HAKKI VE ADALETİ NEREDE ARAYACAĞIZ?...
Elveda Tanık'ın yeni yazısı...
Elveda Tanık
Hak; hukuk düzeni tarafından kişilere tanınmış olan yetkilerdir. Diğer bir tanımda hak, “Hukuk tarafından tanınan ve korunmasını isteme hususunda kişinin yetkili sayıldığı menfaattır.“
Hukuk düzeninin tanımadığı bir yetki, korumadığı bir menfaat hak olarak nitelendirilemez. Her hak bir hukuk kuralından doğduğu gibi her hakkın da bir sahibi vardır.
Hukukta hak sahibi olan varlıklara kişi denir. Sahipsiz hak olmaz. Adalet ise, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi anlamına gelir. Kısaca haklılık ve hakka uygunluktur. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi adaletle sağlanır.
Hak aramanın birçok yolu vardır ama hak aramanın en etkili yolu kuşkusuz adaletin sağlandığı bağımsız yargıdır. Bazen yargı da yeterli delil olmadığı, somut delilleri görmezden geldiği ya da birilerinin araya giimesi ya da kendi vicdanlarının sesinden dolayı verdikleri kararlarla adalet yerini bulmuyor.
Hakkaniyet sağlanamıyor ve dolayısıyla bazı kişiler bu gibi birçok nedene bağlı olarak hakkını aramak istemiyor. Yargıya olanın güvenin her geçen gün azaldığı günümüzde, yargının verdiği bazı hukuka aykırı kararlar dolayısıyla yargının, bağımlı mı, bağımsız mı olduğu ayrı bir tartışma
konusudur.
İlk derece mahkemesinin verdiği bir karar üst mahkemece kılı kırk yararak incelenir ve yapılan bir yanlışlık varsa gerekçesiyle kararı veren mahkemeye göndererek haklının da haksızın da hakkını kişiye teslim ederdi. Ama maalesef hukuka aykırı verilen bazı kararlar, üst mahkemelerden de onay alarak geçebiliyor ve dolayısıyla yargıya olan güveni artarak azaldığı gibi kişiler hak aramak da istemiyor.
Bir örnek vermek istiyorum. İdarenin vermiş olduğu hukuka aykırı keyfi bir işlemin iptali için idari mahkemede açılan dava dosyasında işlemin iptalini gerektirecek bütün somut delillerin bulunmasına rağmen, idari işlemin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddi kararı ve dolayısıyla mahkeme masrafı ve 1500 tl avukatlık ücretini davacıdan alınarak davalı idareye verilmesini ve 30 gün içerisinde Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere hukuka aykırı bir şekilde karar veriyor. Davacı bu kararın hukuka aykırı verildiğine dair somut delilleriyle hemen Danıştay’a temyiz yoluna gitti ve avukat ücretinin yatırılacağı hesap numarasını belirten idarenin talep ettiği 1500 tl. duruşmalı vekalet ücretini Ağustos 2017’de söz konusu bildirilen hesaba yatırdı. Aradan geçen yıllar sonra Danıştay İdari Davalar Kurulu, idari mahkemenin verdiği kararının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle yeni bir karar vermek üzere bozdu ve dosyayı kararı veren idari mahkemeye gönderdi. Söz konusu idari mahkeme bozma gerekçesine uydu ve aynı konuyla ilgili kısmen kabul kısmen red kararı vererek, bozulan kararda hükmettiği ve davacının ödediği 1500 tl vekalet ücretinden hiç atıfta bulunmadan ikinci kez yeni tarife üzerinden 3110 tl vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye ödenmesine karar verdi. Bu kararı içerik olarak uygulamayan idare davacıdan tekrar vekalet ücretini talep ediyor...
Ben buradan, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, Danıştay Başkanı, Yargıtay Başkanı ile 4.İdare Mahkemesine soruyorum:.
Aynı dava için iki kere vekalet ücretine hükmedilir mi? Kısmen kabul kısmen red kararında sanki davanın tamamını kazanmış gibi vekalet ücretinin tamamı davalı lehine hükmedilir mi? İşlem iptali kararı sadece şeklen mi uygulanıyor, içerik olarak uygulanması gerekmiyor mu? 4.İdari mahkemesi hakimii, aynı konuyla ilgili idare lehine ikinci defa hükmettiği vekalet ücretinin verilme gerekçesini kararında belirtilmesi gerekmez miydi? Davacı kendisini avukatla temsil etmemiş olması kısmen kazandığı davanın davalı lehine avukat ücretinin yarısını ödemesi gerekmez mi? 2015 yılında başlayan yargılama sürecinin bu kadar uzun sürmesi ve davacı lehine verilen kısmen kabul kısmının davalı idarenin keyfi olarak uygulamamak gibi bir hakkı mı var?
Gerçekten haklı olduğumuz bir konuda hakkı ve adaleti nerede arayacağız?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.