Muhammed Kaan İnal

Muhammed Kaan İnal

KIBRIS’I ‘VİZE’ İLE FETHETMEK

Bölgede ulus devletler bölge ve şehir devletlerine dönüştürülme planları ile karşı karşıyayken, Doğu Akdeniz’de ise bir başka oyun ve plan çerçevesinde garip adımlar atılıyor. Uzun zamandır Türkiye’de gündemden çıkarılan Kıbrıs ile ilgili AB’nin ‘vize’ üzerinden aldığı son karar ise aslında gündeme bomba gibi düşmesi gereken türde. Ancak daha seçimlerden yeni çıkan Türkiye ne yazık ki, başta medya olmak üzere devletin mecburi kurumları da Kıbrıs ile ilgili bu stratejik karar ve adımı Türkiye’de kamuoyunun gündemine getiremedi.

Peki aslında ne olmaktadır?

Türk vatandaşlarının AB vizesinden muaf tutulmasının şartlarından birisi olan, ‘ cezai alanda adli işbirliğinin sağlanması’ yani AB polis teşkilatı (Europol) ile Türk makamları arasında işbirliğinin sağlanması yer alıyordu.

4 Temmuz 2018 tarihinde de,  Avrupa Parlamentosu’nun (AP) gündeminde bu konu vardı. Bu konuyla ilgili hazırlanan ve AP’de kabul edilen raporda ise dikkatimi çeken nokta Türkiye’nin ‘adalet ve iç işleri alanlarında Kıbrıs Cumhuriyeti ile tam, fiilen ve ayrımcılık yapılmaksızın işbirliği yapılmasının gerekli olduğu’ ifadesinin yer alması oldu.

AB’nin Kıbrıs Cumhuriyeti olarak bahsettiği yani tüm adanın temsilcisi olarak tanıdığı hükümet ise Güney Kıbrıs Rum Yönetimidir. Bu ifade ne kadar Türkiye’nin AB’ye üye olan her devlet ile ortak iş birliği alanlarını geliştirmesi gerekliliğinin bir uzantısı olsa da,  (öyle görülse de) ben dikkatleri Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölge (MEB) sorununa çekmek istiyorum.

Son keşiflerin,  bölgenin gelecek 50 yılda önemli bir gaz kaynağı olacağını gösterdiğini de hatırlatmak isterim.
 

 

Peki aslında bu münhasır ekonomik bölge nedir? Önce bunu açıklamakta yarar görüyorum.

Münhasır ekonomik bölge, kıyı devletin sahil şeridinden başlayarak 200 mile kadar uzanan alandır. Bu alanda,  kıyı devleti deniz yatağı üzerindeki sularda, deniz yataklarında ve bunların toprak altında canlı ve cansız doğal kaynakların araştırılması, işletilmesi muhafazası ve yönetimi konuları ile ilgili faaliyetlerde bulunmak, sudan, akıntılardan ve rüzgârlardan enerji üretimi gibi, bölgenin ekonomik amaçlarla araştırılmasına ve işletilmesine yönelik faaliyetlerde bulunmak, suni adalar, tesisler ve yapılar kurmak ve bunları kullanmak; denize ilişkin bilimsel araştırma yapmak gibi haklara sahiptir.

Türkiye Doğu Akdeniz’de henüz MEB (Münhasır Ekonomik Bölge) ilan etmemiştir. Türkiye’nin bu noktada Doğu Akdeniz ile ilgili iki sorumluluğu vardır.  Kendisinin ve KKTC’nin çıkarlarını korumak. Bu kapsamda Türkiye, Güney Kıbrıs ve Yunanistan tarafından, olası münhasır ekonomik bölgesinde ve KKTC’nin MEB’inde Güney Kıbrıs’ın ve Yunanistan’ın verdiği ruhsatları engellemek amacıyla Akdeniz Kalkanı’nı oluşturmuştur. Bu yolla Güney Kıbrıs’ın ve Yunanistan’ın verdiği ruhsatlar ile bölgeye gelen araştırma gemilerini, engellemektedir. (Bu engellemelerden bir tanesi 9 Şubat 2018’de gerçekleşmiştir.) Bu yolla hem kendi çıkarlarını hem de KKTC’nin çıkarlarını korumak adına mücadele vermektedir.

Türkiye’nin olası MEB’i (münhasır Ekonomik Bölge) ise şekildeki gibidir.
Açıklama: https://www.starkibris.net/resimler/politika/13022018/harasa.jpg

Güney Kıbrıs’ın ve Yunanistan’ın ise bu bölgedeki talepleri aşağıdaki gibidir. 

Açıklama: https://www.birsence.com/wp-content/uploads/2017/03/haritaa1.jpg

Görüldüğü gibi Türkiye, Güney Kıbrıs’ın ve Yunanistan’ın taleplerini kabul ettiği takdirde,  büyük bir alan ve hak kaybına uğramaktadır. Bunun yanında Türkiye, Güney Kıbrıs’ın Mısır ve İsrail ile yaptığı MEB sınırlandırma anlaşmaları başta olmak üzere, Güney Kıbrıs’ın bölge devletlerinin herhangi birisi ile yaptığı sınırlandırma anlaşmasını da kabul etmemektedir. Çünkü Türkiye, Güney Kıbrıs’ın adayı tek başına temsil edemeyeceğini ve KKTC’nin onayı alınmadan bu anlaşmaların yapılamayacağını ve söz konusu kaynaklardan KKTC’nin de yararlanmaya hakkı olduğunu savunmaktadır.

 

 

AB’nin vize serbestisi için Türkiye’den sağlamasını istediği 72 kriterden 7’sinin karşılanmadığı dile getirilmiş,  Türkiye ise bu durumla ilgili şubat ayında AB’ye öneriler iletmişti. Bu öneriler temelinde ise 31 Mayıs’ta teknik görüşmeler yapılmıştı. Bu görüşmeler sonucunda ise AB Türkiye’nin Güney Kıbrıs ile doğrudan ilişki kurmadan işbirliği kurabilmesi için yöntem aradığını dile getirilmişti. Ancak 4 Temmuz’da “tam, fiilen ve ayrımcılık yapılmaksızın işbirliği yapılmasının gerekli olduğu” kararı alındı. Bu karar ise Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ı tanıması ve Güney Kıbrıs ile doğrudan ilişki kurması gerektiğini söylemektedir. Bu karar  Güney Kıbrıs’ın hem Kıbrıs, hem de MEB sorununda elini güçlendirdi. 
 

Bu durum ise; ‘Türkiye masaya oturacak mı? Masaya oturacaksa taviz verecek mi, vermeyecek mi? Masaya oturursa,  kendi isteklerini kabul ettirebilecek mi?’ gibi sorular başta olmak üzere birçok soruyu akıllara getirmektedir. Bakalım AB ‘Vize’ kurşunu ile bizi vurup Kıbrıs’ı savaşşsız teslim alma hayalini kurduğuna göre bu uykudan nasıl uyandırılacaktır? Cevap için ise vakit sınırlıdır!

 

Muhammed Kaan İNAL
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.