Sadullah Özcan
Ekonomi-Algı yönetimi ve seçimler
Türkiye’de 2023 Milletvekili Genel Seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça siyasette kaos görüntüsü ve algısı pompalanıyor. Türkiye’nin özellikle sanayi üretimi ve ticaretinde yakaladığı ivme ne yazık ki döviz ve buna bağlı fiyat istikrarı konusunda oluşan belirsizlik nedeniyle ciddi bir döneme girdi.
Sanayi üretimimizde ham madde tedariki maalesef ithal ikamesi üzerine kurulu. Buna karşı sanayinin ihtiyacı olan ham madde üretim kolumuz neredeyse hiç yok. Çünkü bu ülkede halen ham maddenin kaynağı olan madenler ve petrol ürünleri ara mamul üretim altyapısı konusunda büyük eksiğimiz var. Bundan bir yıl önce bir OSB’de yaptığım çalışmada 107 işletmenin %80’inin ham madde ihtiyacını ithal ettiğinin bulgusuna ulaşmıştım. Bu oran sanayi üretiminde Türkiye’nin ithalata bağımlılık gerçeğini göstermesi açısından önemlidir. Bu nedenlerle ister istemez dövizdeki dalgalanmalar maalesef üretim sektörünün maliyetlerine günlük yansıyor.
Tüm bu açılardan Türkiye döviz dalgalanmalarında iki taraflı tehlike altında bulunur. Bir taraftan dövizin düşük kalması ihracatı ciddi derecede etkiliyor. Ki AK Parti hükümetlerinde 12-13 yıl boyunca dövizin enflasyonun çok altında sabit kalması Türkiye’nin sanayi üretiminin istenilen düzeyde gelişmesini önledi. Şimdi ise dövizin istikrarsızlaşması ham madde tedarikini sıkıntıya sokarak üretimi etkilemesi söz konusudur.
Aslında ekonomide yaşananlar Türkiye’nin orta gelir tuzağına düştüğünü gösteriyor. 2010’larda yakaladığımız göreceli ekonomik seviye maalesef 2013 Gezi Kalkışması ile birlikte orta gelir tuzağına dönüştü. Bu tuzaktan çıkış çabalarına 15 Temmuz darbe girişimi ciddi olumsuz etki etti. 15 Temmuz darbe girişiminden önce yaşanan Güneydoğu Anadolu’da Diyarbakır-Şırnak-Nusaybin üçgenindeki olayları ayrı düşünemeyiz. Anlayacağınız Türkiye orta gelir tuzağının pençesinde bulunuyor.
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de iktidar değişiminin nedeni hep ekonomik olmuştur. Ekonomik nedenlerle iktidara gelenler kadroları ne kadar yetkin olursa olsun ekonomiyi tam olarak yönetemezler. Ekonominin yönetiminde iktidarın rolü devlet imkânlarının paylaşım vazifesinden başka bir fonksiyonu yoktur. Problem bu paylaşımın dengesinin bozulmasından yaşanır. Oysa ekonomi yönetimi konusundaki bütün gelişmeler artı veya eksi olarak iktidarlara yansır. Bu kapsamda ekonomik dinamikleri elinde bulunduran güç odakları paylaşımdaki lehlerine dengedeki bozulma üzerinde ellerindeki faiz ve döviz kozlarını masaya sürerler. Bugün Türkiye’de yaşanan tamda budur. Bu ülkenin kodlarında devlet imkânları ve ekonomide etkin olması gerekenler bellidir. İktidarlar bu kodlara göre ya hizaya getirilir ya da değiştirilir.
2023 seçim dönemine girdiğimiz bugünlerde ekonomide yaşadığımız gelişmeler iki amaca matuftur. Ya mevcut iktidarı pazarlık masasına çekip istediklerini kabul ettirmektir. Ya da kabul edemeyecek şekle gelmişse tamamen bitirmektir. Geldiğimiz noktada AK Parti iktidarının 20 yıllık süresince en istikrasız dönemine girilmiştir. Bu dönemi yönetme kabiliyeti iktidarın devamlılığını belirleyecektir. Süleyman Demirel’in ‘Tencerenin devirmeyeceği iktidar yoktur’ sözü unutulmamalıdır.
Döviz ve fiyat istikrarı hızla denetim altına alınmalıdır. Fırsat doğduğunda algı yönetimi iktidarın aleyhine kullanacaktır. Bugün olanda budur. Hüner fırsat doğurmamaktır.
Doğru tedbir doğru hamlelere her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır. Şu unutulmamalıdır; gelecek dönemde iktidar değişimi Türkiye’de en az 10 yıl siyasi belirsizlik demektir. Tıpkı 1990’lar gibi.
Kalın sağlıcakla…