Prof. Dr. Erkan SEVİNÇ
OY DİNGALA DİNGALA
OY DİNGALA DİNGALA
“Nurhan Damcıoğlu hayatını kaybetti” ajans haberi önüme düşünce yıllar öncesine, İzmir Fuarı günlerine gittim. 70 li yılların sonu.. Fuar’da “Mebajans” standımız var. Bir magazinci arkadaşımız “Sizin standa her akşam ünlü sanatçılar geliyor.Bir haber yapalım” dedi ve ekledi “Ama atlatma olsun.Özellikle şu İstanbullu gazeteci tayfasına bir gol atalım”.Nasıl olacak? Arkadaş ambulans ayarlayacak ,sanatçı ezilme tehlikesi geçirecek. “Tamam” dedik ve Nurhan Damcıoğlu’nu ikna ettik. İşte İzmir’in havası. Güvenilir mi? Gündüz güneşli akşam yağmur ha yağdı ha yağacak. O nedenle fuarın ziyaretçi sayısı düşük. Damcıoğlu geldi, ambulans geldi ama yeterli kalabalık yok. Sanatçının kalabalıktan ezilme tehlikesi geçirmesi gerekiyor. Ne yapacağız? Komşu standlardan görevlilere, seyyar çaycıya, kahveciye, midyeciye, falcıya, gevrekçiye ,piyangocuya rica ettik .Biraz insan topladık ve bayılma numarası yapacak olan sanatçıyı ellerde ambulansa taşımalarını söyledik. Ertesi sabah gazetedeki fotoğraf hala gözlerimin önünde.. Damcıoğlu baygın vaziyette ama kimsede bir panik havası yok. Halkımız kameraya gülüp el sallamış, bir kanto yapmadıkları kalmış.
Ramazan eğlencesi deyince ilk akla gelen kanto oluyor. Neredeyse ramazanla kanto özdeşleştiriliyor. Kanto denince de akla ilk olarak sahneye çığlıklar atarak çıkan onun adı geliyor. “Aldatırım,ben aldanmam. Cici beyim mantara basmam”, “Oy dingala dingala”, “Yangın var,yangın var,ben yanıyorum”,” Bana derler fındık kurdu,çok aşıklar hapı yuttu”, “Katina’nın elinde makası,dikemez ah dikemez” kulaklarımızdan hiç silinmiyor.
Kanto İtalyanca şarkı anlamında. 19 yüzyılda cazip ritmi, basit fakat esprili melodik yapısı,tatlılıklar gösteren sözleriyle hafif sahne müzikleri yazan Türk bestecilerce kullanılmaya başlanmış. Toplumun hareketli, ritmik,hafif eserler ihtiyacına cevap veren bir tür haline gelmiş. 1920 lerde moda.. Deniz Kızı Eftalya’lar, Peruz’lar, Zarife hanımlar, Madam Pepron’lar, Şamaram hanımlar sadece Şehzadebaşı’nda üç beş çapkını yakmazla kalmaz bütün yurdu kasıp kavururlarmış. Yazın avlularda kışın tandır başlarında,sobaların çevrelerinde oruç açanlar, iftardan sonra kalkıp şıkır şıkır göbek atmaya başlarlarmış. İşte o günleri yaşatan bir sanatçı Nurhan Damcıoğlu. Türkiye'nin ilk kadın Müslüman kantocusu .
Sanatçı 1941 Ankara doğumlu. 9 kardeşten 4 ü sanatçı. Babası sinemada elektrikçi,annesi Ankara Devlet Tiyatrosu’nda terzi. Ailesinin “Sarı Kız”ı. Gözünü tiyatroda açtıktan sonra reklam spotları okumuş, radyo çocuk kulübünde çalışmış. Daha küçücükken müzikal ile sahneye çıkmış. Bu arada Ankara Devlet Operası’na Macaristan’dan gelen Madam Marga’dan ders almış. Daha sonra İstanbul günleri geliyor.
Cüneyt Gökçer'in yönlendirmesiyle 1965 yılında İstanbul’a geldi. İstanbul Tiyatrosu, Ayfer Feray Tiyatrosu, Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu, Muammer Karaca Tiyatrosu, Mücap Ofluoğlu Topluluğu ile çalıştı. Çolpan İlhan ve Sadri Alışık’ın yanında kaldı uzun süre. Alışık onu Rıza Silahlıpoda’ya gönderiyor ders alması için. Günün popüler şarkılarını söylerlerken “Bir de kanto söyleyeyim” diyor. Kantoyu Toto Karaca’dan dinlemiş ilk kez. Kulüp 12 den teklif geliyor ve çığlıklar atarak çıkıyor sahneye.
“ Sene 1968’di. Metin Akpınar, Zeki Alasya, Tanju Okan ile birlikte Kulüp 12’deydik. Kafamda koca bir tüy vardı. Tepeden bir yerden iniyordum sahneye, izleyicilere daha yakın yere. Dans eden ilk kadınım. Kendimle gurur duyuyorum. Ve o akşam saygıdeğer Müzeyyen Senar ile karşılaştım. Ardından beni yanına çağırdı ve sandığından üzeri işlenmiş siyah tül bir elbise vermek istediğini ve “Bunu ancak sana verebilirim. Sen Zarife’ye benziyorsun; o keklik gibi sekerdi fakat sen daha iyisin”dedi.”
Kulüp 12 den aldığı ücret gecede 75 TL: Büyük para. Ama hiç hesap kadını olmadı Nurhan Damcıoğlu para tutamadı. Zaten alışveriş hastası. “Yalnız ve mutsuz kadınlar sürekli alışveriş yaparlar” derdi. İki evlilik geçti başından.
Bir dönem TRT'ye gerici bir yönetim geldiğinde küsüp yurtdışında çalışmaya gitti. Fransız televizyonlarında senelerce Enrico Macias ile programlara çıktı. Kanada, Almanya ve Amerika'da çalıştı. Ferhan Şensoy’un “Hayrola Karyola”ile başlayan profesyonel müzikal kariyerinde son nokta “Yıldızların Altında” oldu..Bu müzikalde Damcıoğlu Alev Yangın karakterini canlandırmıştı. Vakti zamanında uğruna gazinonun tuvaletinde sifona asarak intiharlar olduğu ,ayakkabısından şampanya içmek için erkeklerin geceden kuyruğa girdiği, dönemin bütün sefasını ,cefasını çekmiş bir kadın rolü. Onun için yazılan çok kanto var. 'Nurhan Geldi Sahneye' var mesela.
Sanatçının başından çok sayıda hastalık ve sakatlık geçti. Ama o müzikten uzak kalmaktan ve sahneye çıkmaktan duramadı. 20 yıl aradan sonra "İki Tık Tık Bir Şık Şık” albümünü çıkardı. Mercan Dede ile birlikte konserler verdi. Son yıllarında İzmir’i seçti yaşam yeri olarak. Her gittiği yerde büyük ilgi görmeye devam etti.
Onun hakkında en esprili yorum şöyle:
“Derin dondurucuda yaşayıp gerektiği zaman mikrodalga fırında çözülüp sahneye ya da televizyona ayy ayy da ayy aayyy diye fırlatılan hatun kişi “
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.