Doğan Satmış
Gazete patronu, kudretli generale nasıl meydan okumuştu
Çok önemli olayların artık gazetelere haber olmadığını, doların tüm zamanların rekorlarını kırdığı gün bunun sayfalarda yer almadığını görünce eski gazeteci anıları gündeme geldi.
Yıl 1982... Türkiye'de 12 Eylül darbe yönetimi var. Generaller astığı astık, kestiği kestik. Her gün bir gazeteye kapatma cezası veriliyor. Yurtdışında yaşayan Komünist Parti Lideri'nin ölüm ilanını yayınladı diye Hürriyet Gazetesi bile kapatılıyor.
O dönemde zaman zaman tirajı 1 milyonu bulan Tercüman Gazetesi de "Nerede Türk varsa, orada Tercüman var" diye bir kampanya yürütüyor. Gerçekten de Tercüman Gazetesi, Avrupa'yı ve Amerika'yı bırakın, Avustralya'da bile günlük basılır hale geliyor. Bu kampanya çerçevesinde Tercüman yöneticileri, '5'inci Kıtadayız' diye Avustralya baskıları için bu ülkeye gidiyorlar.
Gidenlerden biri gazete patronu Kemal Ilıcak, diğerleri de Reklam Müdürü Orhan Ayhan ve İnci Eki'nin Yayın Yönetmeni Orhan Tahsin. Rahmetli Kemal Ilıcak ve Orhan Tahsin artık aramızda değiller, ama duayen gazeteci ve birlikte Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'nda da görev yaptığımız Orhan Ayhan, Allah uzun ömür versin, Adalar'da emekliğinin tadını çıkarıyor. Orhan Ayhan'ı zaten özellikle futbol ve boks maçlarının 'efsane spikeri' olarak da yakından biliyorsunuz.
O yıllarda Tercüman Gazetesi'nde Nazlı Ilıcak da köşe yazarı ve aynı zamanda gazete patronu Kemal Ilıcak'ın eşi. Nazlı hanım yine iktidarı, yani dönemin 12 Eylül yönetimini kızdıracak yazılar yazıyor. Nazlı Ilıcak'ın yazılarından ötürü 12 Eylül yönetimi, gazeteye 1 aylık kapatma cezası veriyor. Bundan sonrasını Orhan Ayhan anlatıyor:
"Biz Kemal Ilıcak ve Orhan Tahsin'le Avustralya'ya Tercüman Gazetesi'nin orana yayınlanması için gitmiştik. Kaldığımız otelin restoranında zengin bir deniz mahsülleri sofrasında yemek yiyoruz. Bir garson, ismi tam okuyamamış, "Mr. İlihak, Mr. İlihak" diye seslenmeye başladı. Kemal Bey, "Buradayım" dedi. Garson ‘Telefon var’ dedi ve yerini gösterdi. Telefon restoranın hemen kapısında ve tam ortada. Konuşmaları hepimiz duyuyoruz. Arayan Tercüman’ın Yazı İşleri Müdürü Ünal Sakman'dı, gazetenin bir ay süreyle kapatıldığı haberini verdi. Kapatma nedeninin de Nazlı Hanım'ın yazısı olduğunu söyledi. Kemal Bey, Ünal Sakman'a, "Ben sana Nazlı'nın yazılarını dikkatli oku, gerekirse koyma demedim mi?" diye sert çıktı. Ama Ünal Sakman da, "Efendim müdahale edemedim" diye yanıt verdi, sonuçta yazan patronun karısı. Kemal Bey telefonu kapattıktan sonra, kendisinde numarası olan dönemin Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Orgeneral Haydar Saltık'ı aradı. Restoranın girişindeki telefonla yapılan konuşmaları biz de duyuyoruz. Kemal Bey, Haydar Saltık'a şöyle dedi:
- Paşam gazeteyi kapatmışsınız, neden kapattınız? Biz '5 kıtada Tercüman' kampanyası yürütüyoruz, bu yüzden Avustralya'ya geldik. Önümüzde de 30 Ağustos var. Bari o gün gelmeden açın da, kampanyamızı halka duyuralım."
Ancak karşı taraftan olumlu bir cevap gelmeyince konuşma tartışmaya dönüştü. Sonra da Kemal Bey sesini yükselterek, "Ne yaparsanız yapın, bu yaptığınız benim oğlan Mehmet Ali'nin ç...nden aşağı Kasımpaşa" diyerek telefonu kapattı. Dönemin kudretli bir generaline böyle bir cevap vermek zor işti. Ama Kemal Bey bunu yaptı.
Fakat bir kaç gün sonra dönünce ne yapacaktık? Kesinlikle bizi tutup, Selimiye'ye atarlar diye düşünmeye başladık. Hatta ben, yeme- içme işlerine meraklı olduğum için, güzel bir pastırma bıçağı görünce satın almıştım. Otelde, odamda duruyordu. Bizi dönüşte nasılsa yakalarlar diye, bu güzelim yepyeni bıçağı da, sokağa attım. Dönünce yakalanırsam,' Orhan Ayhan'ın valizinden de kocaman bir pastırma bıçağı çıktı' demesinler diye. Dediğim gibi bir kaç gün sonra döndük ve havaalanına indik. Hiçbir şey olmadı. Ama kısa bir süre sonra yine Nazlı Ilıcak'ın yazısından ötürü gazete bir ay daha kapatıldı. Reklam Müdürü olarak ben sıkıntıya girdim, sonuçta maaşları reklam gelirleri ile ödüyorduk."