Cüneyt Şaşmaz
Hangi İslam?/2
Zaten...
Biz Türkler de savaşa "laik laik" şeklinde, bağıra bağıra gitmeyiz.
"Allah Allah" nidaları ile yeri göğü inletiriz.
İslam üzerine aklının yettiğince kafa yoran herkes bilir ki, Hz Muhammed, Peygamberlik görevi kendine tebliğ edildiğinde, göğün tüm katmanları arasında yolculuk yapmış, Kainat’ta var olan tüm "Yaradılan"ları, "Yaradan"ın buyruğu gereği İslam’a davet etmiştir.
Yani "Allah'a teslim olmaya" çağırmıştır.
Bizi Melek’lerden ayıran en büyük farkımız da nefsli oluşumuz değil midir?!
Yani, "beşer"iz ve "şaşar"ız.
Yaradılışımız böyle!
Kur’an-ı Kerim’i okuyan her kul bilir ki, en büyük şaşırtan Allah'tır.
Yerin ve göğün tek yaratıcısı O’dur.
Doğmamış, doğurmamıştır.
Rızkı veren de kesen de O’dur.
İyilik de kötülük de Allah'tan (CC) gelir.
Allah bir faninin kalbini mühürlemiş ise, hiç kimse o mührü sökemez.
Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
"Ben bile emin olma hakkına sahip değilim, ey Aişe.
Kulların kalpleri Rahman olan Allah'ın iki parmağı arasındadır.
Allah istediği anda kulunun kalbini başka bir hale sokuverir."
Hz Muhammed, "Eğer günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder ve yerinize günah işleyip ondan af dileyen bir başka kavim gönderirdi" diyor.
Allah (CC) isteseydi, tüm kullarını Melekler gibi yaratabilirdi.
Ama O hata yapan, günah işleyen sonra da kendinden merhamet dilenen bizim gibi faniler yaratmayı uygun buldu.
O yüzden Müslümanlıkta diğer dinlerden farklı olarak "dini aracı" yani "ruhban sınıfı" yoktur.
Bazı "Siyasal islam"cıların yaptığı gibi sabah yalan söyleyip, öğleden sonra üç kuruş sadaka verip, söylenen "yalanın ağırlığından kurtulma" gibi numaralar da yoktur.
O yüzden Müslümanlık, dünyanın tek modern ve tek "bireysel" dinidir.
O yüzden Hz Muhammed’den sonra bir daha Peygamber gelmeyecektir.
O yüzden Kur’an-ı Kerim, eğer akıl gözü ile okunulacak olursa, orada Allah’ın (CC) biz kullarına çok net ve basit mesajlar verdiği görülecektir.
İslamiyet, teferruattan uzak, "yardımlaşma"yı esas alan dünyanın en basit dinidir.
Herkes şurasını çok açık olarak bilmeli ve görmelidir ki, İslam’ın var olduğu bir yerde ne kıtlık ne de savaş vardır!
Bu yüzden terörist de yoktur!
Hz Muhammed de savaştı diyenler çıkabilir!
Onlara, Hz Muhammed'in aynı zamanda bir devlet başkanı olduğunu, tüm zulme uğrayanlar adına savaştığını hatırlatmak isterim.
Zaten Müslümanlıkta "Halifelik" adı altında devreden de Peygamberlik değil, dini motifli devlet başkanlığı sistemidir.
Hz Muhammed'in Peygamber olduğu dönemin şartları göz önüne getirilmeden bu konuda yapılacak tüm değerlendirmeler yanlış ya da eksik olacaktır.
Hz Muhammed’in hayatını ve de Kur’an-ı Kerim’i anlamak için o dönemin sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik, coğrafi, iklimsel, antropolojik özelliklerini de iyi irdelemek gerekir.
İslam’da aklın reddettiği hiçbir şey yoktur.
Domuz eti çölde haram kılınmıştır.
Çünkü hızla bakteri ürettiği ve bozulduğu için.
Tavuk eti haram değildir ama çöl ortamında bu hayvan eti için de aynı şey geçerlidir.
Hızla bozulur ve zehirler.
İnsan sağlığı için zararlı olduğundan yasaklanmıştır.
Yalan söyleyip üç kuruş sadaka verdikten sonra sanki kontratı varmış gibi Cennet'e gideceğine inanan bazı "Siyasal İslamcı"ları, "Domuz eti", "içki" gibi tamamıyla kendi sağlıkları ile alakalı konularda Cehennem’e gidecekmiş gibi irkilmeleri karşısında hep şaşırmışımdır.
Birinde, kendi sağlığına dikkat etmeyiş söz konusu!
Diğerinde ise kul hakkı!
Acaba Yüce Rabbimiz, "hangisi ile karşıma gelmeyin" diyor.
Neticede "din" denilen şey de bir "sosyal biriktirme"nin ürünüdür.
İslam’da, Allah (CC) adına fetva veren bir kurum olmadığı gibi Yaradan’ın vekil tayin ettiği hiç kimse yoktur.
Allah, İslamiyet’te kulları ile arasında, diğer dinlerde olduğu gibi (bozulmalarına sebep olan) aracı kabul etmez.
Hz Muhammed de bir aracı değil, sadece tebliğ ile görevli bir elçidir!
Türbe haline getirilip, tapılınmasın diye bugün dahi mezarının yeri bilinmez.
Aslolan Allah'tır!
Hepsi ve daha ötesi bu!
Bu bakımdan, herkes şu ölümlü dünyada aklının ve nefsinin elverdiği ölçüde İslamiyet’i yaşayacaktır!
Daha ötesi Allah'ın takdiri!
Ve..
Son olarak...
"Yahudi terörist" ya da "Yahudi terörü"..
"Hristiyan terörü" veya "Hristiyan terörist" olur ama ne "İslamcı terör" ne de "İslamcı terörist" olmaz.
Çünkü "İslam"ın olduğu bir yerde ne "terör" ne de "terörist"in olması mümkün değildir!
Bu hakikatin böyle bilinmesinde fayda vardır.
İsteyen bu hakikati din alimlerinden soruşturup, öğrenebilir.
İslam ile "terör" veya "fundamentalizm" kelimelerini yan yana getirmeye çalışan tüm fanilere önemle duyurulur.
"Siyasal İslamcı" Erdoğan "içki" ve "domuz eti" konusunda gösterdiği hassasiyeti, "kul hakkı yememe" konusunda da gösterebilmiş olsaydı, kanaatimce Türkiye bugün daha farklı bir noktada olurdu.
Güçlü olan ne İsrail, ne ABD, ne İngiltere, ne Fransa, sadece Allah'tır.
Erdoğan ve onun yanlışa düşmüş danışmanlarına önemle hatırlatırım.
Hiçbir zaman girilen yanlış yoldan dönmek için geç değildir.
(Devamı Yarın)
Cüneyt Şaşmaz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.