HAARP TEKNOLOJİSİ HAKKINDAKİ BİLİNEN YANLIŞ İNANIŞLAR VE KOMPLO TEORİLERİ
Özellikle ülkemizde “deprem yaratma” ve “zihin kontrol edebilme” gibi özelliklerinin olduğuna inanılan HAARP teknolojisi, gerçekten bu etkileri yaratıyor mu yoksa bu tamamen bir yanılgı mı? İşte HAARP teknolojisine ilişkin detaylar.
Özellikle ülkemizde, 17 Eylül gibi büyük depremlerin de içinde bulunduğu doğa olaylarını ve zihin okuma gibi uç teknolojileri de içerdiği düşünülen HAARP teknolojisi, yararlarından çok zararları olan ve bir nevi ABD’nin dünyaya hükmettiği aracı olarak görülüyor. Peki bu yaygın inanış, gerçek temellere mi dayanıyor?
Komplo teorisyenlerinin aksine, HAARP projesi bizlere etki etmeyecek derecede sinyallerle çalışan ve tüm dünyada iyi etkilere sahip bir sistem olarak kullanılıyor. Gelin bir literatür araştırmasıyla birlikte, HAARP teknolojisini daha yakından tanıyalım.
HAARP nedir?
HAARP’ı kelime anlamıyla; Yüksek Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Programı olarak dilimize geçirebiliriz. HAARP kampüsünde bir dizi bilimsel araç bulunuyor. Fakat komplo teorisyenlerinin ilgisini çeken tek şey ise dünyanın en güçlü yüksek frekanslı radyo vericisi olan İyonosfer Araştırma Aracı. Başlangıçta bu teknoloji ABD Silahlı Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri ve Alaska Üniversitesi tarafından ortak yürütülen bir programken, tesis Ağustos 2015’den beri UAF’a (University of Alaska Fairbanks) geçmiş durumda. Tarihi çok eskiye yani Nikola Tesla’ya kadar uzanan bu sistem, Alaska’nın Gakona bölgesinde, 180 adet radyo sinyali üretebilen kuleden oluşuyor.
Yanlış anlaşılmaların ve komploların sebebi:
HAARP teknolojisinin temelinde, atmosferimizin iyonosfer kısmında araştırmalar yapmak ve bu araştırmaların etkilerini incelemek yatıyor. Ancak araştırma ve proje için çok fazla para harcanması bununla beraber inceleme yapılacak alanın, atmosferin elektromanyetik dalgalarının yansıyabileceği miktarda iyon ve elektronların bulunduğu bölgede olması, komplo teorilerini de beraberinde getirmiş durumda. Tüm bunlara ek olarak bir de dünyaca ünlü jeofizik profesörü Gordon J.F.MacDonald “HAARP teknolojisi ile deprem yaratılabilir. İklimlerle ve ozon tabakasıyla oynanabilir” deyince tüm dünyada ve ülkemizde HAARP teknolojisi çok yanlış anlaşılmış durumda.
HAARP ne işe yarıyor?
En basit anlatımla özetlemek gerekirse; HAARP teknolojisi iyonosferin belirli küçük bölgelerini ısıtmak ve bu işlemlerden sonra bölgedeki etkileri gözlemlemek üzerine çalışan bir proje. Araştırma belgelerinin halka açık bir şekilde sunulduğu bu proje, sanılanın aksine çok gizli de değil. Dileyen herkes resmî internet sitesi üzerinden çalışmanın başlangıcı, deneylerin sonuçları gibi belgelere çok kolay bir şekilde ulaşabiliyor.
Aynı zamanda HAARP araştırmaları sırasında, bilim adamları birkaç gün boyunca, her biri birkaç saat deney yapmak üzere, iyonosferik ısıtma cihazını toplayıp çalıştırıyor ve bu araştırmaların tarih saati de gizlenmiyor. Ayrıca bunun bir kanıtı olarak Doçent Chris Fallen, 2020 şubat ayındaki son HAARP araştırmaları sırasında beklenenin çok üstünde bir ilgiyle karşılaştıklarını ve bu ilginin de olumlu yönde olduğunu bildirmiş durumda.
HAARP etkilerini incelemeden önce, HAARP projesi ile ilgili araştırma yapmak istediğinizde Google sonuçlarının hepsinde komplo teorileri yer alıyor. Ancak Fallen, Google içeriklerinin çok da önemsenmemesini ve gerçek bir inceleme için akademik literatürün incelenmesinin faydalı olduğunu söylüyor.
HAARP ile ilgili asılsız teoriler:
"HAARP ile deprem yaratmak"
Yoğun komplo teorileri ve inanışların aksine, HAARP teknolojisi ile deprem yaratmak mümkün değildir. Aynı zamanda bu proje ile HAARP, yer şekillerini ve gücünü de kontrol edemez. Uzay fiziği ve aeronomi alanında uzman, UAF araştırma yardımcısı Doçent Chris Fallen, HAARP tesisinin tamamen yanlış anlaşıldığını ve depremlerde açığa çıkan gücün, çok daha az bir miktarı kadar güce sahip olan bu projenin atmosferin farklı bir bölümünü etkilediğini söyledi.
Aynı zamanda birkaç mühendis bilimsel bir hesapla; “ Bir kıta tektoniğini 2 metre kaydıracak enerjiyi vermeden o fay 7.8’lik deprem üretmez. İran'daki deprem yerkabuğunun 30 km derininde oluşmuş, yani 30 km x 200 km (fay kırık boyu) x 200 km = 1.2 milyon km3 kayayı 2 metre sürükleyecek kadar enerji verilmesi gerekiyor. 1 metreküp kaya = 3 ton yani toplam ağırlık = 1.2 x 10^6 x 3 x 10^9 = 3.6x10^15 ton ağırlığı 2 metre sürükleyeceksiniz. 7.2 x 10^18 kgm iş yapmanız lazım” diye açıklıyor.
Bu enerjinin onlarca hidrojen bombası patlatmaya eş değer olduğunu ve bu enerjinin uzaktan iyonosferle yansıtılamayacağını savunuyorlar. Ancak son derece açık bir şekilde ifade edildiğini belirten Fallen; “İnsanlar komplo teorilerini ve UFO'ları sever. Ne yaparsan yap, kaç yıl kesin kanıt olmadan gidersen git, insanlar hala UFO'lara inanıyor.”
"HAARP ile hava olaylarını değiştirmek"
Yine çok yaygın komplo teorilerinden diğer biri ise, HAARP sisteminin, hava olaylarını değiştirerek atmosferimizi ve iklimleri etkileyebileceği yönünde. Ancak bu düşünceler de tamamen hurafelerden ibaret. HAARP sistemi kesinlikle iklimleri, ozon tabakasını ve hava olaylarını etkileyemiyor. Gökyüzünün birçok katmanının olduğunu hatırlatarak, atmosferle ilgili çalışmaların HAARP tesisinin amacı hakkında yanlış anlaşılmalara yol açtığını söyleyebiliriz.
Doçent Fallen’ın aktardığı bilgilere göre HAARP sistemi düşünülenin aksine, çok güçlü değil. Bu düşük gücün yanı sıra, projenin atmosferin farklı bir bölümünü etkilediğini söyleyen Fallen, projenin yeteri kadar gücü olsa bile, üzerinde çalıştığı bölgenin hava olaylarıyla hiçbir ilgisinin olmadığını belirtiyor.
"HAARP projesi beynimizi kontrol edebiliyor"
Aynı zamanda bir başka komplo teorisinin iddia ettiğinin aksine, HAARP sistemi beynimizi de kontrol edebilecek güçte değil. Genel olarak uzay fizikçileri, HAARP'ın radyo dalgalarının cep telefonlarından 100 kat daha zayıf olduğunu ve başımızın üzerinden bize etki etmeyecek kadar daha yüksek bölgelerde çalıştığını vurguluyor. Tüm bu etkilerin resmi olarak kanıtlandığını söyleyen Fallen, dünyanın her yerinden araştırmacıların HAARP tesisini kullanmakla ilgilendiklerini çünkü incelenmesi zor bir uzay bölgesinde neler olup bittiğine bakmanın bir yolunu sunduklarını belirtti.
HAARP'ı işleten Alaska Fairbanks Üniversitesi Jeofizik Enstitüsü müdürü Bob McCoy da bunların hiçbirinin mümkün olmadığını söylüyor. McCoy yükselen antenlerin altında durarak "Hayır, bu bir silah değil ve hiçbir zaman da olamaz" diyor. Zihin üzerindeki etkileri sorulduğunda ise; “Akıllar? Zihindeki elektrik sinyalleri çok düşük frekanstır. HAARP ise çok daha büyük bir frekanstır ve dalgaları metrelerce uzunluğundadır. Dolayısıyla zihinleri kontrol etmelerinin hiçbir yolu yoktur” diyerek, teknolojinin son derece güvenli olduğunu vurgulamış durumda.
HAARP hakkında ünlü komplo teorileri
Komplo teorilerinin fitili ateşleyen olay, Alaska'nın hiçbir yerinde olmayan Gakona'da yaklaşık 30 dönümlük bir alana çok yüksek paralarla bu kampüsün inşa edilmesi ile başladı. Uzun bir süre Hava Kuvvetleri, Donanma ve Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı tarafından kullanılan bölge, başlangıçta halka büyük ölçüde kapalı olması sebebiyle komploların iyice arttığı bir projeye dönüştü.
Daha sonra tamamen kamuoyuna açık bir şekilde araştırmalar sürdürülse de HAARP sistemi tüm dünyada bir suikast aracı olarak görülmekten kurtulamadı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.