İklim Kriziyle Mücadelede Yerel Yönetimlerin 'uyumu' Önemli Yer Tutuyor

İklim Kriziyle Mücadelede Yerel Yönetimlerin 'uyumu' Önemli Yer Tutuyor

Çevre ve İklim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sayman, büyükşehir belediyelerinin iklim değişikliğiyle mücadeleyi gündeme almaya başladıklarını ancak yeterli ivmenin sağlanamadığını belirterek "Konuyla ilgili politik sahiplenme yükselmeli." dedi

Çevre ve İklim Derneği (REC) Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Ünal Sayman, AA muhabirine, TBMM'de Paris Anlaşması'nın onaylandığını ve Türkiye'nin anlaşmaya taraf olduğunu hatırlattı.

Bu önemli gelişmenin başka adımlarla desteklenmesi ve iklim değişikliğiyle mücadelenin hayatın tüm alanlarına yayılması gerektiğine işaret eden Sayman, "Türkiye, Paris Anlaşması'nı onaylayarak iklim değişikliğiyle mücadelede kararlılık göstereceğini ilan ediyor. Paris Anlaşması, tek başına iklim değişikliğiyle mücadele konusunda yeterli değil. Paris Anlaşması sonucu dünyamız ısınmaya 'yavaşlayarak' devam edecek. Bu ısınmayı engellemenin sorumluluğu başta gelişmiş olmak üzere tüm ülkelere düşüyor. Türkiye'nin bu konudaki çabalarını yerel yönetimleri de sürece daha fazla katarak sürdürmesi gerekiyor." diye konuştu.

Paris Anlaşması'nın onaylanmasını takiben Çevre ve Şehircilik Bakanlığının adının "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı" olarak değiştirileceği ve "İklim Değişikliği Başkanlığı" kurulacağının duyurulduğunu anımsatan Sayman, "İdari örgütlenmede yapılan bu değişiklik, Türkiye'nin iklim konusunda yeni adımlar atacağını haber veriyor. İklim değişikliğiyle mücadele konusunda atılacak adımların büyük bölümünün şehirlerde atılması gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Sayman, iklim değişikliği konusunda yapılması gerekenlerin en başında fosil yakıt kullanımının azaltılmasının geldiğini, şehirlerin yönetimi ve belediyecilik faaliyetlerinin de öne çıktığını belirterek, "Özellikle büyükşehir belediyelerimizin iklim değişikliğiyle mücadeleyi gündemlerine almaya başladıklarını ancak yeterli ivmenin halen sağlanamadığını, A'dan Z'ye tüm belediyelerimizde iklim değişikliğiyle mücadele konusunda politik sahiplenmenin yükselmesi gerektiğini söyleyebiliriz." değerlendirmesinde bulundu.

"Şehirlerin yönetimi, iklim değişikliğiyle mücadelede öne çıkan bir konu"

Sayman, Türkiye'nin 1940-2010 yıllarında toplam nüfusunun 4 kat, şehirlerde yaşayan nüfusunun da 13 kat arttığını dile getirdi.

"2019 yılında şehirlerde (il ve ilçe merkezleri) yaşayan nüfusun toplam içindeki payı yüzde 93'e ulaştı. Bu nedenle de şehirlerin yönetimi, iklim değişikliğiyle mücadelede öne çıkan bir konu." diyen Sayman, şunları kaydetti:

"Türkiye'de şehirler, merkezi yönetim ve onun taşra teşkilatı ile yerel yönetimler tarafından yönetiliyor. Yerel yönetimler arasında belediyeler öne çıkıyor. Türkiye'de 30'u büyükşehir belediyesi olmak üzere toplam 1397 belediye var. Ülke nüfusunun yüzde 78'i büyükşehir belediyelerinin sınırları içinde yaşıyor. Belediyelerin iklim değişikliği ve etkileriyle mücadele için iki ana başlık olan azaltım ve uyum faaliyetlerinde üstlenebileceği önemli hizmetler var. Azaltım faaliyetleriyle iklim değişikliğine sebep olan ve özellikle de petrol, kömür ve diğer fosil yakıtların kullanımından kaynaklanan sera gazı salımlarının azaltılması yoluyla iklim değişikliğinin azaltılması; uyum faaliyetleriyle de iklim değişikliğinin halihazırda gözlemlenen ve artacağı kesinleşen olumsuz etkilerine karşı tedbirlerin alınması hedefleniyor. Belediyeler, iklim değişikliğiyle azaltım ve uyum faaliyetlerini planlamalı, bunu da Yerel İklim Değişikliği Eylem Planı (YİDEP) oluşturarak yapmalılar."

"Şehirler, iklim öngörülerini oluşturmalı"

Sayman, iklim değişikliğinden en çok etkilenecek kırılgan bölgelerden biri olan Türkiye'nin, kuraklık ve aşırı hava olayları gibi iklimsel risklere maruz kalacağına dikkati çekerek, "Şehirler, iklim öngörülerini oluşturmalı ve kırılganlıklarını belirleyerek tedbirlerini şimdiden almalılar. Belediyeler, ulaşım, binalar ve atık sektörlerinden kaynaklanan salımların azaltılmasında da kilit idare konumundalar. Özellikle salımların azaltılması için YİDEP hazırlık, uygulama ve değerlendirme süreçlerinde belediyeler, 'sera gazı salım envanterlerini' hesaplayarak yoğunlaşacakları alanları tespit etmeli ve mümkün olan salım azaltımlarını taahhüt olarak ortaya koymalılar." ifadelerini kullandı.

Türkiye'de büyükşehirler ve diğer belediyelerin YİDEP hazırlama, uygulama ve değerlendirme konusunda geriden geldiklerini ve halen 30 büyükşehir belediyesinin sadece yarısında YİDEP'in bulunduğuna dikkati çeken Sayman, "YİDEP'i yapmak ilk adım. Belediyeler, YİDEP'lerde belirlenen ve kendi yetki alanlarına düşen faaliyetleri stratejik planlarına aktarmalı, uygulamaya almalı ve bu faaliyetlere ilişkin performanslarını ölçülmeli ve raporlamalılar." dedi.

Belediyelerin, eylem planı çerçevesinde idari örgütlenmelerini güçlendirmeleri gerektiğini vurgulayan Sayman, büyükşehir belediyelerine iklim değişikliği daire başkanlığı kurma hakkının 2020 yılında tanındığını, buna rağmen halen 30 büyükşehir belediyesinden hiçbirinde müstakil bir iklim değişikliği daire başkanlığı kurulmadığını söyledi.

Sayman, "Tüm büyükşehirlerin olmasa bile özellikle sera gazı salımları veya iklimsel kırılganlıkları yüksek belediyelerde bu başkanlıkların kurulması ve ilgili personel sayılarının artırılması faydalı olacaktır." önerisinde bulundu.

Belediyelerin YİDEP sayılarının sınırlı kalmasındaki önemli nedenlerden birinin, Türkçe kaynak ve araç eksikliği olduğunu belirten Sayman, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının son dönemde bu konuda önemli adımlar attığını sözlerine ekledi.

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler