Kerime Yıldız
MERAL AKŞENER’İ TARLADA BIRAKIP GİDENLER, EVE DÖNERLER Mİ?
15 Mayıs 2016’da Meral Akşener’in Esenboğa’da gerçekleştiremediği kongreyi, hem köşe yazarı hem vatandaş olarak takip etmiştim. Polis barikatı geçilememiş ve tarlada beklemek gerekmişti. Göremediklerimden af dileyerek yazayım, ortada sâdece iki gazeteci vardı: Ahmet Takan ve Servet Avcı. Haber yapmaya gitmek bile suçtu.
Meral Hanım’dan sonra tarlaya gelen bir takım salon efendileri (Bunlara kurmay diyenler de var), muhtemelen o kuru kalabalıktan bir şey çıkmayacağını düşünerek tarlayı terk etmişlerdi. Gözlerini kırpıştırarak, vaktiyle bir büyük şehrin il müdürlüğünü yaptığını efsâne gibi anlatan hanımla, “Ben filanca şehrin belediye başkanlığını istiyorum.” cümlesini, Türkiye’ye bir iyilikmiş gibi söyleyen arkadaşı ve bir dahaki seçimde adaylık düşünen ürkekler de peşlerinden gitmişlerdi elbette.
Meral Hanım bekledi. Oradakiler de bekledi. Tâ ki Meral Hanım, “Artık gidelim” diyene kadar…
Devlet Bahçeli, Akşener’i, “ülkücülüğü tarlaya düşürmekle” suçlamıştı. Kongre salonuna giremesinler diye delegelerin yolu kesilsin; tuvalet ihtiyacına bile çözüm bulunmasın; bunu kınayacağına, dâvânın tarlaya indiğini söyle!
Sonra bu hareket büyüdü ve tarladan kongrezyuma taşındı. Kongrezyum’a da gitmiştim. Fakat gördüklerim, daha doğrusu göremediklerim beni huzursuz etmişti. Göremediklerim diyorum çünkü içeri bile girememiştim. Oysa tarlada, rahat rahat dolaşmıştım. İçeride neler olduğunu, tarlaya gelmeye yüreği yetmeyen ama Kongrezyum’da baş köşeye oturan bir gazeteciden okumuştum.
Esenboğa’da Meral Hanım’ın yanına kolayca gitmiştim ama Kongrezyum’da etten duvarı aşmak, mümkün olmamıştı.
Kongrezyum’da tarladaki samimiyeti göremediğimi yazdığımda kızanlar oldu. Eleştiri zamanı mıymış? Oysa tam zamanıydı. Meydanda o kadar çok aday adayı vardı ki bana da direk, “Siz nereden adaysınız?” diye soranlar olmuştu. Yalan yok, bir ara, “Zıkkımın kökünden! Ulan siz tarlada neredeysiniz?” diye bağırasım gelmişti.
“Gâliba bütün hareketler tarladan, sokaktan kongre merkezlerine taşındığında anlamını kaybediyor. Tarlada, yüzü güneş yanığı insanlar var. Kongre salonlarında ise gözleri, güneş ışığından değil, ikbâl ışığından kıpraşan salon beyefendileri ve hanımefendileri...” diye sitem ettiğim yazımı, Meral Hanım’a şöyle seslenerek bitirmiştim:
“Yolunuz açık olsun! Rabbim, sizi, İYİ Partililerin şerrinden korusun!”
Bahçeli, Meral Hanım’a “Evine dön” çağrısı yapınca beni bir merak aldı. Tamam Meral Hanım, “Silah dayasanız olmaz!” dedi ama Esenboğa’da tarlayı terk edenler ve Kongrezyum’da mantar gibi bitenler ne yapacaklar?
Maalesef siyâsette, silah dayamaktan daha etkili bir araç var: Kırmızı plakalı makam aracı.
Nelere kâdir olduğunu, HAS Parti ve Demokrat Parti örneğinde gördük.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.