İnce’den Erdoğan’a: Öyle bir kibri var ki gerçekliği yitirmiş artık
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştiren Memleket Partisi lideri İnce, “Devlete olan güven gitti. Onun için Erdoğan’ın bunları düzeltmesi zor. Yapamaz artık. Kurumların güveni bitti. Kendi enerjisi bitti. Egosu, kibri yendi her şeyini.'' dedi.
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, partisinin Memleket Buluşmaları programı kapsamında Kocaeli'ye geldi. Kocaeli'de sivil toplu kuruluşları ve esnaf ziyaretinde bulunan İnce, bir basın toplantısı düzenledi.
Basın toplantısında iktidara yüklenen İnce, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin sorunlarına çözüm üretemeyeceğini dile getirerek, “Kurumların güveni bitti. Kendi enerjisi bitti. Egosu, kibri yendi her şeyini. Öyle bir kibir var ki, gerçekliği yitirmiş artık. Görmüyor gerçekleri. 85 milyonu kendisinin yaşadığı gibi yaşadığını zannediyor” ifadelerini dile getirdi. İnce basın toplantısında şu açıklamalarda bulundu:
“KARI KOCA BİR BARDAK ÇAYI ORTAK İÇTİLER”
“Geçtiğimiz günlerde Hatay'a gittim. Hatay'da, Erzin'de domatesin fiyatı 18 liraydı. Taze fasulye 23 liraydı. Giresun'a, Karadeniz'e gittim. Karadeniz'de ilginç bir şey duydum. Bir kafeterya sahibi bana dedi ki; karı koca geldiler, bir çay söylediler, bir çayı ortak içtiler dedi. Bunu ilk kez duydum. Boş baklavayı, boş tostu, dilimle karpuzu, gramla altını bu dönemde öğrenir oldum.”
“ERDOĞAN'IN VAATLERİ”
“Geçen gün Erdoğan kameraların karşısına geçti. Millete vaatte bulunuyor. Ne diyecek acaba, çoktandır izlemiyorum zaten. Gerçekliğini yitirmiş neyini izleyeceğim dedim. Bir seyredeyim dedim. Üç tane vaadi var. Bir, uzaya gidecekmişiz. Ayranı yok içmeye derler, gerisini siz bilin. Bizim köyde öyle derler. Ayranı yok içmeye, tahtırevanla gider gezmeye. İkincisi bakaya olan çocuklara bedelli askerlik verecekmiş. Para lazım demek ki. Erken seçim gündemde. Bir üçüncüsü de hükümlülerin 2023 Temmuz sonuna kadar izinlerinin uzatılması. Demek ki bakamayacak hapishanede. Ona da para yok. Birinden para alacak, öbürüne de para yok. Türkiye'nin geldiği durum bu.”
“BUGÜN GÜVEN VEREN KURUM YOK”
“Bizim buradan çıkmamız lazım. Erdoğan buradan çıkamaz. 2002'de iş başına geldiğinde kötü şeyler olmadı aslında 2007'ye kadar. Neden? Bir, dünyada para bolluğu vardı. İki, partili olmayan bir cumhurbaşkanı vardı. Ahmet Necdet Sezer vardı. Üç, yazabilen bir medya vardı. Dört, tamamen çökmemiş bir yargı vardı. Ve güven veren kurumlar vardı. Merkez Bankası vardı, TÜİK vardı. Bugün bunların hiçbiri yok.”
“ÖYLE KİBİR Kİ GERÇEKLİĞİ YİTİRMİŞ ARTIK”
“Partili cumhurbaşkanı, parti devleti yaptı önce. Sonrada şahsım devleti yaptı. Artık parti de yok. Partiden de kimseyi takmıyor yani. Tek başına karar veriyor. Hakim, savcı, bürokrat, Merkez Bankası Başkanı, TÜİK Başkanı… Kaç gösterdin enflasyonu, 8. Alın bunu görevden. 6 göstereni getirin. Durum bu. Seni TÜİK Başkanı yapacağım ama sen kaç göstereceksin? Türkiye'nin geldiği nokta budur. Devlete olan güven gitti. Onun için Erdoğan'ın bunları düzeltmesi zor. Yapamaz artık. Kurumların güveni bitti. Kendi enerjisi bitti. Egosu, kibri yendi her şeyini. Öyle bir kibir var ki, gerçekliği yitirmiş artık. Görmüyor gerçekleri. 85 milyonu kendisinin yaşadığı gibi yaşadığını zannediyor.”
“LOJMANLARI YIKACAĞIM DİYE GELDİ SARAYLARA DOYMUYOR”
“Geldiği günleri düşünelim. Ben 2002'de milletvekili oldum. Gittim Ankara'ya. Kulakları çınlasın Genel Başkanımız Deniz Baykal'da odasında oturuyordu. O arada Erdoğan genel başkan. Ve milletvekili olamamış henüz. Biz ondan önce milletvekili olduk. Televizyonlar canlı yayına geçti. Değerli milletvekillerimiz dedi, hiçbiriniz lojmanlarda oturmayacaksınız dedi. Lojmanları satıyoruz dedi. Bir alkış koptu milletvekillerinden. Deniz Bey bize döndü dedi ki, biz de beş kişiyiz. Beşimizde il başkanlığından milletvekili olmuşuz. Deniz Bey bize dedi ki; çocuklar geçmiş olsun, kendinize ev bakın dedi. Ya halbuki milletvekiline lojman lazım yani. Ne kadar kalacağın belli değil, ev sahipleriyle muhatap olacaksın. Bir sürü iş yani. Lojmanları yıkacağım diye geldi, saraylara doymuyor. Ankara'da saray, Dolmabahçe Saray'ı, Ahlat'ta saray, Marmaris'te saray, Vahdettin Köşkü. Bütün köşkler bütün saraylar onun. Bol paça ütüsüz pantolonlarla gelip, 100 bin dolarlık saatlerde gidecek noktadalar. Türkiye'nin geldiği nokta bu.”
“BU İKTİDARDAN DA BU MUHALEFETTEN DE ÇÖZÜM OLMAZ”
“Bu iktidardan da bu muhalefetten de Türkiye'ye çözüm olmaz. Biz Memleket Partisi olarak bunun için varız. Üçüncü bir seçenek için varız. Millete yol göstermek istiyoruz. Bizim çözüm önerilerimiz var. Biz diyoruz ki Türkiye'de yeni şeyler konuşacağız. Projemiz 3A. Akıl diyoruz akıl, bilim. Yani Japonlar bir kök domatesten 17 bin tane domates üretiyorsa bunu yapabiliriz diyoruz. İsrail bilgisayarları kullanarak, teknolojiyi kullanarak hurmaların küfünü engelliyorsa ve bütün Arap dünyasının gözü ona bakıyorsa bunu bizde yapabiliriz diyoruz. Bizim kayısımız varsa bunun karşısında ABD bademi öne çıkartmışsa, biz nasıl yüzde 75 kayısıda birinciysek. ABD'de kısa süre içerisinde bademin yüzde 80'ini ele geçirmişse dünyada, bunu akılla bilimle yapabiliriz diyoruz.”
“HIRSIZLAR HIRSIZLAR HIRSIZLAR”
“Önce akıl, bilim. Hurafe değil. Masal anlatıyorlar. Vakıf kuruyorlarmış, öğrencilere yurt yapacaklarmış. Nerede, New York'ta. New York'un neresinde, en lüks semtinde. Parayı nereden buluyorlar, iş adamları gönder 100 bin dolar, 60 milyon dolar. Gönder 200 bin dolar, göndermezsen ihale alamazsın. Gönderirsen devlette işlerin çözülür. Bunun adı hayır hasenat oluyor biliyor musunuz? Hırsızlar, hırsızlar, hırsızlar! Hırsızlığın adı hayır hasenat oldu. Ya böyle hayır hasenat olur mu? Bizim tarihimizde var vakıflar. Bu hırsızlık. Diyorlar ki sen Kızılay'a bir bağış yap. Evet. Ama şartlı bağış yap. Kızılay'a para veriyor şu kadar para. Niye? Kızılay sen bu parayı şu vakfa vereceksin. O şartla veriyorum. Neden? Çünkü Kızılay'a bağış yaptığı zaman vergiden düşüyor. Hem vergiden düşüyor kendisi, Kızılay'da o vakfa veriyor. Oh ne ala memleket. Para kimin parası oluyor? Para milletin parası oluyor, vergiden düşüyor çünkü. Vergi hepimizin. Bunun adı hırsızlık, namussuzluk.”
“TÜRKİYE'Yİ BU NOKTADAN ÇEKİP ALACAĞIZ”
“Türkiye'yi bu noktadan çekip alacağız. Türkiye uçurumun kenarına gelmiştir. Bu noktadan çekip alacağız. İşte gönüllüler burada. Belediye parası yok burada. Burada iş adamı parası yok. Müteahhit parası yok. Hazine parası da yok. Gönüllülerle yola çıktık. Allah'ın izniyle biz bu işi başaracağız. Bundan hiç kuşku duymuyorum biliyor musunuz?”
“60 PUAN FAZLASI ERDOĞAN'IN BECERİKSİZLİĞİDİR”
“Türkiye'nin üretmesi lazım. Soğan deposu basarak, tanzim satış mağazası açarak, dükkanlara zabıta göndererek, KDV indirimi yaparak, stokçular diye suçlayarak bu sorunlar çözülmez. Bir yanda bakacaksınız süt pahalı marketleri suçla, et pahalı kasapları suçla, kira pahalı ev sahiplerini suçla. Böyle bir ülke olamaz. Sen necisin? Gıda fiyatlarının artışında dünya ortalaması yüzde 30. Eyvallah, Türkiye'de de yüzde 30 artsa hiç sıkıntı yok. Ama Türkiye'de yüzde 90 artmış. 60 puan fazla var. Bu 60 puan fazlası Erdoğan'ın beceriksizliğidir. Brent Petrol geçen yıldan bu yana yüzde 60 artmış. Benzin, mazot yüzde 60 artsa eyvallah, hiçbir sorun yok. Ama benzin, mazot yüzde 300 artmış. Dünya'da 60 artmış, Türkiye'de 300 artmış. 240 Erdoğan'ın beceriksizliğidir. Bunu anlatmaya çalışıyorum.”
“BU MUHALEFET DE SORUN ÇÖZEMEZ”
“Bu muhalefette bunu çözemez. O da marketlere mektup yazıyor. Ucuza ver gelince ödeyeceğim. Almanya'dan oğlum gelecek, gelirken Euro getirecek, ben de sana vereceğim. Çözüm orada değil, çözüm üretimde. Üreten bir Türkiye, mutlu bir Türkiye. Fabrikalarından, bacalarından dumanları tüten bir Türkiye. Topraklarından bereket fışkıran bir Türkiye. Huzurlu bir Türkiye. Bu mümkün. Biz zengin toprakların yoksul çocukları olmayacağız. Bunu hak etmiyoruz. Bu bizim kaderimiz değil.”
“Memleket Partisi, Türkiye'nin yeni umududur. Bunu anlatacağız millete. Zamanımız var, bir yılımız var. Türkiye'de seçimler 60 günde hallolur zaten. Son 60 günde. Meydanlara çıktınız mı 5 olan 25 ile bitirir, 20 olan 5 ile bitirir. Kampanyada her şey değişir. Biz bu işi başaracağız bundan hiç kuşkum yok.”
İnce basın açıklamasının ardın gazetecilerin sorularını yanıtladı. İşte o yanıtlar:
Cumhurbaşkanı adayı mısınız? Değilseniz Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekler misiniz?
“KENDİME DESTEK VERİYORUM”
“Cumhurbaşkanlığı seçiminde neden Kemal Kılıçdaroğlu'na destek vereyim? Ben adayım. Kendime destek veriyorum. Destek mestek vermiyorum, kendimi destekliyorum. Memleket Partisi'nin cumhurbaşkanı adayı şöyle olacak; Partinin Kocaeli'deki, Hakkari'deki, İstanbul'daki, bütün örgütlenmiş illerinde ki üyelerinin önüne sandığı koyacağız. Ben diyeceğim ki, partinin genel başkanı olarak ben cumhurbaşkanı adayı olmak istiyorum. Belki bir başka vatan evladı diyecek ki ben de adayım. Sandığı koyacağız, üyeler kimi seçerse partimizin cumhurbaşkanı adayı o olacak. Ha bu seçimde büyük ihtimalle ben kazanacağım. Ama yarın başkası kazanabilir. Bizde demokrasi var. Öyle şey yok, ben genel başkanım seni aday yaptım. Öyle bir şey yok bizde. Türkiye'ye demokrasi getireceksen önce partine demokrasi getireceksin.
“İKİNCİ TURA KALIRSAM ONLAR DESTEKLEYECEK Mİ?”
“Mesela ben 2014'de o zamanki partimin cumhurbaşkanı adayını televizyondan öğrendim. Ve grup başkanvekiliydim, ikinci adamdım. Şimdi demokrat amca oluyorlar. Ne demokrasisi ya. Tek adam rejimidir. İktidar da muhalefette tek adam rejimidir. İkinci tura kalırsa destekler misin? 2014'te aday olup kalsaydı. 2018'de aday olsaydı, kalsaydı. Şimdi ekonomi çok kötü ben bile kazanırım. Öyle mi? Siyaset mi bu? 2018'de olsaydın o zaman niye olmadın? 2018'de olmadım kazanamazdım. Muharrem çık aday ol, partiden de atalım seni, gel Muharrem. Şimdi 2023 ekonomi berbat, öyle bir noktadayız ki ben bile kazanırım. Yok kardeşim, öyle destek mestek yok. İkinci tura ben kalırsam onlar destekleyecek mi, onu bir görelim bakalım. Önce onu bir görelim.”
“ÖNEMLİ OLAN MİLLETİN SORUNLARINI ÇÖZELİM”
Hangi konuda istiyorsanız biz bunları tartışmaya hazırız. En gündem de olan konu beslenme gıda. Onun için 19 partinin genel başkanına mektup yazdım. Dedim ki biz görüşlerimizi anlatmak istiyoruz. Eksik olabilir, beğenmiyorsanız, değiştirin, eleştirin. Beğeniyorsanız alın yararlanın. Randevu verenlere gidiyoruz. Yeniden Refah Partisi, DSP, Gelecek Partisi randevu verdi gittik anlattık. Ayın 30'unda Zafer Partisi randevu verdi. Gidip anlatacağız. İYİ Parti ve CHP tarımla ilgili genel başkan yardımcılarımız görüşsün dedi. Hiç sıkıntı yok dedik. Öyle alınganlık yok. Bize derlerse ki gelin dosyanızı güvenliğe bırakın sizinle görüşmek istemiyoruz. Hiç sıkıntı yok. Erdoğan çağırırsa oraya da gideriz. Saraya gel derse saraya da gideriz. Önemli olan milletin sorununu çözelim. Biz projelerimizi böyle anlatıyoruz.
“MÜLTECİLERİ DİPLOMASİYLE GÖNDERECEĞİZ”
Mültecilerle ilgili çok netiz. Çözüme başlangıç yeri Esad'la barışmaktır. Erdoğan BAE ile barıştıysa, Sisi'yle barıştıysa, Fransa, Rusya'yla barıştıysa terör devleti dediği İsrail'le barıştıysa mutlaka Esad'la barışmalıdır. Şam'a büyükelçi atamalıdır. Uluslararası kuruluşların desteğiyle, güvence verilmelidir. Esad'ın afları bir işe yaramıyor. Çünkü Suriyeliler Esad'a güvenmiyor. Birleşmiş Milletler'i devreye sokarak, onları gönüllü ve gururlarını incitmeden göndermeliyiz. Göndereceğiz. Elektrik, su fiyatlarını artırarak, kamyonlara tıka basa doldurarak değil! Diplomasiyle göndereceğiz.
“YATIRIM TAVSİYESİ DEĞİLDİR”
Ben 2018 kampanyasında dolar 10 lira olacak dediğimde bana güldüler. Hatta yandaş gazeteciler açıklama yaptı. Dedi ki Muharrem İnce'yi MİT sorgulasın nereden biliyor bunları diye. Böyle açıklama yaptılar. Şimdi sıkı durun. 30 lira olur dolar bu kafayla giderlerse. Sakın ha yatırım tavsiyesi değildir. Niye biliyor musunuz? Akıl yok ortada. 19'dan 14'e düşürdü Merkez Bankası'nda faizi. Burada bir bankaya gidelim bakalım 14'le kredi alabilir miyiz? Mümkün değil. Kim alıyor bankalar alıyor. Nereden alıyor Merkez Bankası'ndan alıyor.
“TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK FAİZCİSİ ERDOĞAN'DIR”
“14'le alıp 24'le bize satıyor. En az 24'le. Tarım, turizm bütün sektörler çöktü, bir tek bankacılık kar yaptı. Türkiye'nin en büyük faizcisi Erdoğan'dır. Bankaları zenginleştirdi, bankaları büyüttü. Çünkü tercihini bu yönde kullanıyor. Halktan yana kullanmıyor. Sosyal ekonomi modeline inanmıyor. O, 3-5 rantçı, 3-5 banka beni desteklesin diyor. Millet aç kalsın. Makarnaya muhtaç olsun. Sonra ben onlara onu vereyim onlar bana oyunu versin. Düzeni böyle kurmak istiyor. Geçmişte dolar 10 lira olur dediğimde gülmüşlerdi. Tekrar söylüyorum. Bu kafada akıl yok, bilim yok, kibir var böyle giderse 30 lira olur.”
“KUTUPLAŞMIŞ BİR TÜRKİYE VAR BURADAN ÇIKACAĞIZ”
“Biz Türkiye'yi barıştırmak istiyoruz. Bizim 3A ve 3B projelerimiz var. Önce akıl, adalet, ahlak. Kuru ekmek kuyruğunda olanlar var. 5 yerden maaş alanlar var. Ahlak yok çünkü. Bir de 3B projemiz var. Önce barışmak, bu kutuplaşmaya son vermek. İkincisi büyümek, ekonomik olarak büyümek. Üçüncüsü de bölüşmek, adil bölüşmek. AKP ve Erdoğan 20 yılda şunu yaptı. Fakirlikte eşitledi bizi. Bir avuç zengin var. Bir de fakirler topluluğu var. Orta sınıfı kaldırdı ortadan. Mesela doktor, öğretmen fakir artık. Karı koca öğretmen, doktor artık bir ev sahibi olamaz. Bunu yok ettiler. Fakirler var bir de bir avuç zengin var. Ve kutuplaşmış bir Türkiye var. Buradan çıkacağız.”
“ALEVİLERLE İLGİLİ YAPILAN TARTIŞMAYI ŞİDDETLE KINIYORUM”
“Bu tartışmaların mezhep üzerinden yapılmasını da şiddetle kınıyorum. Yetenek üzerinden yapacağız. Mezhep üzerinden değil. Çok ayıp bunlar. Alevilerle ilgili yapılan bu tartışmayı da şiddetle kınıyorum. Böyle bir tartışma olamaz. Askere gelirken gel diyorsun, vergi verirken öde diyorsun. Seçileceği zaman yok senden olmaz. Böyle çağ dışılık böyle ilkellik olmaz. İnançlar üzerinden etnisite üzerinden tartışmayacağız. Yetenek üzerinden, bilgi üzerinden tartışacağız. Önünü keselim bu tartışmanın. Beceri, bilgi, yetenek, dürüstlük tartışmaları, bu boyutta yapalım. Bazı televizyon programlarında görüyorum inanç üzerinden, etnisite üzerinden tartışma yapılıyor. Bu kesilsin diye söylüyorum.”
“DIŞ POLİTİKADA DERDİM İKTİDARI SIKIŞTIRMAK DEĞİL DOĞRULARI SÖYLEMEK”
“Türkiye Azerbaycan'a yardım etti. Ben Cumhurbaşkanı olsaydım Erdoğan'dan daha fazla yardım ederdim. Türkiye Libya'ya gitti. Gitmelidir. Destekliyorum. Mavi Vatan bizim için önemlidir. Ukrayna Rusya Savaşındaki duruşu destekliyorum. Ben doğru olan işe doğru derim desteklerim. Ama Erdoğan'ın Suriye politikasına hiç katılmıyorum. 180 derece zıttım Erdoğan'la. Desteklemiyorum. Biz yerli ve milli bir partiyiz. Ben kalbi, yüreği, gönlü Ankara'da olan bir adamım, Kuvayı Milliye ruhuyla yaşayan bir adamım. Dış politikada derdim iktidarı sıkıştırmak değil. Doğruları söylemek. İsveç'in, Finlandiya'nın NATO'ya girişi. Ele bir fırsat geçmiş. PKK'yı gömebiliriz. Bu pazarlığı yapalım diyorum. Mesela ben Cumhurbaşkanı olsaydım. Seçimi kaybetmeye göze alırdım. Para falan konuşmazdım. Ama doğal gazı tartışırdım, PKK'yı tartışırdım. Mısır'dan gelecek boru hattını tartışırdım. Göreceğiz ne olacak?”
“GÜVEN VERDİĞİNİZ ZAMAN PARA GELİR”
“Ben seçildim diyelim para yok ne olacak. En kolayı parayı bulmak. Güven verdiğiniz zaman çok kısa sürede para gelir. Bir tasarruf genelgesi yayınladı Erdoğan. Ama diyor, altta not yazıyor; Cumhurbaşkanlığı ve TBMM hariç. Böyle yaptın mı o genelgenin hiçbir anlamı kalmaz. Tam tersine kendinden başlar, örnek olursan genelge anlam ifade eder.”
SANDIK GÜVENLİĞİ
“Türkiye'de sandık güvenliği hala sorun. Mesela 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerde 12 bin sandığa hiç gözlemci koymamış CHP. Yani 4 milyon oy yapar. Bugün de sandık güvenliği olduğuna inanmıyorum. Biz yeni kurulan bir partiyiz. Türkiye'de 6 ay içinde 200 bin sandığa hakim olacağız demek hayal olur. Ama adımın Muharrem olduğu kadar eminim, Şanlıurfa, Konya, Erzurum, Bitlis, Bingöl, Hakkari, Van, Diyarbakır, Gümüşhane, Bayburt buralarda ana muhalefet partisi CHP'nin sandıklara hakim olmadığına adımın Muharrem İnce olduğu kadar eminim. Hala öyle.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.