Filistinli Çiftçi Yahudi Yerleşimcilere Karşı Osmanlı Döneminden Kalma Belgeyle Hakkını Arıyor
Filistinli Abdulfettah Mansur, işgal altındaki Batı Şeria'da Yahudi yerleşimcilerin el koymak istediği araziyi dedesinin Osmanlı döneminde satın aldığına ilişkin 117 yıllık belgeyi nesilden nesile koruduklarını söyledi
Filistinli çiftçi Abdulfettah Mansur, işgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyindeki Curiş beldesinde, Yahudi yerleşimcilerin kaçak yerleşim yeri kurduğu arazisini Osmanlı mührü taşıyan 117 yıllık satış belgesiyle savunuyor.
İşgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyindeki Nablus, İsrail yönetiminin çevredeki tepelere kurduğu onlarca yasa dışı Yahudi yerleşime ev sahipliği yapıyor. Yerleşim yerlerinin çevresindeki beldelerde yaşayan Filistinliler sıkça Yahudi yerleşimcilerin saldırısına uğruyor. İnsan hakları örgütleri, bu saldırılar sırasında İsrail ordusunu yerleşimcileri korumakla, Filistinlilere karşı ise güç uygulamakla suçluyor.
Nablus'a bağlı Curiş beldesinde son olarak Abdulfettah Mansur ve kardeşlerine ait 60 dönümlük arazi Yahudi yerleşimcilerin saldırısına uğradı. Bölgedeki yerleşimciler, 22 Ocak'ta Mansur'un arazisine karavanlar ve prefabrik evlerle gelerek burada İsrail nezdinde de yasa dışı kabul edilen kaçak bir Yahudi yerleşim yeri kurdu. Buna tepki gösteren Curiş halkı ile Yahudi yerleşimciler arasında olaylar çıktı. İsrail ordusu, Filistinlilere göz yaşartıcı gazlarla müdahale etti.
İsrail'de Binyamin Netanyahu hükümetinde Batı Şeria'daki yerleşim dosyasını üstlenen, yerleşim faaliyetlerinin destekçisi aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, kaçak yerleşimin kalması talimatını verdi. Ancak Savunma Bakanı Yoav Gallant, orduya kaçak yerleşim yerinin kaldırılması emrini verdi.
Ordu, ertesi gün yerleşim yerine gelen karavanları buradan uzaklaştırdı. İsrail ordusu, Yahudi yerleşimcilerin burada bir yerleşke kurmasını engellemek için belirli aralıklarla arazide devriye geziyor.
"Bu arazi 1906'dan bugüne ailemizin mülkü"
Filistinli çiftçi Mansur, söz konusu arazinin 117 yıldır ailesine ait olduğunun kanıtı Osmanlı döneminden kalma satış belgesini Curiş beldesindeki evinde AA ekibine gösterdi.
Dedesinden kalma kenarları yıpranmış plastik çerçeveye alınmış satış belgesini nesilden nesile koruduklarını belirten 73 yaşındaki Mansur, "Bu benim dedem Abdulfettah Mansur'un Curiş beldesindeki 60 dönümlük araziyi satın aldığına ilişkin Osmanlı döneminden kalma bir belge. Osmanlı vatandaşı Müslüman Abdulfettah Mansur'un araziyi aldığını belirtiyor. Altında da bir Osmanlı mührü ve pulu var. Bu arazi 1906'dan bugüne ailemizin mülkü." diye konuştu.
Mansur, bu belgeyle yasal başvuruları yaptığını ve arazisini savunmak için tüm hukuki yolları deneyeceğini söyledi.
Elindeki belgeye rağmen yerleşimcilerin arazisini gasbetmesi endişesinin devam ettiğini aktaran Mansur, "İsrail tüm bunları göz ardı ediyor ve buradaki toprakları kontrol etmenin yollarını arıyor." dedi.
Curiş Beldesi Yerel Meclis Başkanı Raid Ebu Camus da Yahudi yerleşimcilerin çevredeki arazileri gasbetmek için çabaladığını belirtti. Ebu Camus, burada kaçak yerleşimin yeniden kurulması halinde Filistinli çiftçilerin tarlalarına ulaşmasının engelleneceğine dikkati çekti.
Nablus'un güneydoğusunda yer alan Curiş beldesindeki 2 bin Filistinli, yaklaşık 8 bin dönüm arazilerinde zeytin, badem ve tahıl ekerek geçimlerini sağlıyor.
İsrail, Yahudi yerleşimcilerin son girişiminden daha önce Curiş'in yakınlarındaki tepeye Migdalim isimli bir yerleşim birimi kurmuştu. Curiş beldesi, yaklaşık 500 yerleşimcinin yaşadığı yasa dışı Yahudi yerleşim yeri kurulurken 200 dönüm arazisini kaybetmişti.
İsrail yönetimi kaçak yerleşim yerlerine kendi nezdinde yasal statü tanıdı
İşgal altındaki Batı Şeria genelinde fanatik Yahudi yerleşimci grupların bir araya gelerek Filistinlilerin arazisine prefabrik evler ve karavanlarla kaçak yerleşim yerleri kurması sıkça yaşanan bir durum.
İsrail yönetimi bazen bu kaçak yerleşimlere göz yumuyor bazen de tahliye kararı veriyor. Bazı kaçak yerleşim yerleri tahliye edilse de buradaki yapılar kaldırılmıyor.
İsrail hükümeti, geçen haftalarda Batı Şeria genelindeki 9 kaçak yerleşim yerine kendi nezdinde yasal statü tanımladığını açıklamıştı.
İsrailli insan hakları örgütü B'tselem'e göre, Batı Şeria genelinde İsrail hükümetinin tek taraflı resmi statü tanıdığı 131 yasa dışı Yahudi yerleşim yeri bulunuyor. Bunun yanı sıra bölgede 110 tane de kaçak Yahudi yerleşim yeri var. İşgal altındaki Batı Şeria'da 413 bin kadar Yahudi yerleşimci bulunuyor.
B'tselem, "yerleşimlerin Batı Şeria'daki hayatı şekillendiren en önemli unsur olduğunu, yerleşimlerin Filistinlilerin insan haklarına yönelik yol açtığı yıkımın gasbedilen binlerce dönüm toprağın çok ötesine uzandığını" ifade ediyor.
İsrail'de son seçimlerde yeniden iktidara gelen Binyamin Netanyahu'nun yasa dışı Yahudi yerleşim yerlerine desteğiyle tanınan aşırı sağcı koalisyon ortaklarının hükümette kritik görevlerde yer alması Batı Şeria'daki hak ihlallerine ilişkin endişeleri artırıyor.
Koalisyon anlaşmasına göre, Dini Siyonizm Partisi lideri Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in İsrail ordusuna bağlı "Sivil İşleri İdaresi" ile "Filistin Topraklarındaki Hükümet Aktivitelerini Koordinasyon Biriminde (COGAT)", dolayısıyla Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşimleri konusunda söz sahibi olması öngörüldü.
Filistinlilere yönelik ırkçı, ayrımcı eylem ve söylemleriyle tanınan Smotrich, Yahudilerin Batı Şeria'da tarihi haklara sahip olduğunu savunuyor ve bağımsız bir Filistin devletine karşı çıkıyor.
İsrail İç İstihbarat Teşkilatı Şin-Bet'in eski Başkan Yardımcısı Yitzhak Ilan, Smotrich'in 2005'te İsrail'in Gazze Şeridi'nden çekilme kararı üzerine 700 litre benzin ile bir otobanı patlatma şüphesiyle yakalandığını ve sorgulandığını açıklamıştı. Smotrich, bu dönemde suçlamaları reddettiği için üç hafta tutuklu kaldıktan sonra hüküm giymeden serbest bırakılmıştı.
Oslo Anlaşması ve Batı Şeria'nın C bölgesi
İsrail yönetimi, 1967'deki Altı Gün Savaşı'nın ardından Doğu Kudüs ve Batı Şeria'yı işgal etti. Uluslararası hukuka göre, İsrail bu bölgelerde hala işgalci olarak varlık gösteriyor.
İsrail hükümeti ile Yasir Arafat liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında sürdürülen gizli ve açık görüşmeler, 1993'te Oslo Barış Anlaşması'nın imzalanmasıyla sonuçlandı.
Oslo Anlaşması çerçevesinde işgal altındaki Batı Şeria; A, B ve C bölgelerine ayrıldı. Yüzde 18'i kapsayan “A bölgesi”nin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistin'e, yüzde 21'lik "B bölgesi"nin idari yönetimi Filistin'e, "güvenliği" İsrail'e devredilirken, yüzde 61'ini kapsayan "C bölgesi"nin "idare ve güvenliği" İsrail'e bırakıldı.
Tel Aviv yönetimi, işgal altındaki Batı Şeria'da inşa ettiği yasa dışı Yahudi yerleşim yerleriyle bu bölgede demografik denge sağlamaya çalışırken, Yahudi yerleşimcileri korumak gerekçesiyle bölgede ordunun varlığını da artırdı.
İşgal altındaki Batı Şeria'da çoğunluğu C bölgesinde olmak üzere inşa edilmiş yasa dışı Yahudi yerleşim yerlerinde yaklaşık 500 bin Yahudi yaşıyor.
İsrail'de özellikle aşırı sağ, C bölgesinin ilhak edilmesi ve bu toprakların İsrail'in sınırlarına katılması gerektiğini savunuyor. Buna karşın Filistin yönetimi ve uluslararası toplum bu alanın Filistin'e bırakılması gerektiği görüşünde.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.