Prof. Dr. Erkan SEVİNÇ
ELMA DERSEM ÇIK
Yüzyılın felaketi ile sarsıldık. Binlerce canımız gitti. Böyle bir ortamda müzik ne ki ? Öyle demeyin müzik ruhun gıdasıdır. Çok kötü olaylarda bile bize yaşama arzusu veren önemli bir unsurdur. Ve duygularımızı satırlara, notalara döktüğümüz bir mecradır.
Hani saklambaçta saklanan kişiye tüyo amacıyla bağırarak “elma dersem çık armut dersem çıkma ”diyoruz ya.. Ebe kaleden uzaklaştığında "elma!" diye bağırıyoruz, saklanan koşarak gelip sobe yapıyor veya "armut!" diye bağırıyoruz pozisyon risklidir, saklanan olduğu yerde nefesini tutup bekliyor. Son yapıtı “Elma”demeden çıktı ortalığa. Bodrum’a yerleşmiş ,18 yıl ara vermişti sahnelere. 10 sene kadar önce bomba gibi döndü hem TV dizilerine, hem müziğe, hem de sahnelere..
“Kedi Kadın”lakaplıdır Seyyal Taner. Haldun Dormen onu ilk seyrettiğinde “Bu bir sahne hayvanı” demiştir. Aynı sinemada seyrettiğimiz “Cat Woman” gibi yerinde duramayan bir panter. Türk Tina Turner’i olarak da anılır.
Seyyal Taner 1952 Şanlı Urfa doğumlu. Bilirsiniz Urfa’da eşek anırsa makamlı anırırmış. Yani herkes bir nebze müzisyen. Kentin tanınmış aşiretlerinden birinin ağası Küsteoğlu İsa’nın torunu olarak kalabalık bir Konak’ta doğduğunda kim bilebilirdi ki onun bir gün “Kedi Kadın”olacağını.
Seyyal 6 aylıkken aile İstanbul’a göç ediyor.Bu sevimli torun el bebek gül bebek büyütülüyor. İsminin de güzel bir öyküsü var. Yüzbaşı olan babası evinden uzakta vatan müdafasında iken doğum haberini alır ve “Sakın adını koymayın.Ben gelince koyacağım”der. 6 ay geçer hala ismi konmamıştır bebeğin. Nihayet baba eve döner,ansiklopedileri karıştırarak Farsça kökenli bu ismi bulur. Seyyal’in anlamı “Her yüzyılda bir dünyanın etrafında bir tur atıp başka bir yere giden yerinde hiç duramayan yıldız”dır.
İstanbul’da “İmparatoriçe” lakabını taktığı anneannesi büyütür Seyyal’i. Amerikan Kız Koleji’ni bitirir. Aile hukukçu olmasını ister o dansçı olacağını iddia eder. Okul yıllarında İstanbul Devlet Konservatuvarı'nda dışarıdan bale eğitimi , müziğe meraklı olmasından dolayı Şerif Yüzbaşıoğlu'ndan şan dersi almıştır. Bir süre sonra Kanat Gür Orkestrası'nda amatör olarak şarkı söylemeye başlıyor..
Ve aileden kopuş.. Los Bravos gelmiştir konser için. Grubun konserinde bir şekilde kulis odasına sızınca menejer İspanya’yı sunar önüne tepsiyle. Hele bir de gitarist Peter Harold ile duygusal yakınlaşınca ver elini Matadorlar Diyarı. Kızı Melanie’nin babası işte bu ilk eş.
İspanya’da yapmadığı iş kalmaz. Fotomodellikten film oyunculuğuna, müzikal yıldızlığına kadar. Bu arada İspanya sonrası Amerika’dan Tibet’e gitmediği ülke kalmaz.”Oldum olası bohem bir kadındım. Hayatında içinde kaymış bir tiptim”diyor sanatçı. Sonra tekrar memleket özlemi.
Bu kez Arda Uskan’le yolları birleşir. Hem özel hayatında hem iş hayatında. Fotoromanlar çekerler. Açık saçık filmlerde rol alır, nü pozlar verir. Ve sonunda Lalezar Gazinosu’nda Emel Sayın’ın kadrosunda Neşet Ruacan orkestrasıyla Seyhan Karabay ve Sedat Avcı eşliğinde sahneye çıkar. Seyyal Taner'in repertuvarı yabancı şarkılardan oluşur ve kapanış içinse bir tane Türkçe şarkı çalışır. Seyyal Taner'in ilk kez seslendirdiği bu şarkı Erkin Koray'ın "Şaşkın" isimli şarkısıdır. Daha sonra Mazhar Fuat Özkan..Daha sonra da Lokomotif’i kurar.Dev konserlere imza atar.
1974 Haziranında ilk 45 lik plağı “Tanrı Şahidimdir-Şimdi Sen Varsın” yayınlanır. 1980 yılında Selami Şahin, Ahmet Selçuk İlkan ve Ülkü Aker destekli düzenlemelerini Osman İşmen'in hazırladığı ilk albümü "Lider" raflardadır.
O dönemde tanıdım Seyyal’i. Sıcakkanlı ve çılgın biri olarak. Adeta Cher’in ta kendisiydi. Sahnede bir dakika durmuyor, sel felaketinden çıkmış gibi sırılsıklam iniyordu sahneden. Kostümlerini kendisi yaratıyordu. Leopar desenli kıyafetleri çok konuşuldu. “.Ama işte leoparla özdeşleşmiş bir halim var. Bir yerimde illa olacak, ya ayakkabımda ya tokamda, küçücük bir yerde. Bende bir kedilik de var, kedinin yüksek enerjisi. Leopar da cuk oturuyor”diyor. En büyük özelliklerinden biri de iç çamaşırı giymemesiydi. Bir gün kapısını çalmadan odasına girdiğimde çırılçıplaktı ve bu durumdan zerre kadar utanmamıştı. “Son Verdim Kalbimin İşine” ve “Kalbimi Affettim” o dönemin hitleriydi.
TRT tarihinin ilk TV müzikali “Çırpınış”ta rol alan Taner iki kere de Eurovison ‘da şansını denedi. Bir röportajında söylediği bu cümleler onu çok güzel anlatıyor. “Neden döndüğümü merak ediyorsan, enerjimi aktarmayı özledim. Seyirciyle aktif buluşmayı özledim. İçim kıpır kıpır. Baktım müzik sektöründe de değişen bir şey yok, hâlâ olduğu yerde sayıklıyor, krizleriyle, travmalarıyla, boşluklarıyla, Madem öyle, işte böyle dedim”
Müzik bir insanın içine girince kurt gibidir,kaynar kaynar. İşte yeniden karşımızda..70 yaşını aştı. 83 yaşındaki Tina Turner hala sahnede, niye şaşırıyorsunuz ki?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.