Nuray Başaran
HÜKÜMETİN ŞİFRELERİ: (1) DIŞİŞLERİNDE İSTİHBARAT DÖNEMİ
Yazılarıma kendi isteğimle bir mola vermiştim.
Eskinin bittiği bir aşamada yeninin önü açılırken; neyin yeni olacağı, nasıl geleceği, kimin belirleyeceği netleşmiş değildi.
Her şeyin fulu olduğu bir yerde yazmak, - bizim gibi ‘mahallesi’ olmayanlar için- iki mahalleden de ‘dayak’ yemek anlamındaydı.
Zira seçim sürecinde , sorunları , eksikleri , yetersizlikleri , yanlışları anlatırken, hangi mahallenin ayağına bırakın basmayı değseniz, diğer mahallenin sizi ‘vatan haini’ ilan edeceği ortamlar yaşadık.
Belki hala daha da öyle .
Ne yazık ki…
Ancak, seçim bitti. Yeni hükümet kuruldu.
Ve yeni hükümetin ilanıyla da yeni bir devlet düzenine geçildi.
Şimdi bir şeyler bu anlamda daha net. Ve belki de bu durumu anlatmak ve yazmakta fayda var.
Mesela; yeni bakanlar kurulu…
Teknokrat isimlerden ve uzun süre devlet kurumlarında görev yapan bürokratlardan seçildi.
Türkiye’nin önünü göremez bir noktaya geldiği bu sırada; dünya konjonktürünün yarattığı boşluklar ve ülkenin iç işlerinden daha çok, uluslararası konjonktürün gündeme getirdiği gelişmeler nedeniyle, yeni bir noktaya gelindi.
20. Yüzyılın iki kutuplu dünyasındaki ana çelişki; kapitalizm ve sosyalizm ideolojileri arasındaydı. Ulus devletler de, ya Sovyetler Birliği , ya da batı ülkelerinin birliği olan NATO çatısı altında yer almışlardı. Bu sürecin sona ermesiyle beraber , - Sovyetler Birliği’nin dağılması, bugün de Avrupa Birliği’nin dağılma noktasına gelmesi ile- uluslararası düzenin ciddi bir çöküşe sürüklendiği , bu noktada yavaş yavaş devletlerin kendi geleceklerini belirlemek ve sahip çıkmak için yeni bir yaklaşıma yöneldikleri görülüyor.
Bütün bu gelişmeler, 20. Yüzyılın son çeyreği ile 21. Yüzyılın ilk çeyreği arasında gelişti. Dünya yüzyıl değiştirirken ;( bir yüzyıldan diğer yüzyıla geçerken ) bir anlamda geleceğin belirsizliğine teslim oldu.
Bu aşamada , tüm devletler açısından çok ciddi bir güvenlik sorunu ortaya çıktı. Ve bu süreç devletlerin dış politikada daha fazla güvenlikçi bir çizgi aramasını hızlandırdı.
Böylesine yeni bir aşamada , özünde istihbaratın olduğu bir diplomasinin giderek bütünüyle istihbarat oluşumunun etkisi altına girmesi de kaçınılmaz oldu.
Uluslararası alanda bu gelişmeler olurken, dünyanın ortasında varlığını sürdüren Türkiye Cumhuriyeti’nde de , iç politika daha fazla dış politikanın etkisi altına girdi.
Bundan yüzyıl önce dünya savaşlarına sürüklenirken, yerküre yeni gelişmelerin etkisiyle giderek belirsizlik ortamına teslim oldu. İşte bu aşamada da özünde istihbarat olan bir meslek olarak diplomatlığın, diplomasinin daha fazla istihbaratın etkisi altına girdiğini gördük.
İşte bu aşamada, böylesine bir değişimin farkına varan Türk Devleti de , yeni hükümetin ilanıyla birlikte Türkiye’nin bir numaralı istihbarat şefini Dışişleri Bakanlığı’na layık gördü. Sayın Cumhurbaşkanının 14 yıl süre ile birlikte çalıştığı MİT Müsteşarı Sayın Hakan Fidan’a yeni kabinede Dışişleri’ni teslim etti.
Dünyanın bugün gelmiş olduğu yeni görünüm çerçevesinde, Türkiye’nin her türlü gelişmeyi ve değişikliği dikkate alan bir yaklaşım göstererek , diplomasinin içeriğini oluşturan istihbaratı daha da öne çıkardığını ve bundan sonraki dış ilişkileri , istihbarat ağırlıklı olarak götüreceği gündeme getirildi.
Burada yerleşik dünya düzeni -Sovyetler Birliği’nin yıkılması sonrasında bozulduğu için- uluslararası ilişkiler de bir düzenden çıkıp düzensizlik içerisinde gelişmeler gösterdi. Yani, eskinin düzeninden çıkıp düzensizliğe sürüklendi. Bu nedenle bütün devletler, normal şartlarda sürdürdüğü güvenlik arayışını, yeni gelinen durumda sürdüremez duruma geldiler. Bu nedenle daha güvenlikçi politikalara ağırlık verilirken, istihbarat biriminin verilerinden daha fazla yararlanmak mecburiyeti doğdu.
Reel politik açısından bakarsak ; var olan gerçekçi koşullar devletleri daha fazla güvenlikçi bir politikaya yönlendirdi ve bu nedenle de bütün ülkelerde diplomasi eğitimi daha fazla güvenlikçi bir çizgiye kaydı.
Türkiye bu aşamada, kendisini 21. Yüzyılda yönetecek olan yeni yönetimi oluştururken ; üniversitelerde ve özel düşünce merkezlerinde, sosyal bilimlerin uluslararası ilişkilerle ilgili disiplinlerin daha da ötesine geçer bir çizgide istihbaratın tırmanışını yaşadı.
Çünkü dünyanın geleceğindeki belirsizlik hala vardır. Bugün 21. Yüzyılın 23. Yılında, Türkiye diğer dünya devletleri gibi önünü görememektedir.
Zira, eski düzen ortadan kalkmış ama yeni bir düzen de hala kurulamamıştır.
Yeni bir düzen kurulup uluslararası ilişkilerde daha istikrarlı bir yapılanmaya ve uluslararası ilişkiler düzene kavuşturuluncaya kadar da, bu belirsizlik devam edecektir. Ve bu nedenle de böylesi bir aşamada , diplomasi alanı giderek istihbarata daha fazla ihtiyaç duyacaktır.
Dışişleri’nde bu operasyon yaşanırken, benzeri bir operasyon- yeni hükümet kurulurken- Türkiye’nin en büyük istihbarat örgütünün yeni Müsteşarı olarak belirlenen Sayın Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’ nın da terazinin diğer kefesine yerleştirilerek Dışişleri ve İstihbarat arasında bir denge arayışı da başarıyla uygulanmıştır.
Yeni Dışişleri Bakanı istihbaratın müsteşarlığından geldiği için; yeni istihbarat örgütünün başı da hem Amerika’da, hem de Türkiye’deki Bilkent Üniversitesi’nde mastır ve doktora çalışmalarını tamamlayarak bugünün zor koşullarında Türkiye’nin ulusal çıkarlarını koruyabilecek bir noktaya gelinmiştir.
Hükümetin kuruluşunda sadece Dışişleri değil aynı zamanda İçişleri, Adalet, Savunma, Ulaştırma gibi alanlardaki yeni bakan adaylarının devreye girmesi, Türkiye’de devletin toparlanması ve daha güçlü bir şekilde uluslararası alanda etkin bir diplomasi yürütmesini sağlayacaktır.
Cumhurbaşkanının tavrı ve hükümetin oluşumu bu doğrultuda birbirini tamamlamaktadır. Ve çok zor koşullarda çeşitli sorunlarla insanlığı uğraştıracak olan yeni döneme Türkiye , devlet olarak hazırlığını tamamlayarak hazır hale gelmiştir.
Dünyadaki bu başıbozukluk ve önünü görememe halinin devamı beklendiği için; devletlerarası çekişmeler ve yarışlar , yeni dönemde önümüzü görmeyi zorlaştırabilir. İşte her türlü olumsuz gelişmeyi ve bu doğrultuda ortaya çıkabilecek sorunların aşılmasında Türk devleti, yeni hükümetin bu hazırlıklı yapılanmasıyla bunları aşabilecektir.
Elektronik devriminin her alanda devreye girmesi ve bu doğrultuda dünya ülkelerinde yaşam biçimlerinin değişmesi uluslararası alana yeni anlaşmazlık konuları getirirken; Türkiye Cumhuriyeti Devleti yeni dönemde hükümetin hazırlıkları doğrultusunda kendini savunmayı daha güçlü bir biçimde yapabilecek. Ayrıca bu güçlü diplomasiyle de dünyanın yeniden yapılanmasında Türkiye geçmişten gelen birikimiyle daha etkin diplomasi uygulayabilecektir.
Unutmayalım ki, dünyanın merkezi coğrafyasında bin yıldır var olan Türk hegamonyası değişik koşullara rağmen varlığını sürdürecek ve Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olması çizgisinde, hem dünyanın, hem de içinde bulunduğumuz merkezi coğrafyanın yeniden yapılanmasında Türkiye ‘ B Planı ‘çerçevesinde , yeni hazırlıklarını devreye sokabilecektir. Ve merkezi coğrafyanın daha adil bir düzen ile yeniden yapılanmasında öncülük yapacaktır.
Bu arada istihbarat savaşı ‘Milli Devletler’ arasında olduğuna göre; bundan sonra ‘Millilik Kültürü’ ön planda olacak dersek yanlış olmaz. Ana çelişki olarak bu da şu an görünen- ancak yanlış olan -devletler ile şirketler arasındaki kavganın bir anlamda devre dışı kalacak olmasıdır. Zira devletler güçlenerek birbiriyle rekabet ederken , şirketler bu noktada zarar görebilirler.
Bugün şirketler, devletlere güvenmiyorlar.
Ne yapıyorlar?
‘SADAT’ gibi ‘şirket orduları ‘ kuruyorlar.
Yeni dönemdeki ‘Millilik’ çizgisi; şirket ordularına veda etmemizi mecbur kılacak. Devlet orduları ‘sivilleşme’ adı altında küçülürken ve devletler ordularından vazgeçerken , sivillerin kurduğu şirket orduları yeni dönemde yerini yine güçlü devlet ordularına bırakacak.
Bu noktada ; Savunma Bakanlığı için neden Genel Kurmay Başkanlarının tercih edildiğinin de bir cevabı var. Bu da ayrı bir yazı konusu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.