Cüneyt Şaşmaz

Cüneyt Şaşmaz

İmamoğlu Neden İktidarın Hedefinde?!

Ekrem İmamoğlu’nun sosyal medya hesabının kapatılması ve Türkiye'deki siyasi hedef haline gelmesi, karmaşık bir siyasi dinamik ve güç mücadelesinin sonucu olarak değerlendirilebilir.
Kafalarınızdaki sorularınızı adım adım, tarafsız ve analitik bir şekilde ele alacağım.
Ayrıca, "AK Parti'den kurtulma" ifadesine, demokratik bir çerçevede, siyasi değişim ve dönüşüm perspektifinden yaklaşacağım.
Ekrem İmamoğlu’nun iktidar tarafından hedef alındığına dair algı, birkaç temel nedene dayanıyor olabilir:
- Siyasi Tehdit Olarak Görülmesi:
İmamoğlu, 2019 ve 2024 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçilerek, AK Parti'nin 25 yıllık İstanbul yönetimini sona erdirdi.
İstanbul, Türkiye'nin ekonomik, kültürel ve siyasi merkezi olması nedeniyle stratejik bir öneme sahip.
İmamoğlu’nun bu başarıları, onu ulusal siyasette potansiyel bir lider ve cumhurbaşkanı adayı olarak konumlandırdı.
CHP'nin 23 Mart 2025'teki ön seçiminde cumhurbaşkanı adayı olarak belirlenmesi, bu algıyı güçlendirdi.
İktidar, onu gelecekteki seçimlerde ciddi bir rakip olarak görebilir.
- Hukuki ve İdari Soruşturmalar:
İmamoğlu hakkında açılan davalar (YSK üyelerine hakaret, ihaleye fesat karıştırma, usulsüz harcama, diploma tartışmaları vb.) ve 2025’te gözaltına alınması, iktidar çevrelerince "yolsuzluk" ve "terörle ilişki" iddialarıyla gerekçelendiriliyor.
Misal, "kent uzlaşısı" stratejisi nedeniyle "teröre yardım" suçlaması yöneltilmiş, ancak bu iddialar muhalefet tarafından siyasi motivasyonlu olarak görülüyor.
İktidar, bu soruşturmaları hukuki bir süreç olarak sunarken, muhalefet bunları İmamoğlu’nun siyasi kariyerini engelleme hamlesi olarak değerlendiriyor.
- Toplumsal Destek ve Mağduriyet Algısı:
İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve hesabının kapatılması gibi adımlar, muhalefet tabanında ve uluslararası kamuoyunda "demokrasi ve ifade özgürlüğüne darbe" olarak yankı buluyor.
Bu durum, İmamoğlu'nun mağduriyet üzerinden daha fazla destek toplama potansiyelini artırıyor.
İktidar, bu desteği kırmayı hedefliyor olabilir, ancak bu adımlar ters tepebilir.
- Ekonomik ve Politik Kontrol:
İstanbul'un kaynakları ve rant potansiyeli, siyasi güç için kritik.
İmamoğlu’nun "milletin iradesine darbe" ve "İstanbul'un kaynaklarını halka açma" söylemleri, iktidarın bu kontrolü kaybetme korkusunu yansıtıyor.
İmamoğlu'nun pozisyonunda olmak, hem fırsatlar hem de büyük riskler barındırır.
Stratejik ve demokratik bir yaklaşımla şu adımları değerlendirirdim:
- Hukuki Savunmayı Güçlendirme:
Hakkımdaki davalara karşı şeffaf, güçlü ve profesyonel bir hukuki savunma ekibi kurardım.
Kamuoyunu bilgilendirmek için düzenli basın açıklamaları yapar, iddialara belgelerle yanıt verirdim.
Misal, İmamoğlu’nun resmi web sitesinde "yalanlar ve gerçekler" bölümü bu stratejiye bir örnektir.
- Toplumsal İletişimi Sürdürme:
Sosyal medya hesabım kapatılsa bile, alternatif platformlar (misal, uluslararası medya, diğer sosyal medya kanalları veya yerel etkinlikler) üzerinden halkla iletişimi sürdürürdüm.
İmamoğlu'nun Beyazıt'taki öğrenci buluşmalarına destek vermesi gibi, halkın nabzını tutan eylemlere katılırdım.
- Uluslararası Destek Arayışı:
Türkiye'deki hukuki süreçlerin siyasi motivasyonlu olduğu algısını güçlendirmek için uluslararası kurumlarla (Avrupa Konseyi, BM, uluslararası basın) temasa geçerdim.
İmamoğlu'nun Filistin meselesindeki çıkışları, uluslararası alanda dikkat çekme çabasına bir örnek.
- Birleştirici Dil Kullanımı:
Sert söylemler yerine, muhafazakâr kesimler de dahil olmak üzere geniş bir toplumsal tabana hitap eden birleştirici bir dil kullanırdım.
İmamoğlu'nun geçmişte HDP seçmeninden oy alması ve muhafazakâr kesimlerle diyalog kurması bu stratejinin bir yansıması.
- Parti İçi Uzlaşma:
CHP içindeki rekabeti (örneğin, Mansur Yavaş veya Özgür Özel ile) yönetmek için parti liderliğiyle yakın çalışır, iç çekişmeleri kamuoyuna yansıtmazdım.
İmamoğlu'nun Özgür Özel ile değişim kampanyası buna bir örnek.
Türkiye'nin AK Parti'den "Kurtulması" ve Bunun İçin Yapılması Gerekenler
"AK Parti'den kurtulma" ifadesini, demokratik bir çerçevede, mevcut iktidarın yerine başka bir siyasi yapının sandık yoluyla gelmesi olarak yorumluyorum.
Türkiye'de siyasi değişim için aşağıdaki adımlar etkili olabilir:
- Güçlü Muhalefet İttifakı:
2019 ve 2024 yerel seçimlerinde muhalefetin (özellikle CHP ve İYİ Parti’nin) ittifak stratejisi, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde başarı getirdi.
Ancak, 2023 genel seçimlerinde Altılı Masa'nın başarısızlığı, ittifakın daha iyi koordine edilmesi gerektiğini gösterdi.
Muhalefet, ideolojik farklılıkları bir kenara bırakarak ortak bir "demokrasi ve ekonomi" gündeminde birleşmeli.
- Ekonomik Sorunlara Odaklanma:
Türkiye'deki ekonomik kriz (enflasyon, işsizlik, hayat pahalılığı) halkın en büyük şikâyetlerinden biri.
Muhalefet, bu sorunlara somut ve inandırıcı çözümler sunarak geniş kitleleri mobilize edebilir.
İmamoğlu'nun "Kent Lokantaları" ve "fide desteği" gibi projeleri, halka dokunan uygulamalara örnek.
- Genç ve Kadın Seçmenlere Ulaşma:
Türkiye'de seçmenlerin %26'sı 30 yaş altında.
Muhalefet, gençlerin ve kadınların taleplerine (eğitim, istihdam, özgürlükler) yönelik projelerle bu kesimleri kazanabilir.
İmamoğlu'nun "genç dostu kent" taahhüdü bu yönde bir adım.
- Sandık Güvenliği ve Seçim Kampanyası:
Seçim süreçlerinde sandık güvenliği kritik.
Muhalefet, 2019 İstanbul seçimlerinde olduğu gibi, gönüllü ağlarıyla sandıkları korumalı.
Ayrıca, sosyal medya ve saha kampanyalarıyla seçmenle doğrudan iletişim kurulmalı.
- Hukuk ve Demokrasi Vurgusu:
İktidarın yargı üzerindeki etkisine dair algı, muhalefetin "hukuk devleti" söylemini güçlendirmesine olanak sağlıyor.
İmamoğlu'nun gözaltı süreçlerinde "milletin iradesine darbe" vurgusu, bu söylemin bir parçası.
- Erken Seçim Talebi:
İmamoğlu'nun 2024'te erken seçim çağrısı, halkın ekonomik ve siyasi sorunlara tepkisini sandığa yansıtma fırsatı yaratabilir.
Ancak, bu talep için toplumsal destek ve muhalefetin hazırlığı şart.
Ekrem İmamoğlu'nun iktidarın hedefinde olmasının temel nedeni, onun siyasi bir tehdit olarak görülmesi, İstanbul'un stratejik önemi ve muhalefetin lideri olma potansiyelidir.
Onun yerinde olsaydım, hukuki savunmayı güçlendirir, halkla iletişimi sürdürür ve birleştirici bir dil kullanırdım.
Türkiye'de siyasi değişim için ise muhalefetin ittifak kurması, ekonomik sorunlara odaklanması, gençlere ve kadınlara ulaşması, sandık güvenliğini sağlaması ve hukuk vurgusu yapması gerekir.
Demokratik değişim, ancak sandık yoluyla ve geniş toplumsal destekle mümkün olabilir.
Bugünkü durum, Türkiye'deki siyasi durumla ilgili derin bir hayal kırıklığını ve mevcut iktidarın otoriter bir yönetim sergilediğine dair bir algıyı yansıtıyor.
Dile getirilen iddialar (Recep Tayyip Erdoğan'ın diplomasız olduğu, muhalif sesleri susturduğu, protestoları engellediği, seçime gitmediği vb.) oldukça ciddi ve tartışmalı konular.
Ayrıca, Erdoğan'a verilen yetkiler, bu coğrafyada ve/veya "dünya üzerinde kimde var", "Türk milleti bu zihniyetten nasıl kurtulur" sorularına da yanıt vereceğim.
DURUM ANALİZ
Recep Tayyip Erdoğan'ın üniversite diploması konusu, yıllardır muhalefet tarafından gündeme getirilen bir iddia.
Ancak, bu konuda resmi bir mahkeme kararı veya kesin bir belgeyle ispatlanmış bir durum yok.
Erdoğan ve AK Parti, diplomayı sunduklarını iddia ediyor, ancak muhalefet bu belgelerin geçerliliğini sorguluyor.
Bu, siyasi bir tartışma konusu olarak kalmaya devam ediyor.
Türkiye'de son yıllarda basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü konusunda ciddi eleştiriler var.
Freedom House'un 2025 raporlarına göre Türkiye, "özgür olmayan" ülkeler kategorisinde yer alıyor.
Gazetecilerin, akademisyenlerin ve muhalif siyasetçilerin (örneğin, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala) tutuklanması, uluslararası insan hakları örgütleri tarafından eleştiriliyor.
İmamoğlu'nun gözaltına alınması ve sosyal medya hesabının kapatılması gibi olaylar da bu algıyı güçlendiriyor.
Anayasal olarak toplantı ve gösteri hakkı garanti altında olsa da, özellikle Gezi Parkı protestolarından (2013) bu yana, gösterilere sık sık polis müdahalesi oluyor.
Boğaziçi Üniversitesi protestoları (2021-2023) ve diğer öğrenci eylemlerinde gözaltılar ve cezalar, bu konuda örnek teşkil ediyor.
Ancak, hükümet bu müdahaleleri "kamu düzenini koruma" gerekçesiyle savunuyor.
Erdoğan'ın "seçime gitmediği" iddiası, mevcut anayasal düzene dayanıyor.
Türkiye'de cumhurbaşkanlığı seçimleri 5 yılda bir yapılıyor ve Erdoğan'ın son seçimi 2023'te gerçekleşti.
Erken seçim, ancak TBMM’nin 3/5 çoğunluğu veya cumhurbaşkanının kararıyla mümkün.
Şu an için erken seçim çağrısı (misal, İmamoğlu'nun 2024’teki talebi) hükümet tarafından reddediliyor.
...
Dünya Üzerinde Bu Yetki Kimde Var?!
"Her şeye yasak koyma, muhalifleri susturma, protestoları engelleme" gibi yetkiler, otoriter veya yarı otoriter rejimlerde sıkça görülüyor.
Misal:
- Rusya (Vladimir Putin):
Muhalif liderler (ör. Aleksey Navalni) hapse atılıyor, medya susturuluyor, protestolar bastırılıyor.
- Çin (Xi Jinping):
Tek parti rejimi, sansür ve muhaliflerin hapsedilmesi ile biliniyor.
- Kuzey Kore (Kim Jong-un):
Totaliter bir rejimde tüm muhalefet ortadan kaldırılıyor.
- Belarus (Aleksandr Lukaşenko):
Seçim manipülasyonları ve muhaliflerin hapsedilmesi ile tanınıyor.
- Venezuela (Nicolás Maduro):
Ekonomik kriz ve muhaliflerin bastırılmasıyla dikkat çekiyor.
Türkiye, bu ülkelerden farklı olarak, çok partili bir demokrasiye sahip ve seçimler düzenleniyor.
Ancak, yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü konusundaki sorunlar, Türkiye'yi "hibrid rejim" (kısmen demokratik, kısmen otoriter) kategorisine yaklaştırıyor.
Erdoğan'ın yetkileri, 2018’de başlayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle (yürütme, atamalar ve kararname çıkarma yetkisi) genişledi, ancak bu yetkiler anayasal sınırlar içinde.
Soru şu:
Türk Milleti Bu Zihniyetten Kurtulmak İçin Ne Yapmalı?!
"Zihniyetten kurtulma" ifadesini, mevcut otoriter eğilimlerden ve AK Parti iktidarından demokratik yollarla uzaklaşma olarak yorumluyorum.
Türk toplumunun bu hedefe ulaşması için öncelikli adımlar şunlar olabilir:
Kısa Vadeli Adımlar:
1. Toplumsal Dayanışma ve Örgütlenme:
- Sivil toplum kuruluşları (STK'lar), sendikalar ve meslek odaları, demokratik hakların korunması için daha aktif rol almalı.
Örneğin, TMMOB veya DİSK gibi örgütler, protesto ve hukuki mücadelede öncü olabilir.
- Yerel düzeyde mahalle komiteleri ve dayanışma ağları kurularak, halkın siyasi sürece katılımı artırılabilir.
2. Barışçıl ve Yasal Protestolar:
- Anayasal hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri, provoke edilmeden ve yasal çerçevede yapılmalı.
Gezi sonrası "Cumartesi Anneleri" gibi sembolik eylemler, kamuoyunun dikkatini çekiyor.
- Öğrenciler ve gençler, sosyal medya kampanyalarıyla (misal, #Geçinemiyoruz) seslerini duyurabilir.
3. Medya ve İletişim Stratejisi:
- Ana akım medyanın hükümet kontrolünde olduğu algısı nedeniyle, bağımsız medya (Medyascope, T24, Bianet) ve sosyal medya platformları daha etkin kullanılmalı.
İmamoğlu’nun hesabının kapanması sonrası alternatif hesaplar veya uluslararası platformlar (YouTube, X) bu amaçla kullanılabilir.
- Muhalefet, dezenformasyonla mücadele için "doğru bilgi" kampanyaları düzenlemeli.
4. Hukuki Mücadele:
- Tutuklanan veya cezalandırılan muhalifler için güçlü hukuk ekipleri oluşturulmalı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan başvurular (örneğin, Demirtaş davası) artırılmalı.
- Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru hakkı, ifade özgürlüğü ve toplanma hakkı için kullanılmalı.
Orta ve Uzun Vadeli Adımlar:
1. Güçlü Muhalefet Koalisyonu:

- Muhalefet partileri (CHP, İYİ Parti, DEM Parti, Gelecek Partisi, DEVA vb.), 2019 yerel seçimlerindeki gibi bir ittifak kurmalı.
Ancak, 2023'teki Altılı Masa'nın hatalarından ders alarak, liderlik çekişmeleri önlenmeli ve ortak bir vizyon sunulmalı.
- İmamoğlu, Yavaş veya Özgür Özel gibi popüler isimler, birleştirici bir figür olarak öne çıkabilir.
2. Seçmen Mobilizasyonu:
- Genç seçmenler
(%26’sı 30 yaş altı) ve kadınlar, ekonomik vaatler ve özgürlük odaklı kampanyalarla kazanılmalı.
Misal, CHP'nin "genç dostu kent" projeleri bu yönde bir adım.
- Kırsal bölgelerdeki seçmenlere ulaşmak için saha çalışmaları artırılmalı.
3. Sandık Güvenliği:
- Seçimlerde sandık güvenliği için gönüllü ağları (misal, Oy ve Ötesi) güçlendirilmeli.
2019 İstanbul seçimlerinde bu ağlar, sonuçların korunmasında kritik rol oynadı.
- Erken seçim talebi için toplumsal baskı artırılmalı, ancak bu, barışçıl yollarla yapılmalı.
4. Ekonomik Alternatifler Sunma:
- Türkiye'deki ekonomik kriz
(enflasyon %70’lere yakın, işsizlik artışı) halkın en büyük sorunu.
Muhalefet, somut ekonomik planlar (iş yaratma, sosyal yardım, vergi reformu) sunarak güven kazanmalı.
- İmamoğlu’nun "Kent Lokantaları" veya "süt dağıtımı" gibi halka dokunan projeleri, ulusal çapta örnek alınabilir.
5. Uluslararası Baskı ve Destek:
- Avrupa Birliği, ABD ve uluslararası insan hakları örgütleriyle
(Amnesty International, HRW) işbirliği yapılarak, Türkiye'de demokrasi sorunları gündeme taşınabilir.
Misal, AİHM kararlarının uygulanması için baskı artırılabilir.
- Türk diasporası, yurtdışında lobi faaliyetleriyle bu sürece destek verebilir.
6. Eğitim ve Bilinçlendirme:
- Toplumda demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları bilincini artırmak için eğitim kampanyaları düzenlenmeli.
Üniversiteler, bu süreçte önemli bir rol oynayabilir.
- Gençlere yönelik "siyasi okuryazarlık" programları, apolitik kesimleri siyasete çekebilir.
Seçime Gitmeme Sorunu
Erdoğan'ın veya AK Parti'nin "seçime gitmediği" veya "sandığı getirmediği" iddiası, mevcut anayasal sistemden kaynaklanıyor.
Erken seçim için:
- TBMM’de 360 vekilin onayı gerekiyor, ancak AK Parti ve MHP'nin çoğunluğu bunu engelliyor.
- Cumhurbaşkanı erken seçim kararı alabilir, ancak Erdoğan şu an buna yanaşmıyor.
Bu durumda:
- Muhalefet, erken seçim talebini sokak eylemleri, sosyal medya kampanyaları ve uluslararası baskıyla güçlendirebilir.
Misal, İmamoğlu'nun 2024'teki erken seçim çağrısı, bu yönde bir adım.
- Toplumsal hareketler (örneğin, ekonomik kriz protestoları) hükümet üzerinde baskı yaratabilir, ancak bu eylemlerin barışçıl ve organize olması kritik.
Dünya Örneklerinden Dersler
Türk milleti, otoriter eğilimlerden kurtulmak için diğer ülkelerdeki demokratik mücadelelerden ilham alabilir:
- Polonya (2023): Muhalefet, populist PiS hükümetini yenmek için birleşti ve ekonomik vaatlerle seçimi kazandı.
- Brezilya (2022): Lula da Silva, Bolsonaro'ya karşı geniş bir koalisyonla ve halkın ekonomik sorunlarına odaklanarak geri döndü.
- Güney Afrika (1990’lar): Apartheid rejimine karşı sivil toplum, uluslararası baskı ve liderlerin birleşmesi etkili oldu.
Ezcümle:
Türkiye'de mevcut siyasi zihniyetten ve otoriter eğilimlerden kurtulmak, ancak "demokratik, barışçıl ve organize bir mücadeleyle" mümkün.
Türk milleti, öncelikle toplumsal dayanışmayı güçlendirmeli, muhalefeti birleştirmeli, ekonomik sorunlara odaklanmalı ve sandık güvenliğini sağlamalı.
Uluslararası destek ve hukuki mücadele de bu süreçte önemli.
Erken seçim baskısı artırılabilir, ancak bu, provoke edilmemiş ve yasal yollarla yapılmalı.
Unutulmamalı ki, siyasi değişim uzun soluklu bir süreçtir ve sabır, strateji ve toplumsal irade gerektirir.
Cüneyt Şaşmaz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.