Doğan Satmış
Milli Eğitim Bakanı'nın 'firarı' ve eğitimde durum
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk biliyorsunuz istifa etti. Ancak istifası uzun süre açıklanmayınca, muhtemelen kendisi veya yakınları istifa haberlerini sızdırdılar. Buna rağmen istifa yine bir kaç gün gizli kaldı, sonunda Cumhurbaşkanlığı bir açıklama yaparak hem Bakan'ın istifasını duyurmak, hem de yerine yeni atama yapmak zorunda kaldı.
Bakan'ın neden istifa ettiğini bilmiyorum. Medyaya yansıyan bazı haberlere göre 'Çift başlılık' ve 'istediklerini yapamadığı' için ayrılmak istemiş, bunlar doğru olabilir, çünkü gerçekten de bakan olarak istediğini yapamazdı, ayrıca Cumhurbaşkanlığı onayı olmadan herhangi bir icraatta bulunması zaten mümkün değil.
Ama kesin olan bir şey var, Milli Eğitim Bakanı'nın istifasından daha doğal bir şey olamaz Türkiye'de. Çünkü eğitimde tam bir fiyasko noktasındayız. Eğitimde durum o kadar kötü ki, iktidara toz kondurmayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bile açıklama yapıp, şikayet etti.
Şimdi size bunların gerekçelerini anlatacağım.
Biliyorsunuz bu yıl üniversite giriş sınavlarına 2 milyon 600 bini aşkın genç başvurdu. Bunların 1 milyonu barajı bile geçemedi. Barajı geçenlerden ancak bir kaç yüz bini istedikleri üniversitelere girebilecekler, yaklaşık 2 milyon genç açıkta kalacak.
Üniversite sınavına girenlerin, ancak ilk 50 bine girenler TIP, ilk 125 bine girecekler Hukuk, ilk 100 bine girecekler Eczacılık, ilk 80 bine girecekler Diş hekimliği, ilk 250 bine girecekler Mimarlık, ilk 300 bine girecekler mühendislik veya öğretmenlik okuyabilecekler.
Kısaca ilk 300 bine girmeyenlerin, tıp, hukuk, mühendislik, öğretmenlik, diş hekimliği, eczacı olma gibi bir şansları yok. Yani düşünün ki, bir çocuğunuz var ve içinde bir 'Mimar Sinan' gizli, ilk 250 bine girmedikten sonra mimarlık okuması mümkün değil. Ya da diyelim ki, Korona aşısı Biontec'i bulan Uğur Şahin veya Özlem Türeci bu yıl üniversite sınavına girecek olsalar, ilk 50 bine girmedikten sonra Tıp fakültesini rüyalarında bile göremezlerdi.
Ayrıca yerleştirmeler sonunda, yaklaşık 100 bin kontenjan da boş kalacak, her yıl böyle oluyor çünkü. Bu da iin bir başka şaka gibi gerçek tarafı.
Ne güzel sistem ama?
Gelelim işin lise kısmına... Liselere giriş için de sınav var malum. Ve dün tercih sonuçları açıklandı, açıklamada "tercihlerin yüzde 98'i istediği yere girdi" denildi. Bu da büyük bir yalan. Benim tanıdığım iki genç var, ikisi de giremedi tercih ettiği liseye. Yani yüzde 2'ye girenler hep beni mi buldu? Peki ne olacak bu gençler? O da çok belli değil. Yaz sonuna kadar boğuşup, bir torpil aranacak ve artık bir İmam Hatip Lisesi bulurlar herhalde.
Gelelim ortaokul düzeyine. Ortaokul kayıtları da bakanlıkça otomatik yapılıyor. Bu otomatik atama dışında şansınız yok, ya da yine torpile ihtiyacınız var. Bu taleple gelen velilere okul yöneticileri, "Bütün kayıtlar bittikten sonra boş yer kalırsa alırız" diyorlar. Bu ne demek? Açık açık "Torpille gel" demek değil mi?
Ha bir de, pandemi yüzünden okullar açılmadığı için özel okullara talep azalmış, veliler nasılsa okul kapalı, para ödemeyelim diye çocuklarını devlet okullarına yönlendiriyorlarmış.
Şimdi bu kadar sorunlu bir bakanlığın başındaki bakan yerinde kalsa ne olur, kalmasa ne olur? Zaten geleneğimizde, "Şu mektepler olmasa, ben maarifi ne güzel idare ederim" deme anlayışı yok mu?