KAYIP CUMHURİYET…(3)

SİYAH SANCAK

Siyah sancak , son olarak Cumhuriyetimizin 100. Yıl kutlamalarında gündemimize geldi.

O gün (29 Ekim’de) , Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Boğazındaki Vahdettin Köşkü’nden Türk Donanması ve Türk Hava Kuvvetlerinin gösterilerini kuvvet komutanları ile izlerken,( arkalarında ) siyah sancak açılmıştı. Kılıçlar da kınında değildi.

Yani?

Her türlü savaşa hazırız diyorduk!

Kılıçların kınından çıkmış olması, en azından bu mesajı net ortaya koyuyordu…

Siyah Sancak’a gelince;

Her şeyden evvel hilafetin de temsili olarak bilinen siyah sancak, 1909’dan bu yana Teşkilat-ı Mahsusa’nın bir anlamda simgesi.

1911 yılında Trablusgarp direnişinde ise Türk subaylarının direniş sembolüne dönüştü.

Trablusgarp direnişi sonrası "Siyah Sancak" Türk istihbaratının saha çalışmaları ile özdeşleşti.

Ki o zaman meclis çoğunluğunu elinde bulunduran İttihat ve Terakki Partisi'nin genç subayları da anti-emperyalist tutumlarıyla sömürgeci İtalya'ya karşı sert muhalefet içindeydi. Bu subaylar içinde Enver Paşa, Mustafa Kemal, Süleyman Askeri, Kuşçubaşı Eşref, Halil Bey, Fethi Bey gibi ileride Türki siyasal hayatında önemli işlere imza atacak genç isimler vardı.

Ve bu yol ,bugün 100. yılını yaşadığımız Cumhuriyet’i bize kazandırdı.

Bugün emperyalizmin bölgedeki yüzyıllık projeleri nedeniyle yıkmak istedikleri, her 10 yılda bir yapılan darbelerle zayıf yanlarımızı kaşıyarak önce karıştırıp karşıtlar yaratıp, sonra da yönetip bölmeyi ve parçalamayı hayal ettikleri Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzyıllık tarihten çıkartması gereken dersler olduğunu düşünmemiz, görmemiz ve tartışmamız gerekiyor.

Hatta bugün açık seçik, isimler vererek, ,’kral çıplak’ diyerek tartışma zamanı..

Bu arada Devlet Bahçeli’nin eşofman ile yürüyüşe çıkıp Ferdi Tayfur şarkısı ile verdiği mesaj , Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin başından gönderilme şekli, Meral Akşener’in partisine vedası da önümüzdeki dönemin siyasi kodlarını anlama açısından çok önemli gelişmeler.

Son 25 yıldır siyasetin en önemli kararlarını veren ve kamuoyu ile paylaşan MHP Lideri Devlet Bahçeli ve Tayyip Erdoğan’ın bugünkü görüşmesi de bu anlamda çok önemli. Elbette bu görüşmeden saatler önce hazırlanan Sinan Ateş cinayeti iddianamesinin içeriği de bir o kadar önemli.

Zira bu konular yarından itibaren içeriklerinin kamuoyu tarafından öğrenilmesi ile daha iyi değerlendirebileceğimiz alanlar haline gelecek.

Bu arada asıl mesele; bugün ve yarın kapımızda olan, PKK’ya yapılacak askeri harekat.

Türkiye jeopolitik oyuncu olarak ticaret alanları ve yollarının tam merkezinde olmanın avantajını bu kez kullanabilirse ; ki tüm strateji bu yönde hazırlanıyor. Türkiye bu kez kendi kaderini yazan ve yeni dünya düzenindeki kurtuluş savaşının galibiyetini alır.

İşte bu nedenle ‘siyah sancak ‘ ve onun temsil edildiği noktaların aklının her alanda öne çıktığı ve çıkacağı bir dönem ile karşı karşıyayız.

Bu anlamda da yeni dönem siyasetinin aktörlerini belirleyen ya da varlıklarını sürdürmesini sağlayan ya da sağlayacak olan koşullar bu kez bizi şaşırtabilir. Çünkü çok farklı.

Bu arada Hukuk profesörü Lawrence Lessig, 2017 yılında Kayıp Cumhuriyet adıyla bir kitap yazmış. Yazı başlıklarımdan dolayı bir şekilde bu kitaptan haberdar oldum.

Lessig, Amerikan demokrasisindeki en can sıkıcı sorunu ile ilgili şöyle diyor:

‘Özel çıkar gruplarının hükümete astronomik miktarlarda paralar akıttığı bir çağda, yönetime duyulan güven , hiç bu kadar kadar azalmamıştır. Amerikalılar, hiç olmadığı kadar, paranın siyasette sonuçları satın aldığına ve çıkar gruplarının da hükümeti yönlendirdiğini düşünüyor. ‘

Lawrence Lessig, bu krizin ne olduğunu ve bu noktaya nasıl varıldığını doğru ve yerinde tespitlerle inceliyor. Lessig, Sağda ve Solda aynı derecede yankı uyandıran güçlü örnekler kullanarak, problemin köküne iniyor. Tweedizmin (vatandaşların eşitliğinin endemik yozlaşması) ortaya çıkmasına sebep olan kampanya finansmanları ve kurumsal lobi faaliyetleri sorunlarını da derinlemesine araştırıyor.

Amerika Sağ ve Sol kanat olarak ikiye bölünmüş bir durumda olsa da Lessig, yolsuzluğun ortak düşman olduğu kabul edildiği ve buna karşı savaşmanın bir yolu bulunduğu takdirde başarılı olunabileceğini savunuyor...

Bana çok ilginç ve tanıdık geldi.

Ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.