Hayatı Normale Döndürmek İçin 'Bağışıklık Pasaportu' Çalışmaları Hızlanıyor
Koronavirüse karşı aşı geliştirme çalışmalarının devam etmesi ve toplumsal aşılamanın uzun zaman alacak olması nedeniyle "bağışıklık" bir çıkış yolu olarak görülüyor
İstanbul Medipol Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi Yöneticisi Dr. Öğretim Üyesi İlker Köse, bazı ülkelerde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile birlikte sosyal ve ekonomik hayatın canlanması için bir çıkış yolu olarak "bağışıklık pasaportu" veya "risksiz sertifika" uygulamalarına ilişkin "Risk algısı çok sağlıklı ölçülmeli ve gerekli teknolojileri kullanmakta tereddüt etmemeliyiz. Elbette bunları yaparken kişisel hakları asgari düzeyde ihlal edecek çözümler geliştirmeliyiz." değerlendirmesinde bulundu.
Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve tüm dünyada etkisini gösteren yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olurken, dünya ekonomisinde de önemli sorunları beraberinde getirdi.
Ülkeler, salgının yayılmasını önlemek için sıkı tedbirler alırken, normal hayata dönüş için de çıkış yolları arıyor. Ekonominin yeniden canlanması ve sosyal hayata yeniden dönüş için sıkı karantina tedbirlerini gevşeten ülkeler, bazı teknolojik altyapıları da kullanmaya hazırlanıyor.
Yeni tip koronavirüse karşı aşı geliştirme çalışmalarının devam ediyor olması ve toplumsal aşılamanın uzun bir vakit alacak olması nedenleriyle "bağışıklık" bir çıkış yolu olarak görülüyor.
Bazı ülkeler, Kovid-19 hastalığından iyileşen veya bağışıklık kazandığını gösteren insanlara “dijital bağışıklık pasaportu” veya "risksiz sertifikası" vererek ekonomik ve sosyal hayata hızlıca dönmeyi amaçlıyor. "Dijital bağışıklık pasaportu" ile bir kişinin virüse yakalanıp yakalanmadığının veya iyileşip iyileşmediğinin kayıt altında tutulması planlanıyor.
Estonya, karantina tedbirlerinin ardından insanların iş yerlerine daha güvenli dönüşünü ve güvenli seyahat etmelerini sağlamak için dünyanın ilk "dijital bağışıklık pasaportu"nu test etmeye başlamıştı.
Güney Amerika ülkesi Şili, Kovid-19'dan iyileşen kişilere “bağışıklık pasaportu” verileceğini, böylelikle bu pasaportu olanların işlerine geri dönmesini sağlayacağını duyurmuştu.
Kovid-19 kaynaklı can kaybı sayısı bakımından Avrupa'da birinci, dünyada ABD ve Brezilya'dan sonra üçüncü sırada bulunan İngiltere'de, bazı teknoloji firmalarıyla hükümet yetkilileri arasında "sağlık pasaportu" konusunda bir dizi görüşme gerçekleştirilmişti.
DSÖ uyarıda bulundu
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), yaptığı açıklamada, bazı ülkelerin Kovid-19 hastalığından iyileşen insanlara “bağışıklık pasaportu” veya "risksiz sertifikası" verme kararına karşı uyarıda bulunmuştu. Böyle bir uygulamanın salgının yayılma riskini artırabileceğine dikkat çekilen açıklamada, Kovid-19'dan iyileşen ve antikorları olan kişilerin ikinci bir Kovid-19 enfeksiyonundan korunduğuna dair bir kanıt bulunmadığı değerlendirmesi yapılmıştı.
"Bağışıklık pasaportu daha önceki çözümlerin mobil uygulamalara uyarlanmış halinden ibaret"
İstanbul Medipol Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi Yöneticisi Dr. Öğretim Üyesi İlker Köse, AA muhabirine "dijital bağışıklık pasaportu"na ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bugünkü teknolojik çözümlerin daha önce kullanılanların bir başka formu olduğunu söyleyen Köse, bağışıklık pasaportunun da bu çözümlerden biri olduğunu kaydetti.
Köse, çok sayıda insanın bir araya geldiği yerlerin bulaşıcı hastalıklar için yüksek risk taşıdığını belirterek, "Örneğin Mekke ve Medine’ye hac veya umre için giden insanların, kendi ülkelerden farklı hastalıkları oraya götürme ve başka insanlara bulaştırma ihtimali vardı. Bunun için, hac ve umre ziyareti öncesinde bulunduğunuz ülkedeki aşılama programlarını veya yaygın hastalıkları dikkate alarak bazı aşıları olmanız zorunludur. Aşı olduğunuza dair de bir kağıt belgeyi pasaportunuzun arasında taşırsınız ve pasaport kontrolü sırasında beyan edersiniz. Bu sayede büyük ölçüde hastalık yayılımının önüne geçilmiş olur." ifadelerini kullandı.
Kovid-19 sebebiyle gündemde olan bağışıklık pasaportunun daha önce var olan çözümlerin mobil uygulamalara uyarlanmış halinden ibaret olduğuna dikkati çeken Köse, "Bizi buna zorlayan ise, hastalık riskinin yüksek olması, kişinin bağışıklık durumunun çok hızlı bir şekilde değişebilmesi ve hastalık riskinin sadece bir bölgeye değil, tüm dünyada olmasıdır. Dolayısıyla sadece oraya girip çıkarken alınacak basit önlemler yeterli değildir. Bu önlemlerin alınmasının zarureti, hastalığın hayati riski, yaygınlık durumu ve bulaşma kolaylığı gibi parametrelerle değerlendirilir. Eğer bu riskler yüksek görülüyorsa, bu tür önlemler de alınacaktır. Aksi halde bu tür tedbirler olmadan serbest dolaşıma izin vermek toplumlar için büyük risk teşkil edecektir." ifadelerini kullandı.
"Kişisel hakların ihlal edilmeyeceği çözümler üretilmeli"
Köse, bağışıklık pasaportunun bazı kaygıları da beraberinde getirdiğine işaret ederek kişisel hakların ihlal edilmeyeceği çözümlerin ortaya konması gerektiği uyarısında bulundu.
Bağışıklık pasaportlarının ülkelerde uygulanmasının pek çok düzenlemeye muhtaç olduğunun altını çizen Köse, bu sebeple pasaportların hızlı bir şekilde hayatımıza girmeyeceğini anlattı. Köse sözlerine şöyle devam etti:
"Kimi ülkelerde anayasa değişiklikleri, kimilerinde de kişisel verilerin korunması ile ilgili kanunlarda değişiklik gerektirmektedir. Ayrıca ülkelerin hepsi aynı görüşte de olmayacak. Halbuki bu tür uygulamaları bazı ülkelerin kullanması, bazılarının da kullanmaması, ya bazı ülkelerin bazı ülkelere seyahat edememesine, ya da zor ve kısıtlı şekilde seyahat etmesine imkan tanıyacaktır. Dolayısıyla bu uygulamaların hayata geçmesi uluslararası bazı müzakereleri de gerektirmektedir.
Olası senaryo, Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinin kendi regülasyonlarını yapıp diğer ülkeleri de buna yakın bir düzenleme yapmaya zorlamalarıdır. Ancak bu ülkelerde de kararlar (özellikle Avrupa’da) halk oylaması gibi yöntemlerle alınacaktır. Zira bu uygulamalar mevcut özgürlük alanlarını kısıtlayıcı özelliğe sahiptir. Birkaç ülkenin liderlik etmesinden sonra bağışıklık pasaportlarının yaygınlaşıp yaygınlaşmayacağı daha net görülecektir."
Bağışıklık ölçümü konusunda da uyarılarda bulunan Köse, "Ülkelerin aşı programında yer alan aşıların önlemeye çalıştığı hastalıklar, genellikle çok değişken olmayan bakteri ve virüsler içindir. Ancak enflüanza ve Kovid-19 virüs aileleri çok hızlı şekilde mutasyona uğramakta ve aşıları da kısa zamanda geliştirilememektedir. Örneğin, şu an pandemisi devam eden Kovid-19'un de birçok mutasyonu mevcuttur.
Aşı geliştirildiğinde bile hangi mutasyonlar için geçerli olamayabilecek, bu da aşılamayı ve bağışıklık pasaportu uygulamalarını karmaşık hale getirecektir. Dolayısıyla eğer bu tür hastalıklar için algılanan risk düzeyi, bu kadar karmaşık ve pahalı aşı programları ve uygulamaları kurmak için yeterince yüksek görülmezse bu uygulamalar hayata geçirilmeyecektir. Kişisel görüşüm, bu sistemler için biraz daha zamana ihtiyaç duyulduğu şeklindedir. Belki Kovid-19 gibi birkaç risk daha tecrübe ederse, insanlar bunların makul çözümler olduğunu düşünebilir." şeklinde konuştu.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.