Ekonomi gazetecisi Gündoğdu: Elektrik krizi büyüme rakamlarını etkileyecek

Ekonomi gazetecisi Gündoğdu: Elektrik krizi büyüme rakamlarını etkileyecek

Ekonomi gazetecisi Ozan Gündoğdu, İran’dan gelen doğalgaz miktarının azalması sonucu yapılan elektrik kesintisinin üretimi yavaşlatmasıyla, büyüme rakamlarının etkileneceğini söyledi. Gündoğdu, “Sanayide üç günlük krizin faturası milyarlarca dolar” dedi.

İran’dan Türkiye’ye gelen gaz sevkiyatının azalmasının peşi sıra büyük ölçekli sanayinin doğalgaz ve elektrik kullanımının sınırlanacağı açıklanmıştı. Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ), organize sanayi bölgelerinde (OSB) 72 saat süreyle elektrik kısıntısı uygulanacağını duyurmuştu.

Türkiye genelindeki organize sanayi bölgelerinde elektrik kısıtlamaları sonucunda üretim durduruldu. Üretimin durmasıyla ihracatın ve iç piyasanın doğrudan etkileneceği bir krizin ortaya çıkabileceği ve zararın milyarlarca dolara ulaşacağı belirtiliyor.

Gündoğdu’yla İran’dan gelen gazın kesilmesi sonucu elektrikte yaşanan kısıtlamanın sanayide ortaya çıkaracağı etkileri ve bu krize Türkiye’nin hazırlıklı olup olmadığını konuştuk.

Sanayide gaz kesintisinden kaynaklı bir elektrik kısıtlaması söz konusu. Ayrıntılarına geçmeden önce, bize bu kesinti nedir ve ne anlama geliyor anlatabilir misiniz?

Yaşananların, daha önce yaşanmamış bir şey olduğunu söylememiz gerek. Bu boyutta elektrik kesintisi; hem yaygınlığı itibariyle -81 ile yayılmış durumda- hem de süresi itibariyle daha önce yaşanmamış bir şey. Bu haliyle bile ortaya çıkardığı bilançonun milyarlarca dolarla ifade ediliyor. Üç günlük enerji krizi deyince, gözlemlediğim kadarıyla enerjiyi yalnızca konutta kullanan tüketiciler küçümsüyor. Evdeki kesinti gibi düşünüyor olabilirler. Fakat üç günlük kesinti evdeki gibi değil elbette. Evde gaz olmazsa battaniyelere sarılırız, elektrik olmazsa idare ederiz, bekleriz ve geçer. Ama sanayide iş öyle değil.

Anlamak adına, ‘Neden’ diye sorsam…

Mikro ölçekli, yani sektörel bazlı veya bir firma bazlı baktığımız zaman üç günlük enerji kesintisi çok daha büyük bilançolara sebep olabiliyor. Ufak bir örnekle açıklayayım: Bir metal üreticisiyle konuştum. Bu üretici, yaklaşık 200 çalışanı olan, Anadolu’da bir organize sanayi bölgesinde fabrikası olan bir kişi bu sanayici. Bu kişiye elektrik verilmeyeceği 22 Ocak’ta söyleniyor. Bu kişinin makinelerinde likit halde metal bulunuyor. Bu metalin tahliye edilmesi için en az 10 günlük bir süreye ihtiyacı var. Velev ki tahliye edemedi makinelerini. Fırınlarına elektrik vermezse, metal fırınların içinde donacak ve bu durumda o makineler aylarca kullanılamayacak. Belki de yurt dışına tamiratı gönderilecek. Bu sadece basit bir metal üreticisinin hikâyesiydi.

Bir başka hikâyeyi ise bir ihracatçıdan dinliyoruz. Diyor ki; üç günlük elektrik kesintisi benim on beş yirmi gün gecikmeme sebep oluyor. Tedarikçi firma, yani benden malı alan firma 15-20 günlük gecikmeye tahammül edemiyor. Bana “Niye geciktiniz?” diye sorduğu zaman, “Elektrikler kesik” diyemiyorsunuz. Hadi dediniz diyelim, ülkenize olan güven ne duruma gelecek bilemezsiniz… Yaşananları, dünyanın hiçbir yerinde anlatmamız mümkün değil. Merkez kapitalist ülkelerde, yani ABD, Avrupa ve Kanada gibi yerlerde sanayideki üç günlük bir elektrik kesintisi dünya çapında bir krize sebep olabilir. Allah’tan biz bir çevre ülkeyiz de dünya krizine neden olmadı bu durum.

Karşı karşıya kalınan durum için bir yedek gazı yok mu peki Türkiye’nin?

Mesele ortaya çıktığı zaman “Depolama yok mu?” diye ben de sordum ve araştırdım. Aslında Türkiye’nin gaz depolama tesisleri var. Bir, Kuzey Marmara’da, biri Marmara Ereğlisi’nde, biri Aliağa’da ve biri de büyük ölçekli olarak Tuz Gölü’nün altında, Aksaray’da. Bu rezervin toplam kapasitesi 3 milyar metreküp. Ortalama bazda, Türkiye’nin bir aylık doğalgaz tüketimine denk gelir bu rezerv kapasitesi. Ama bu bir ayı tabii afakî söylüyorum. Çünkü kış aylarında doğalgaz talebi arttığı için günlük tüketim çok fazla olur. Yaz aylarında günlük tüketim daha az. Kış ayları için on beş günlük rezerv demektir bu kapasite. Fakat belli ki depolarda yeterli gaz rezervi bulunmuyor.

Bunu yalnızca ben söylemiyorum, BOTAŞ International’ın eski genel müdürü de bunu söylüyor. Ben dün hem BOTAŞ’ı hem Sanayi Bakanlığı’nı aradım. Rezervlerde, yani bu tesislerde ne kadar gaz olduğunu, ne kadar stokumuz olduğunu sordum. BOTAŞ’tan gelen bana cevap, bunu Sanayi Bakanlığı’na sormam gerektiği. Sanayi Bakanlığı’na sorduğumuz zamanda “Biz bilgileri BOTAŞ’tan alıyoruz” cevabını alıyorum. BOTAŞ’ı tekrar arayıp, “Sanayi Bakanlığı size yönlendirdi” diye arıyorum, “Biz onlara göndereceğiz” diyorlar. Şu anda biz gaz rezervinin ne kadar olduğunu bilmiyoruz. Bu veri aslında açık kaynaklıydı. Yani biz bunu sürekli olarak internetten takip edebiliyorduk. 18 Ocak’tan itibaren yayınlanması gereken veriler de yayınlanmıyor. Yani açık kaynaklı verinin de kamuoyundan gizlendiği bir durum söz konusu.

BOTAŞ bugün bir açıklama yapmış ve rezervin olmadığının doğru olmadığını belirtmiş. Sanayiciler de “Rezerv olsaydı böyle bir sorun yaşanmayacaktık” diyorlar. Çünkü İran’da yaşanan arıza 10 günlük bir arıza. Daha önce İran’da hiç arıza yaşandı mı, diye baktım. Daha geçen sene nisan-haziran arasında üç aylık bir arıza yaşanmış. Bu üç aylık arıza Türkiye’deki reel sektörü etkilememiş. Neden? Çünkü o dönemde kış ayı olmadığı için talep düşük. Ayrıca henüz rezerve verilmemiş. Hal böyle olunca yani bu döneme denk gelince, artı bir de rezerv verildiği için on günlük basit bir arıza, büyük bir reel sektör krizine dönüşüyor.

İktidardan sık sık “Fedekarlık yaptık” sözleri duyuyoruz. Bu sözlerle rezerv miktarı arası bir ilişki olabilir mi?

Büyük ölçüde iktidarın bu söylemi doğru. Çünkü BOTAŞ konutlara gönderdiği doğalgazı büyük oranda sübvanse ediyor. Neden sübvanse ediyor? Bir, dolar/TL çok yüksek. Yani hızla yükseliyor. Doğa gaz fiyatları da dolar bazında. Dolar bazından aldığınız şey TL bazında sürekli artıyor.

Covid-19 pandemisi biraz hafifleyip sanayide çarklar dönünce, küresel ölçekte bir anda doğalgaza talep arttı ve doğalgaz fiyatları son derece sert şekilde arttı. BOTAŞ, fiyatlardaki sert artışı konutlara yansıtmıyor. Dolayısıyla sübvanse ediyor. Rezervlerin kullanılmasının sebebi de bu durum. 2021 yılında doğal gaz fiyatlarındaki sert artışa karşı yeni bir kontrat yapmak yerine, biraz rezervden kullanılmış. Bunlar iddia tabii, yani enerji sektörünün iddiası. Rusya’yla pazarlık yapılırken, yeni ve güvenilir kontratlar henüz yapılmadığı için sorun devam ediyor. Rusya’yla bir kontrat olmaması sorunu var.

Elektrik bugün verildi ya da kullanım kotası kaldırıldı diyelim, her şey bir anda normale dönebilir mi? Ayrıca bunun bir de ekonomik etkileri olacak gibi görünüyor. Nelerle karşı karşıya sanayi ve Türkiye?

Elektriğin kesileceği açıklaması 22 Ocak’ta yapıldı. Neden altını çiziyorum? Hafta sonu piyasalar kapalıyken yapıldı. Olayın büyüklüğü nereden anlaşılıyor? Pazartesi günü Borsa İstanbul’un bu olaya ve bu habere verdiği tepkiden anlaşılıyor. Borsa İstanbul sert şekilde değer kaybetti.

Elektrik geldikten sonra büyük ölçüde makro ölçüde gözlemleyemeyeceğiz. Ama elektrik geldikten sonra demin bahsettiğim şekilde işletme bazlı sorunlar yaşanacak. Bu sorunların azami olacağı sektörler et, süt ve ilaç sektörüydü. Et, süt ve ilaç sektörüne o yüzden istisna getirildi. Çünkü elektrik kesintisi halinde soğuk zincir bozulacak ve çok daha büyük tedarik sorunları yaşanabilecekti. Ama et, süt ve ilacın dışında kalan özellikle otomotivde, ihracat sektörlerinde ve metal endüstrisinde ciddi sorun yaşanacak. Neden bunları örnek verdim? Çünkü bunlar ısıl işlem yapıyorlar. Büyük ölçüde fırınlarla çalışıyorlar. Çimento sektörü de bu durumda. Söz konusu bu makineleri de tencereye benzetmemek lazım. Tuşuna bastığınız zaman maksimum randımanı 12 saat sonra aldığınız makineler bunlar. Dolayısıyla bu hafta yani ısıl işlem yapılan sektörlerde “Elektrik geldi, üretim aynen devam edecek” diye bir şey söz konusu değil. Üretim bir iki aya yansıyacak şekilde yavaşlayacak. Bu da aynı zamanda 2022’nin ilk çeyreğinde büyüme oranına negatif etki edecek.

Peki bir tutar verebiliyor mu sanayiciler?

Hesabı “365 günlük sanayi üretimi yüzde 100’dür, üç günlük sanayi üretimi de şu kadardır. O zaman bizim kaybımız üç günlükse şu kadar olacaktır” şeklinde yaptığımız zaman meseleyi tam anlamıyoruz. Sadece üretimin azalmasından kaynaklı bir maliyet yok. Üretimi azaldığı için bir zararı var. Ama ek maliyetler de söz konusu olacak. Makine bakım onarım maliyetleri olacak ve hiç küçümsenmeyecek maliyetler bunlar. Yine sözleşme iptalleri söz konusu. İhracatçıların bir kısmının sözleşmeleri iptal oldu. Çünkü malı yetiştiremediler. Ne kadar sözleşme iptal oldu bunu bilmiyoruz. Bunun yanı sıra finansman sorunları yaşanabilir.

Nedir finansman sorunu?

Siparişini 20-25 gün geciktiren firma ya ödemesini alamıyor ya da ödemesini de 25-30 gün geç alıyor. Bu durumda bu firmanın vadesi gelen çeki olabilir, bankaya borcu olabilir aynı anda. Çünkü bu ödemeye göre borcunu döndürüyordu. Bahsettiğimiz organize sanayi bölgelerindeki fabrikalar böyle büyük ölçekli fabrikalar değil. Küçük ya da orta ölçekli fabrikalar. Büyük çoğunlukla 250 ve altında çalışanı olan KOBİ’lerden bahsediyoruz. Yani böyle büyük finans devlerinden bahsetmiyoruz. Toplamda bir maliyet çıkarmak afakî olur. Mesela otomotiv sektörünü yakından takip eden gazeteci arkadaşımız, sadece otomotiv sektöründeki maliyetin bir milyar avroyu bulacağını söylüyor. Bu haliyle, bu üç günlük kriz aslında milyarlarca dolarla ölçülüyor. Tabii ki bunu az evvel söylediğim maliyetleri de dahil ederek söylüyorum.

* Gündoğdu, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde maliye bölümünden mezun olmasının ardından bir süre iktisat ve maliye öğretmenliği yaptı. Birgün gazetesinde 2018 yılından beri ekonomi editörü olarak çalışıyor. Aynı zamanda Halk TV‘de Özlem Gürses’in sunduğu ‘Kayda Geçsin’ programında Murat Ağırel ve Timur Soykan’la yorumcu olarak yer alıyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler