İtibar Suikast'i?!
Türkiye Cumhuriyeti, 7 düvele karşı savaş verilerek, üç kıtaya yayılmış Türk topraklarından kurtarılabilen kadarı üzerinde kurulmuş bir Türk 'Cumhuriyet'idir.
"Atatürk, başı dumanlı doruklarda yüce bir dağ tepesidir.
Siz ona yaklaştıkça, o yükselir ve aranızdaki mesafe sonsuza kadar baki kalır."
...
Sayın Okur,
Sıkıyor, yazıyorum.
Sıkıyor, okuyorsunuz.
Sıkıyor, yayınlıyorum.
Sıkıyor, paylaşıyorsunuz.
Sıkıyor, okutuyorsunuz.
Bilmemek ayıp değil, araştırmamak, hakikat'i saklamak ayıp.
İletişimde temel kuraldır:
Karşındakinin anladığı kadar varsın ve/veya karşındakinin algısı, duygu derinliği kadar'sın!
...
Türkiye Cumhuriyeti, 7 düvele karşı savaş verilerek, üç kıtaya yayılmış Türk topraklarından kurtarılabilen kadarı üzerinde kurulmuş bir Türk 'Cumhuriyet'idir.
Kurtuluş Savaşı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulması ile sonlandı.
Yokluk içinde, silahsız ve dağıtılmış güçsüz bir ordu ile kazanılan Kurtuluş Savaşı ve devlet...
Nitekim...
Bugün'ün hikayesi geçmişte yazıldı?!
1776, 1789'un ruhu'na uygun 1923 operasyonu, öncesinde 23 Nisan 1920.
Mustafa Kemal'e, "aldattı" diyenler, çağ'ın ruhu'ndan bihaber olanlar.Neticede, 1776, 1789, Avrupa içindeki Aydınlanma ve/veya Sekülerizm operasyonu idi.
19 Mayıs'ta Samsun'a çıkan meçhul'e adım atmadı, neyi neden yaptığını biliyordu!
Aynen Çanakkale'de olduğu gibi.
Önce tepe'de ya da derin'de "anlaşma" sağlandı, sonra sahada temizlik operasyonu başladı!
19 Mayıs 1919, basit bir tarih değildir.
Sadece "Türk Milleti" için değil, "İnsanlık" için atılmış büyük bir adımdır.
O adım'ın ardından, 23 Nisan 1920 tarih'i geldi.
"Laik" Dünya'nın çivi'si 29 Ekim 1923'te Anadolu'da çakıldı.
Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milleti'ne sadece bağımsız bir ülke vermedi.
Ezilen, kimliği yok edilen, aşağılanan, yoksul ve fakir bırakılan, vergiler altında inleyen Türk Milleti'ne hakkını geri verdi.
Geri vermekle kalmadı.
Kaybettiği özgüveni geri kazandırarak ayağa da kaldırdı.
Biz, işte bu muhteşem insana ihanet ettik.
Emanetini koruyamadık.
Şehitlerimize ihanet ettik.
Geleceğimize, çocuklarımıza, vatanımıza ihanet ettik.
Vatanı emanet ettiği gençlere bıraktığı "Gençliğe Hitabe" aslında bir vasiyetnamedir.
Ülkemizin düştüğü durum "Gençliğe Hitabe"de birebir anlatılmıştır.
Çıkış yolu da anlatılmıştır.
Bu çok kıymetli vasiyete sahip çıkmadıkça Atatürk'ün armağanı Bayramları kutlamaya hakkımız yoktur!
İki yüzlülüğe ve arsızlığa devam ederek kendimizi inkar ettiğimizi ne zaman anlayacağız?!
Kurtarıcısına ihanet eden hiçbir kavim ayakta kalamadı.
Bizler de ihanet ettik.
Emanetini koruyamadık.
Şehitlerimize ihanet ettik.
Geleceğimize, çocuklarımıza, vatanımıza ihanet ettik.
Vatanı emanet ettiği gençlere bıraktığı "Gençliğe Hitabe" aslında bir vasiyetnamedir.
Ülkemizin düştüğü durum "Gençliğe Hitabe"de birebir anlatılmıştır.
Çıkış yolu da anlatılmıştır.
Bu çok kıymetli vasiyete sahip çıkmadıkça Atatürk'ün armağanı Bayramları kutlamaya hakkımız yoktur!
İki yüzlülüğe ve arsızlığa devam ederek kendimizi inkar ettiğimizi ne zaman anlayacağız?!
Kurtarıcısına ihanet eden hiçbir kavim ayakta kalamadı.
Bizler de ihanet ettik.
...
İpek Çalışlar'ın Latife'sinde, Atatürk'ün içince keyfi atamalar yaptığı, talimatlar verdiği vb yazıyor.
Allah'tanki Latife Hanım var, o bir alkolik'in aldığı kararları boşa çıkartabiliyor.
Devlet dersen, bir adam ile bir kadının iki dudağı arasında!
Bir sonraki sayfada ise Latife Hanım'ın, Atatürk'ün göreve getirdiği Halit Ziya'nın daha sonra intihar edecek oğluna, "Ben gidiyorsam, benden dolayı orada olduğuna göre sende bırak" mealindeki sözü yer alıyor.
Cumhurbaşkanı eşi olmak dışında, Latife Hanım'ın mesleği nedir, "sekreter"lik.
Boşandıktan sonra kitap çevirisi vb yaptığı anlatılıyor, "Bozkurt" vb.
O kadar sevdi ise neden o çeviri!?
II. Dünya Savaşı öncesinde, Atatürk'ü zorluyorlar, sıkıştırıyorlar vs.
Çalışlar'a bakacak olursanız, yeğeninin ifadesi üzerinden, Atatürk "aile içi yönetime izin vermediği" için Latife hanımı kıskanıyor.
Kitabın yazı dili zaten "Osmanlı'dan Uşakizade Devleti"ne havasında, Gazi'ye neden aradan çekilmedi diye öfke kusuluyor.
Aynı zamanda fakir, alkolik, tacizci, eşcinsel eğilimleri olan bir cumhurbaşkanı profili çiziliyor.
Garsonu zenne yapıp oynatıyor vb.
Bozkurt'a göre zampara, Rıza Nur'a göre vs vs.
Çalışlar'ın kitabında, Gazi aynı zamanda katil ya da suikastçi.
Fikriye hanım'ın ölümü, muhalif bir vekilin öldürülüşü, Topal Osman'ın öldürülüşü vb.
Öncesinde Topal Osman öldürecek diye kara çarşafa girip kaçıyor, bomba patlatıyorlar, Latife Hanım bombanın önüne atlayıp kurtarıyor, sonra tatile devam ediyorlar.
Yani aynı zamanda ödlek bir Mustafa Kemal anlatımı var kitapta.
Namusu için silahını çekiyor Gazi'ye karşı Latife Hanım, aynı zamanda ayakların bana kadar uzanıyor diyerek, evli bir kumandan eşini kocası ve herkesin gözü önünde Atatürk'le kırıştırmakla itham ediyor.
Kumandan silahını çekip namusunu koruyamıyor ama Latife hanım başka.
Genç, okumuş, dil bilen ama hasta, gelgitleri olan bir kadınla evlilik üzerinden Gazi'yi yormak kimin aklı!?
İstihbarat kabul etmediğiniz, satın almadığınız hiçbir operasyonu yükseltemez, corona da kandığınız için yükseldi, yasaklar vs de gerçeklik çerçevesi.
Atatürk'ün böyle biri olduğuna inanmak istiyorsunuz ki, içkisine bu kadar takıksınız.
Kazara ağzından Fikriye adı çıktı diye ortalığı ayağa kaldıran "aşırı Batılı" kadın mıdır, normal olan!
Hem de o kadın'ın yas'ı tutulacak kadar acı çok taze ise...
Çok sevdi ise arada da 19 yaş var ise o kadar eziyet eden hastadır, hatırayı yormamak lazım.
Yoranı çok ise bu işte Gülen'in, Barzan'ın vb ne çıkarı var, bakmak lazım.
Ki, Gazi'nin annesi ikinci evliliğini yapıyor, beş vakit namazında; Latife Hanım ise "ultra laik" ama Atatürk'ten ne önce ne de sonra eline bir başkasının eli değmiyor.
FETÖ'cülerin servis ettiği uyduruk evraklarla kitap yazıldı ise MİT'in işi nedir, safı nedir diye çok sorduk!
Sinek kitabından özet yapan alfa kalem, niçin bu kitaptaki yanlışların izini sürmez!
Murat Bardakçı'nın Latife'sinde ise "dedikodu yapmaktan hoşlanmadığını" iddia eden "araştırmacı yazar", Atatürk'ün manevi evladı ile arasındaki aşk dedikodusuna yer veriyor.
Kurnazlık bu ya, araştırma yapmasına izin verdiği için de kitabın girişinde Erdoğan'a teşekkür ediyor.
Kitap'ı basan da İş Bankası Kültür yayınları, İpek Çalışlar'ınki ise Alfa ile başlamış, Doğan derken, Yapı Kredi Yayınları ile zirve'yi yakalamış.
Sapık, eşcinsel, ensest vb ne varsa kitaplarda gırla gidiyor.
BOP psikolojik harekat üretmeye devam ederken, merkez medya'nın alfa kalemleri ne yapıyor!?
Orhan Pamuk'un Atatürk hakkındaki satırlarına kimler ne dedi ya da Sözcü, Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet vb ne varsa ortada!
Atatürk'ün hikayesine sahip çıkamayanlar mı emanet'ine sahip çıkacaklar!?
Allah'tanki Latife Hanım var, o bir alkolik'in aldığı kararları boşa çıkartabiliyor.
Devlet dersen, bir adam ile bir kadının iki dudağı arasında!
Bir sonraki sayfada ise Latife Hanım'ın, Atatürk'ün göreve getirdiği Halit Ziya'nın daha sonra intihar edecek oğluna, "Ben gidiyorsam, benden dolayı orada olduğuna göre sende bırak" mealindeki sözü yer alıyor.
Cumhurbaşkanı eşi olmak dışında, Latife Hanım'ın mesleği nedir, "sekreter"lik.
Boşandıktan sonra kitap çevirisi vb yaptığı anlatılıyor, "Bozkurt" vb.
O kadar sevdi ise neden o çeviri!?
II. Dünya Savaşı öncesinde, Atatürk'ü zorluyorlar, sıkıştırıyorlar vs.
Çalışlar'a bakacak olursanız, yeğeninin ifadesi üzerinden, Atatürk "aile içi yönetime izin vermediği" için Latife hanımı kıskanıyor.
Kitabın yazı dili zaten "Osmanlı'dan Uşakizade Devleti"ne havasında, Gazi'ye neden aradan çekilmedi diye öfke kusuluyor.
Aynı zamanda fakir, alkolik, tacizci, eşcinsel eğilimleri olan bir cumhurbaşkanı profili çiziliyor.
Garsonu zenne yapıp oynatıyor vb.
Bozkurt'a göre zampara, Rıza Nur'a göre vs vs.
Çalışlar'ın kitabında, Gazi aynı zamanda katil ya da suikastçi.
Fikriye hanım'ın ölümü, muhalif bir vekilin öldürülüşü, Topal Osman'ın öldürülüşü vb.
Öncesinde Topal Osman öldürecek diye kara çarşafa girip kaçıyor, bomba patlatıyorlar, Latife Hanım bombanın önüne atlayıp kurtarıyor, sonra tatile devam ediyorlar.
Yani aynı zamanda ödlek bir Mustafa Kemal anlatımı var kitapta.
Namusu için silahını çekiyor Gazi'ye karşı Latife Hanım, aynı zamanda ayakların bana kadar uzanıyor diyerek, evli bir kumandan eşini kocası ve herkesin gözü önünde Atatürk'le kırıştırmakla itham ediyor.
Kumandan silahını çekip namusunu koruyamıyor ama Latife hanım başka.
Genç, okumuş, dil bilen ama hasta, gelgitleri olan bir kadınla evlilik üzerinden Gazi'yi yormak kimin aklı!?
İstihbarat kabul etmediğiniz, satın almadığınız hiçbir operasyonu yükseltemez, corona da kandığınız için yükseldi, yasaklar vs de gerçeklik çerçevesi.
Atatürk'ün böyle biri olduğuna inanmak istiyorsunuz ki, içkisine bu kadar takıksınız.
Kazara ağzından Fikriye adı çıktı diye ortalığı ayağa kaldıran "aşırı Batılı" kadın mıdır, normal olan!
Hem de o kadın'ın yas'ı tutulacak kadar acı çok taze ise...
Çok sevdi ise arada da 19 yaş var ise o kadar eziyet eden hastadır, hatırayı yormamak lazım.
Yoranı çok ise bu işte Gülen'in, Barzan'ın vb ne çıkarı var, bakmak lazım.
Ki, Gazi'nin annesi ikinci evliliğini yapıyor, beş vakit namazında; Latife Hanım ise "ultra laik" ama Atatürk'ten ne önce ne de sonra eline bir başkasının eli değmiyor.
FETÖ'cülerin servis ettiği uyduruk evraklarla kitap yazıldı ise MİT'in işi nedir, safı nedir diye çok sorduk!
Sinek kitabından özet yapan alfa kalem, niçin bu kitaptaki yanlışların izini sürmez!
Murat Bardakçı'nın Latife'sinde ise "dedikodu yapmaktan hoşlanmadığını" iddia eden "araştırmacı yazar", Atatürk'ün manevi evladı ile arasındaki aşk dedikodusuna yer veriyor.
Kurnazlık bu ya, araştırma yapmasına izin verdiği için de kitabın girişinde Erdoğan'a teşekkür ediyor.
Kitap'ı basan da İş Bankası Kültür yayınları, İpek Çalışlar'ınki ise Alfa ile başlamış, Doğan derken, Yapı Kredi Yayınları ile zirve'yi yakalamış.
Sapık, eşcinsel, ensest vb ne varsa kitaplarda gırla gidiyor.
BOP psikolojik harekat üretmeye devam ederken, merkez medya'nın alfa kalemleri ne yapıyor!?
Orhan Pamuk'un Atatürk hakkındaki satırlarına kimler ne dedi ya da Sözcü, Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet vb ne varsa ortada!
Atatürk'ün hikayesine sahip çıkamayanlar mı emanet'ine sahip çıkacaklar!?
"Atatürk'e suikast" ise bu da bir başka suikast!
İtibar suikast'i.
"Yobaz'ın yek gün'ü" desek değil, "Gallipoli", "Mustafa", "Mustafa Kemal" derken...
Sinan Meydan şu kitapları irdelesin bakalım, ne diyecek?!II. Cumhuriyetçiler'in kucağına oturanlar, oturtulanlar mı Laik Türkiye'yi ayaklandıracak!?
Hasılı:
Alkol var ya da yok, mesaj'da bir sakatlık var mı, yok!
Türkiye'yi Atatürk'süzleştirme, Türk'süzleştirme ve/veya Laik Çağdaş Türkiye'nin teminatı TSK'yı tasfiye operasyonu devam ediyor.
Sadece ter akıtmak yetmez, neyi neden yaptığınızı her daim bilmek şarttır.
Algı illüzyonu yaşamamak için "Gördüklerinin yarısına duyduklarınızın hiçbirine"!
Hukuk nezdinde hiç kimse "layüs’el" yani
"sorgulanamaz, soru sorulamaz" değildir.
Demem o ki:
Asker yanlış yapar ise hesap vermeli!
MİT yanlış yapar ise hesap vermeli!
Emniyet yanlış yapar ise hesap vermeli!
Medya da yanlış yapar ise hesap vermeli!
Yanlış yapan Cumhurbaşkanı, Başimam da hesap vermeli!
Değil mi?!
Demem şu ki:
Taraf olmak başka şey, taraflı olmak başka!
Ülkesine karşı "taraf" olanlar mutlaka bertaraf olur!
Final süreç'i:
"Hepimiz Askeriz" ama hangi Türkiye'nin Askeri?!
Cevap:
Atatürk Türkiyesi'nin nefer'iyiz?!
Hülasa:
Ölmek var, sürünmek var, "Atatürk Türkiyesi"nden dönmek yok!
Sayılı gün çabuk geçer, hesap sormak ve/veya "erdemli döngü" için "okey"e dönüyoruz!
2024 Cehennem Güz'ü bağlamında, küresel aksta ortak çıkar:
Yeniden Atatürk!
Yeniden Laik Türkiye!
Yeniden Çağdaş Türkiye!
Bundan sonra Atatürk'ü, Asker'i besmele ile ağız'a almak elzem, çünkü o kirli ağızlara başka şey yakışır.
Ezcümle:
Atatürk'ün "Gençliğe Hitabe"si , bir "duvar süsü" değil "Erken Uyarı Sistemi"dir!
Cüneyt Şaşmaz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.