Prof. Dr. Seyithan Deliduman

Prof. Dr. Seyithan Deliduman

Hak Edilmeyen Nafaka Sebepsiz Zenginliğe Yol Açıyor!

Sevgili okurlar bu yazımda toplumun önemli bir kısmını ilgilendiren, bir yönüyle ‘kanayan bir yara’ya dönüşen nafaka konusunu ele almak istiyorum.

Son dönemlerde özellikle ünlüler camiasında adını sıkça duyduğumuz boşanma nafakası bir çok kişinin kafasını karıştırmaktadır.

Öncelikle şu sorunun cevabını bulmak gerekir;

Nafaka nedir ve kimlere, neden verilir ya da bağlanır?!

Nafaka, bir kimsenin bakmakla, geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimse ya da kimselere mahkeme kararıyla bağlanan ve aylık olarak ödenen paradır.

Nafaka sadece eşlere ve çocuklara değil, aynı zamanda anne, baba veya kardeşe de bağlanabilir.

Yazımın başında belirttiğim gibi son dönemlerde özellikle ünlüler camiasında boşanmalar ve boşanmaya bağlı nafakalar çok kafa karıştırmaya ve araştırılmaya başlandı.

Resmi nikahlı olan eşler boşandıklarında kadın veya varsa çocuklar geçimlerini sağlamak ve yoksulluğa düşmemek için mahkemenin hükmettiği ölçüde kadın ve çocuklara bir ödeme yani nafaka bağlanabilir.

Türk Medeni Kanunu bu konuda “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.” hükmünü düzenlemiştir (Madde 175).

Kanundaki işbu düzenleme birçok açıdan belirsizlik içermekte ve eleştiriye açık görünmektedir. Şöyle ki;

Kanun maddesinde bahsedilen yoksulluk kavramı belirsizdir. Yoksulluğun bir tanımının olması gerekmektedir. Kesin olan şudur ki, günümüzde bazı sendikalar tarafından belirlenen ve ortalama yoksulluk sınırı 20.000-TL’nin üzerindeki bir rakam baz alındığında, madde düzenlemesinin baştan işlevsiz kalacağı açıktır.

Zaten uygulamada da bir kısım STK’lar tarafından tespit edilen bu rakamların çok çok altında miktarlar nafaka olarak belirlenmektedir.

Eleştiriyi fazlasıyla hak eden bir diğer durum da ‘‘süresiz’’ ibaresidir. Zira, hukukta süresizlik kavramı çok çok istisnai bir durumdur. Bunun sebebi hukuki düzen ve istikrardır.

Süresizliğin bu düzen ve istikrara halel getirdiği kabul edilir.

Hukuken süresiz olan işlemler hukukta yoruma açık ve hukukun üstünlüğüne zarar vermekle kalmamakta aynı zamanda hak ve adalet dağılımını da baltalamaktadır.

Boşanan bireyler erkek, kadına veya çocuklarına süresiz olarak bir ödeme yapması aynı zamanda nafaka ödeyicisi (kural olarak erkek) açısından da bir yoksulluğa sebep olabilmektedir.

Bundan başka bazı durumlarda nafaka bağlanan kadın başkaca resmi olmayan işlerde çalışabilir veya hayatını başka bir birey ile birleştirebilir. Bu gibi durumlarda ise nafaka ödenmesi tamamen haksız ve sebepsiz bir zenginleşme aracına dönüşmektedir.

Nafaka bağlanma durumları diğer ülkelerde toplum ve aile yapısındaki farklılıklar sebebiyle bizim sistemimiz gibi karşılanmamaktadır.

Çünkü Türk halkının yapısında ve Türk Hukukunun içerisinde Örf ve Adet hukuku da yer almaktadır. Bunun sonucu olarak da evin geçiminden erkek sorumlu tutulduğundan nafaka yükümlüsü (borçlusu) olarak da esas olarak erkek görülmektedir.

Peki durum böyle iken evlilik birliği yıkılan erkek, ayrıldığı kadına bakmak için kendi özlük haklarından feragat etmek zorunda mıdır?!

Erkek veya kadın evlilik birliği içerisinde olduklarında müşterek bir hayatı paylaşmaktadır. Her iki tarafta aslında insanlığın doğasına uygun olarak birbirinden faydalanmaktadır. Ancak ayrılık olduğunda fayda ve müşterek paylaşım bitmiş durumdadır.

Tabiki burada sadece nafaka veren değil aynı zamanda nafaka alan tarafı da düşünmek gerekmektedir. Bir kadın bir çok şeyden vazgeçerek bir erkek ile hayatını birleştirmeye karar vermiş ve bu durum erkek için bir takım sorumluluklar ve yükümlülükler getirmiştir.

Burada bahsettiğimiz aslında kadının aldığı nafaka değil kadın – erkek eşitliğinin altında yatan erkeğin haksız yıpranmaması meselesidir. Daha doğrusu aşırı (orantısız) bir duruma sebebiyet verilmemesidir.

Toplumumuzda kadın - erkek eşitliğine son dönemlerde daha fazla üzerine eğilme olmuş ve yavaş yavaş kadın - erkek eşitliği ilkesi toplum içinde oturtulmaya çalışılmaktadır. Memnuniyetle ifade edelim ki, bunda ciddi manada başarı da sağlanmıştır.

Hal böyle iken belli bir süreli evliliklerde kadının ve erkeğin değerlerinin korunması karşılıklı menfaat ve çıkar ortamlarının yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.

Boşanma davalarındaki artışların genel sebeplerinden bir tanesi geçimsizliktir. Geçimsizlik sebeplerine bakıldığında maddi güç el vermediği zaman evlilikler yıpranmaya ve boşanmaya kadar gitmektedir.

Bu gibi durumlar da erkeğin nafaka ödemesi kadın açısından önemli olsa da erkek açısından yoksulluğa, darlığa ve psikolojik anlamda yorgunluğa sebebiyet vermektedir.

Aynı zamanda nafaka ödemekte zorlanan kişilerin veya ödemeyen kişilerinde hapis cezası ile karşı karşıya kalması da kişilerin Anayasada var olan özgürlüklerine gölge düşürmektedir…

Nafaka konusundaki sorunların adil ver haklı bir şekilde çözüme kavuşturulmaması evlilikleri de olumsuz yönde etkilemesi kaçınılmazdır.

Yaşanmakta olan bu olumsuzlukların toplumun temelini teşkil eden ve artan boşanmalar sonucunda giderek zayıflamakta olan aile kurumuna büyük zarar vereceği aşikardır.

Hem kadının hem de erkeğin boşandıktan sonra hayatlarını idame ettirebilmeleri açısından bu konu yeniden hakkaniyetli bir şekilde ele alınmalı ve bu doğrultuda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Kalın sağlıcakla,

Prof.Dr.Seyithan Deliduman

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum