Cüneyt Şaşmaz

Cüneyt Şaşmaz

GAZETECİ/1

Takkeli medya her türlü rezilliğe batmış, bulaşmış, buna rağmen ar'sızlıkta zirve yarışı survivor.
Gerçek olan'la gerçek olmayan'ın iç içe geçtiği 'alacakaranlık kuşağı'nın içinden geçiyoruz.
Kimsenin hasımı ya da hısımı değilim.
İşim, mesleğim yazmak, yasalar çerçevesinde sorgulamak, kamuoyunu aydınlatmak.
49 yıllık gazeteciyim, uzunca bir dönemi, "mevzu-u bahis vatan ise gerisi teferruattır" dedik, yazdık, çizdik, bugünlere geldik.
Laik Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ortadan kaldırmaya çalışanlara, hangi güç merkezinden olur ise olsun, İstiklal Marşı'nda söylendiği gibi "Korkma"dan ölümüne direndik.
Şükür ki, verilemeyecek bir hesabımız yoktur, bir Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olarak, bu hususun altını çizmek isterim.
Gazeteci, hakikat'lerin aynası'dır; bu sebep'ten ayna'ya kızılmaz!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu çerçeve'de, "Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır" der.
Gazeteciler için "Tarihin tanıkları" denir.
İtalyan gazeteci Oriana Fallaci'nin ifadesi ile söyleyecek olursak, "Gazetecilik, tarih'e not düşmektir."
Bazen "söz"ü kimin söylediği önemlidir.
Bazen de söyleyen değil, söz'ün kendisi önemlidir.
Kimi zaman ne’yin söylendiği önemlidir, kimi zaman kim’in söylediği, kimi zaman da kimin neyi söylediği vb.
Kanmak istemeyeni hiçbir mantık kandıramaz ise kabahat sadece kandıran'da olmasa gerek.
Gazetecilik mesleğinin doğası gereği övmek ya da yermek veya çok ağır eleştiride bulunmak da işimizin parçası!
Soru sormak, kamu adına cevap aramak!
Hukuk nezdinde hiç kimse "layüs’el" yani "sorgulanamaz, soru sorulamaz" değildir.
Gazeteci haber yazar!
Yorum yapan, haberden yola çıkarak yorum yazar!
Komploculuk gazetecilik, yazarlık değildir!
Yalan yazmak, iftira atmak mesleği "gazeteci" olan birini yüceltmez, kamuoyu nezdinde küçük düşürür, ününe, adına leke sürülmesine yol açar.
Bu yüzden gazetecilik mesleğini ciddiye alan her gazeteci yazdıkları konusunda titizlenir, hataya düşmemek için ciddi araştırmalar yapar.
Bugünkü yanlışlara direnip yarınki felaketlere engel olabilmenin en önemli şartlarından biri, geçmişi doğru ve iyi öğrenmektir.
Gerçek'i ortaya koymaz isen ne olması bekleniyor!
Bir anda nurlanan okur, nirvana'ya tırmanıp, perde arkasındaki saklı sırlara mı vakıf olacak?!
Kaldı ki, gazetecinin, habercinin görevi "gerçeklik çerçevesi"nin içinden geçmek, hakikat ne ise aramak, ortaya koymak.
Yobaz BOP'ta kavramların içini boşaltmakla kalmadılar, mesleklerin içini de boşalttılar.
'Günümüz gazetecileri'nden dost olmaz, fırsatını buldu mu ip çekerler.
Mesleğin doğası kıskançlık üzerine kurulu!
Oturmamış kişilik, yetişmemiş, gelişmemiş iç dünya!
İmza üzerinden kurulan an'lık yükseliş inişler.
Sahne tozu yutmuş artist ruh halleri.
Tıpkı 'günümüz siyasetçileri' gibi.
Çok yazdık, bu bir ego kavgası değil, kim öne çıkmak istiyor ise lütfen önden buyursun!
Demem o ki:
Gazeteci'nin görevi, "gerçek"leri ortaya çıkarmaktır.
Birilerine yaranmak adına, "susmak, görmezden gelmek, gerçeğin üstünü örtmek" değildir.
"Gazeteci'nin görevi" yerinde ve zamanında doğru soru'ları sormaktır.
Mümkünse "çığ düşmeden" önce haber vermek, uyarmak; felaket'in yaşanmasına engel olmak ya da felaket yaşandı ise sorumlular'ın ortaya çıkarılmasına katkı sağlamaktır.
Ortada bir yanlış, hata, eksiklik var ise altını, üstünü çizmektir.
Kurtuluş Savaşı sırasında yazılan yazıları hiç okudunuz mu?!
Muhakkak okumuş olmalısınız.
Yazdığım yazıları sert bulan kimi okurlara, unutmuş olabilecekleri düşüncesi ile, o günlerde kaleme alınan yazılara yeniden bir göz atmalarını tavsiye ederim.
Nitekim...
Soros'un devlet yıkan sivil toplum çalışmalarının bir ürünü olarak, "iktidara iliştirilen"ler üzerinden, Gürcistan ve Ukrayna'daki gibi Türkiye'de de bir "Turkuaz Devrim" denemesi yapıldı.
Yalnız devletin tepesindeki onca kuşatmaya rağmen, Soros, Türkiye'de başarıya ulaşamadı!
Neden?!
Hiç düşündünüz mü?!
Oysa bu sorunun cevabı çok basit.
Sizler sayesinde.
Sanal ortamda hep birlikte verdiğimiz samimi mücadele sayesinde!
Soros'un adamları, Atatürk Türkiyesi'ni yıkamadılar.
Bir gazeteci olarak, zaman zaman üslubum yadırganmış olsa da, kalemimin sınırlarını zorlayan bir üslupla, kamuoyunu her ne pahasına olursa olsun
bilgilendirmeye çalıştım.
Bundan amacım, hiç kimseyi ya da kurumu kırmak ya da aşağılamak değildi.
Sadece Türkiye üzerine oynanan oyunu deşifre etmek, ılık suda kurbağa olup rehavete kapılan bir kesimi uyandırmaktı.
Gaflet, dalalet ve ihanet içinde olanlara, asıl görevlerini hatırlatmaktı.
Bu anlamda bir gazeteci olarak, elimden geldiğince üstüme düşen görevi yaptığımı zannediyorum.
(Arkası Yarın)
Cüneyt Şaşmaz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.