kazandıran tarafı ve toplumu bu bağlamda dizayn eden birleştirici makul gücü gölgelendi.
Edebiyatın fantezi ve aşırı yoruma açık yönü sadece kültürel bir değer söylenceler sınırında kalmasının kimseye bir zararı yoktu.
Ama en ciddi kaynaklar içerisinde hem de başta Dinin yegane muallimi H.z. Peygamber (a.s.) ve ashabı üzerinden yapılan yersiz, aşırı yorumlar ve sanki ihtiyaçları varmış gibi onlara dönük masalsı yüceltmeler günümüze kadar gelecek dışarıdan güdümlü, sapkın fırkaların/hiziplerin oluşmasına sebep olmuştur.
Maalesef Din ve edebiyat üzerindeki bu kontrollü tasarruf gerek yerel gerekse küresel aktörler tarafından siyasete malzeme yapılmş en basit teori üzerinden en basit söylemler yine bu aşırı ve septik yorumculuğun etiketlemesine maruz bırakılmış, yapılan her değerlendirme aşiret, cemaat, sendika, loca parti ve benzeri, (amacından sapmışları kast ediyoruz) sürücükler gölgesinde kalmıştır.
Her alanda resetlenmek adına oluşturulacak liyakat esaslı heyetler mabeyninde esas kaynaklara, ve her alanda ayakılayıcı ve sınırlandırıcı aklı ve bilimi merkeze alan ve ciddi faaliyetlere ihtiyaç var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.