Işın Erenoğlu
Melez Gerçeklik ve Gelecek Yaşam
Bütün dünya, siyasi olarak, anarşi, monarşi, demokrasi döngüsünün haber akışıyla boğulurken, insanlığın esas gelişimini sağlayacak bilim ve teknolojideki dev atılımlar, bakın nasıl hayata geçiyor…
Madem üç siyasi terimle başladık, üç teknolojik terimle devam edelim. Gerçeklik olgusu, bugüne kadar Sanal Gerçeklik ve Arttırılmış Gerçeklik olarak anılıyordu.
2019 itibari ile artık Melez Gerçeklik/Karma Gerçeklik (Mixed Reality) dönemine girmiş bulunuyoruz.
Melez Gerçeklik nedir? Diğerlerinden üstünlüğü nedir? Hayatımızı, günlük yaşantımızı ve tercihlerimizi nasıl değiştirecek?
Melez Gerçekliğe, sanal ve arttırılmış gerçekliği anlatarak başlarsak;
Sanal Gerçeklik (Virtual Reality): Ellere takılan duyargalar ve başa takılan kask aracılığıyla, sanal dünyada etraftaki çevreyle yaşamsal etkileşim kurgulanmasına deniyor. Sanal gerçeklikte gerçek dünya yerine, sanal bir kurgu dünyada yaşarsınız.
Arttırılmış Gerçeklik (Augmented Reality): Sanal gerçeklikten farklı ve ek olarak, arttırılmış gerçeklikte kameralar kullanılır ve sistem, iletişim kurduğu bir bulut bilgi merkeziyle, anlık olarak haberleşir.
Yani bu dünyada, çevrenizde gördüğünüz nesnelerle ve ortamların gerçek görüntüleriyle, onların bilgilerini, bir arada görmenizi sağlar. Nasıl mı? Bir ajanın kalabalık bir mekanda, bir suçluyu aradığını düşünelim.
Ajanın aradığı kişinin, kalabalıktakilerden hangisine, yüksek oranda benzediğini, kişiyi işaretleyerek ajanın gözlük görüntüsünün önüne getirir.
Ya da insanın dikkatinden kaçsa bile, aranan kişi kalabalıkta kaybolduğunda, gözlük kamerası mekanı takip ederek, size kaçtığı yönü, kilosunu ve sistemden alığı kişiyle ilgili tüm veriyi (hastalıklarını ya da zaaflarını) yine gözlüğün önünde gösterir.
Melez Gerçeklik (Mixed Reality): Diğer iki gerçeklikten üstün olarak, gerçek yaşamdaki ortam, nesne ve kişilerin yanına, bilgi uzayında üretilmiş (sanal olarak ) nesne, kişi ve bilgileri üç boyutlu olarak ekler.
Ortama eklenen sanal nesneleri, kişi kendi eliyle fiziksel olarak, elliyormuş gibi hareket ettirebilir.
Örneğin, sanal bir tesisatın üzerindeki vanaları, açıp kapatabilirsiniz. Askeri alanda, yeni silahları sanal nesneler olarak, gerçek ortamdaymış gibi deneyebilirsiniz.
Tıp öğrencileri sanal kadavra üzerinde katmanları dokunarak, büyüterek, keserek, içini açarak inceleyebilir.
Bir mobilya dükkânında, mobilyalara bakarken yanlarında fiyatlarını ve ölçülerini görebilirsiniz, bir adım ötesi beğendiğiniz mobilyanın salonunuzda nasıl duracağını satın almadan, evinizin onunla dekore edilmiş halini görebilirsiniz.
Peki, Melez gerçeklik yaşantımızı nasıl etkiler derseniz?
Bu konuda geleceğin gidebileceği noktayı, hayal edebilmemiz için, piyasaya çıkan yeni bir üründen bahsedeceğim.
Seattle ve İstanbul arasında çok sık seyahat eden biri olarak, hava limanlarında çok zaman kaybedenlerdenim.
Seattle-İstanbul arası, direk uçuş olmadığı için, aktarmalarla 23 saati aşan yorucu bir yolculuk. İşte bu uzun yolculuklar sırasında, toplantılara, olduğumuz yerden tele konferanstan öte bir sistemle nasıl katılabiliriz diye düşünürdüm.
Konuyla ilgili, Microsoft, bu sene, Holo lens 2’yi piyasaya çıkardı!
Holo lens 2, Microsoft firmasının ürettiği melez bir gerçeklik gözlüğü. 2 UHD çözünürlüğünde, gerçek nesnelere, sanal nesneler ekleyen, yeni nesil bir teknoloji cihazı.
Odak noktası ise, 30 saniyelik göz takip demosuyla ayarlanabiliyor. Tele konferans görüşmeden üstün olarak, sizi gerçekten oraya taşıyor.
Nasıl mı? Holo lens ile, etrafınızdaki gerçek nesnelere sanal notlar bırakabiliyorsunuz.
Gerçek nesne hareket ettiğinde üzerindeki not ile nesne birlikte hareket ediyor ve diğer ülkelerden yine gerçeklik gözlüğüyle toplantıya katılan herkes bu notları, resimleri yani tüm veriyi oradaymış gibi görebiliyor.
Böylece, uzak bir ülkedeki, örneğin Amerika’daki toplantıya, farklı ülke delegeleri, Türkiye ve Singapur gibi, kendi anlık görüntüleriyle, oldukları ülkeden sadece sanal gözlüklerini takarak katılabiliyor.
Amerika’daki toplantı odasında, aynı mekandaymış gibi, üç boyutlu olarak birbirlerini anlık hareketleriyle görebiliyorlar.
Havaya yansıtılmış sanal bilgisayar ekranına ya da yazı tahtasına yürüyerek gidip, müdahale edebiliyor, birlikte kullanabiliyorlar.
Yine havada asılı duran sanal nesneleri, resimleri büyütüp, küçültebiliyor, ya da sanal olarak açılan dosyaları oldukları yerden indirebiliyor, değiştirebiliyor, kopyalayabiliyorlar. Kendi cep telefonlarından ortama fotoğraf aktarabiliyorlar, katılımcılarla el sıkışabiliyorlar.
Dolayısıyla melez gerçeklik gözlüğünü kullanan kişiler bir nevi oraya ışınlanmış gibi oluyor. Bu elbette tüm insanlık için zaman ve enerji tasarrufu demek.
Uzun süredir görmediğiniz uzaktaki sevgilinizi, annenizi, kardeşinizi bu şekilde görmek, yan yana oturup onlarla sohbet etmek, anlık halleriyle artık mümkün.
Durum böyle olunca, uçak bileti fiyatının, doluluk oranının eskisi gibi önemi kalır mı, ticari alanlar nasıl değişir, gelişir, birlikte göreceğiz… Dolayısıyla başta eğitim, savunma, silah sanayii, iletişim olmak üzere, birçok farklı alana kolaylık ve yeni bir yaşam şekli getiren melez gerçeklikle insanlığın yeni bir dünya düzenine geçeceği açıktır.
Tabi ironik olarak, sanal ziyaretler, özel hayatı da derinden sarsabilir! Gözü dışardakiler, artık gözü holo lens 2’de olup, hiç yorulmadan, her akşam uzak mekândaki farklı sevgililerini peşi sıra ziyaret edebilirler.
Haremler, XXXL Harem olabilir! Buradaki esas amaç, elbette kimsenin kalbini kırmamak(!) Eğitimi, ticareti, iş toplantılarını yani hayatı kolaylaştırmak için gelişen melez gerçeklik, nelere şahit olur kim bilir?
Uygulama bu noktaya gelirse, Orta doğunun dört eşli ileri yaşam stili, geri kalmışlığını katlayarak, batının teknolojik uygulamalarını fersah fersah geçebilir(!)
Televizyon programları da, melez gerçeklikle evirilebilir! Örneğin, Acun Ilıcalı, Survivor’a heyecan katarak, yarışmacıları, gerçek ormanda sanal kaplanlarla ya da okyanusta köpek balıklarıyla yarıştırabilir.
Tebessüm için yazdığım olasılıkları bir kenara bırakırsak, bu konuda bizi bekleyen esas olası tehlike:
Melez gerçeklik ile birlikte, yeni nesilde, çocuklar ve bebekler, melez gerçekliğin içine doğacakları için, neyin gerçek, neyin sanal olduğunu zamanla ayırt edemeyebilirler.
Melez gerçeklik, yaşama birçok kolaylık sağlıyorken, niye doğaya çıkarak araştırma gereği hissetsinler? Zaten istedikleri baktıkları yerde, tüm bilgisiyle beliriyorken! Ya da sanal olarak vücudun katmanlarını kestiğinde, canı yanmadığı için, sanal ve gerçek çizgisini karıştırıp, bir gün gerçek kolunu çizerse, canının yanacağını deneyerek mi öğrenecek? Bilgisayar oyunları yüzünden intihar eden çocukların, oyundaki gibi tekrar canlanacağını düşünerek, hayatına son vermeyi denemesi gibi…
Gerçek dünyanın sanal gerçekliğinden bahsederken, sanal ortama mükemmel adapte olmuş, asosyal insanlık, sanal dünyanın esas gerçeği olabilir mi? Siz ne dersiniz? Nüfusun kontrolsüz arttığı dünyamızda, gelecektekileri duyar gibiyim… Yalnızlığa da alışıyor insan… Kalabalık da sıkmaya başlıyor inan!