“Mc.Namara, yapma bana numara!”

“The Fog of Wore”  bir Amerikan filmi. Sinemaya gitmeye bayılırım. Mezun olduğum İletişim Fakültesinin son sınıfında Sinema bölümünde özel dersler almıştım. 7 sene Ankara’daki Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesinde de büyük bir zevkle dersler verdim. Dersleri kendim buluyordum. Bunlardan biri de ‘siyasi asparagas’ idi. Asparagas ne demekti? Başta Magazin ağırlıklı konular asparagas haberlerle dolu olurdu. Önceden sanatçılarla anlaşarak asparagas olurdu, bazen de Gazetecilik kokusu güçlü meslek arkadaşlarımın asparagasları olurdu ki, aman Allah’ım kıyamet kopardı. Ama siyasi asparagas bambaşka bir dal idi. Siyasi liderler, Politikacılar, Bilim Adamları, Sanatçılar yaşadığı ülkelerin diğer ülkelere ikna edici senaryoların sunulması insan oğlunu en çok hipnotize etmesi hep yaşanmakta idi. Adını verdiğim filmin senaryosu ve yönetmenliği  Errol Morris  yapmış. Ve % 85’i beğeni gören bu film OSCAR damında “En iyi Belgesel” ile taçlandırılmış. Türk siyasetinin bir dönem çok iyi bilinen Dünya Bankası Başkanı Robert S. McNamara. Türkiye’ye bin kaç kez gelmiş. Ecevit Hükümetinde Türkiye’ye verilecek krediler gündeme gelmiş, Maliye Bakanı Müezzinoğlu ile DPT’nin başında görevli Altan Öymen’in eşi Aysel Öymen görüşmeler yapmakta idi. Hatta bizim “ÇARŞAF” dergisi birinci sayfada karikatür üstadımız Müezzinoğlu ve Öymen’in  McNamara’ya  “Bana yapma numara McNamara!” diye kaleme alınmıştı.    

Bu çok önemli belgesel filmin Türkçe adı “100 Yılın İtirafları” idi. Peki bu filmdeki 100 yılın itirafları ne idi? ABD;  CİA, FBİ ve diğer çıkar birlikteliği olan tüm olanakları kullanarak eski Sovyetler Birliğine 11 yalan söylemesi. Bu yalanlar sadece Sovyetler Birliğine değil, tüm Varşova Paktı üyesi ülkelere, Üçüncü Dünya Ülkelerine, Çin’e tabi bu arada tüm Araplar, Afrika ülkeleri, Latin Amerika, Batı Avrupa Ülkeleri, Avusturalya ve tabi ki bizlere Türkiye Cumhuriyetine yalanlar söyleri. Yalan dolan ile yaşadık. Bu gün de bu yalanları izlemekteyiz. Zaten yalan da olmasa ne yapacaktık. 

Gelin Ruslara atılan yalanlara! Esasında Çarlığın yıkılışı ve Sovyet bir ülke olmasında Rusların yanı sıra başka memleketlerden gelen insanlar da vardı. ABD olmak üzere başta Los Angelos Eyaletinde yaşayan Akademisyenler, İngiliz Komünistler ve tabi ki Yahudiler vardı. Lenin’in Komün Enternasyonalde yerlerini çoktan aymıştı. Bu devrim, bir başkası ile değişecekti. İan Fleming’in James Bond romanları ve onun üzerine üretilen filmler vizyona çoktan girmişti. 

Gelelim bizim McNamara’ya. ABD’de yaşayan fakir bin ailenin oğlu idi. Çok akıllı idi. Burslarla Amerikanın  en önemli Üniversitelerinde okudu. Sonra iş hayatına girdi. Dünyanın en büyük otomobil sektöründe FORD fabrikalarında çalışmaya başladı. Sonra Kennedy ABD’ye Başkan seçilince büyük sektörlerle vazgeçilmeyen ilişkiler yeniden devreye girdi. Kennedy Ford sahibini arayıp katkılarından dolayı teşekkür etti. Kuracağı kabine için tavsiyede bulunduğu her hangi bir kişi varsa birlikte çalışabileceğini söyledi. Patron, tıpkı bizin rahmetli Vehbi Koç nasıl siyasi seçimlerde tüm siyasi partilere eşit şekilde katkıda bulunuyorsa ABD Başkanına McNamara’yı tavsiye etti. Sebebi çok basitti. Biliyorsunuz araba kullanırken kemer takmadığımız takdirde Polise vereceğimiz ceza ücreti belli. İşte o yıllarda Kennedy’ye tavsiye eden Ford’un sahibi tüm dünyaya otomobil satan ve bir türlü yetiştiremeyen bu sektörün sahibi. McNamara otomobillerde kemer takmayı zorunlu kılınması halinde üretimin diğer ülkelere de satışı sağlayacak fırsatlar yaratacağı fikrini veren kişiydi. Bunun üzerine McNamara ABD kabinesinde Savunma Bakanı oldu. Ve Küba’da başlayan Domuzlar Savaşı tüm dünyaya ikna ettiği ilk yalan idi.

McNamara, Kennedy’nin öldürülmesi üzerine Beyaz Saray’daki vazifesi hep devam etti. Bu görevi sona erdikten sonra da ölene kadar Dünya Bankasının başında görev yaptı. 

Tek batımlı olarak kameranın karşısına geçen McNamara söylediği yalanları itiraf etti. Yönetmen bu söyleşinin aralarına gerçek olayların görüntülerini montajlayarak büyük ödülleri aldığı filmi gerçekleştirdi.

İşte dostlar, dünya yalanlarla devam ediyor. Yalan yalan olsa dahi yalanı tüm dünyaya anlatmak ve ikna etmek bence verilecek en büyük ödüller olması…

Yalan söylemeyen birini ararsanız bence Aşık Veysel’e kulak vermek gerekir. Virüssüz ve yalansız bir dünyaya dörüşmek bizlerin elinde. Siz bilirsiniz!

Sağlıcakla kalın. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.