Körler
Devlet yönetiminde karar alma mercilerinde bulunanların eylemlerini cahillik veya salaklıkla açıklamak pek mümkün değil, hepsi eğitim almış insanlar ve cin gibiler; ancak gözlerinin önünde değişik perdeler var.
Mustafa Hakan ÜNSER yazdı
Geçen hafta sonu Millî Egemenlik Platformu’nun "Türkiye Dönüştürülemez" panelinde Prof. Dr. İskender Öksüz hocanın MDM'nin(Millî Düşünce Merkezi) sosyal medya hesaplarında da yayınlanmış olan ve tamamını izlemenizi tavsiye ettiğim konuşmasında her zaman yaptığı gibi zihin açıcı anlatımıyla verdiği örneklerden biri şöyleydi: "Isparta'da bir uçak kazası olmuştu... pilotun son sözlerinden birisi şu; Isparta pistinin ışıklarını görüyorum... gördüğü yolmuş... neyse dağa çakıldı gitti... bir uçak yolcusu ve mürettebatını<n tamamı gitti. Şimdi siz dünya ümmetler dünyasıdır derseniz siz de bir yere çakılırsınız ama uçakta bütün bir millet var. İdeolojiler böyle dünyayı olduğundan farklı görüyorlar..."
Devlet yönetiminde karar alma mercilerinde bulunanların eylemlerini cahillik veya salaklıkla açıklamak pek mümkün değil, hepsi eğitim almış insanlar ve cin gibiler; ancak gözlerinin önünde değişik perdeler var. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de yaşayarak görüyoruz ki yöneticilerin ideolojik ve psikolojik körlükleri, toplumların ve devletlerin hayatlarını çıkmaza sokabiliyor.
Ekonomide nas diyerek yapılanların ülke ekonomisini nereye getirdiği ortada, her şeyden vaz geçtik; çocuklarımız sağlıklı beslenemez hâle geldi. Allah'tan ekonomi zor da olsa düzeltilebilir bir sistem olduğu için gelecekten hâlâ umudumuz var. Fakat şimdi geldikleri noktada hiç dokunamadıkları bir alana Anayasayı değiştirerek dokunmaya çalışıyorlar. Türk insanına insanca yaşamayı layık görmedikleri yetmezmiş gibi elimizdeki son kıymeti, egemenliğimizi masaya koyuyorlar. Haydi ben hafifleterek lehlerinde bir yaklaşım ortaya koyup millet ve milliyetçiliği anlamadıkları gibi egemenliği de anlamıyorlar diyeyim. Fakat egemenliğin paylaşılamaz bir kavram olduğunu bal gibi biliyorlar. Koltuklarını korumak için nas konusundaki inadı burada da yaparlarsa işin nerelere varacağını kestiremiyorum.
Son yıllarda para kazanma hırsı ahlaksızlığın ateşini harlarken, ahlaksızlık da para kazanma hırsının ateşini harlıyor. Bu sayede toplumun her tarafından rezalet fışkırıyor. Güzellik salonlarında kara para aklayarak köşeyi dönenler, çektikleri videolarda ne kadar dindar ve ahlaklı olduklarını satıyor. Milyonlarca izleniyorlar; takipçi sayıları arttıkça daha fazla kazanıyorlar. Yenidoğan çetesi gündemde üç gün durmuyor; daha fena ne olabilir diyoruz, ertesi gün daha fenasıyla karşılaşıyoruz. Ülke soyuldu, yolsuzluktan bir yargılama, bir istifa yok böyle bir şey mümkün olabilir mi diyoruz, oluyor. Sadece devletin yargı erki iflas etmemiş, toplumsal değer yargıları da ortadan kalkmış vaziyettedir. Kim olduğu neden buraya kaçtığı belirsiz tiplere şahsi menfaatleri mukabilinde “krupiye” gibi vatandaşlık-pasaport dağıtıyorlar, kimseden ses çıkmıyor.
Yöneticiler kör ve sağır olmuşlar ya da cumhuriyet arabasını taammüden duvara çarpmaya çalışıyorlar. İstedikleri anayasal değişiklikleri referandumla yapamayacaklarını bildikleri için Meclis’te pazarlıklarla yapmak istiyorlar.
Pazarlık konusu olan Türk milletinin kimliği ve egemenliğidir. 2023 genel seçimlerinde halk oy verirken Cumhur îttifakı bileşenlerinin Anayasanın sadece ilk 4 maddesini değil 6. maddeyi de (MADDE 6- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.) değiştirmek isteyebileceğini bilmiyordu. Nitekim aradan geçen süre zarfında hem AKP, hem de ittifak ortağı diğer partiler oy kaybettiler. Bu durum yapılmaya çalışılanlara milletin onayının olmadığını net bir şekilde gösteriyor. Son zamanlarda siyaset arenasında yaşadıklarımız hem etik değil hem de anayasa yapma ilkelerine uygun değil… Bu iki uygunsuzluk Cumhur İttifakı’nın anayasayı değiştirmeye teşebbüs etmemesi için yeter sebeptir.
Son söz olarak, son zamanlarda gündem olan sembollerle iletişime ben de bir tablonun tasviriyle katkıda bulunayım:
"Körlerin Yürüyüşü" Hollandalı ressam Pieter Brueghel tarafından 1568 yılında çizilmiş bir tablodur. Tablonun ilham kaynağı; "Bırakın onları; onlar körlerin kör kılavuzlarıdır. Eğer kör köre kılavuzluk ederse, her ikisi de çukura düşer"(Matta, 15/14). Körlerin Yürüyüşü resminde farklı nedenlerle kör olmuş altı adam belki de önlerindekinin kör olduğunu bilmeden birbirlerinin sopalarına ve omuzlarına tutunmuş bir şekilde ilerlemektedirler ve en öndeki düşmüş ikinci sıradaki düşmekte ve diğerleri düşüşün değişik evrelerinde öndekini izlemektedir. Resimde kilise düşmekte olanla henüz ayaktakilerin arasına çizilmiştir. En arkadakilerin hiçbir şeyin farkında olmadıkları anlatılırken en öndeki ikisi için artık dönüş yoktur.
Not: Meraklısı resmi ve öyküsünü Google’dan bulabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.