Nuray Başaran
NE OLUYOR?
Aslında yazımın başlığı, ‘Merkezi ülke mi olacağız, yoksa cephe ülkesi mi?’ olacaktı.
Ya da öyle olması gerekirdi.
Zira bölgede savaş geldi ve kapıya dayandı.
Ancak bir süredir telefonlarım susmuyor. Her telefon açan kişi de bana, ‘Ankara’da ne oluyor?’ diye soruyor. Sonra, ‘Darbe mi oluyor? Bakanlar kurulu değişiyor mu? Seçim ne zaman?’ diyor.
Bana telefon ile ulaşan ve soru soranlara ısrarla hep söyledim:
‘Darbe olmaz, seçim olmaz, bakanlar kurulunda köklü değişiklik olmaz, hatta hiç olmaz!’
Onlar da ne yapsın, sabah akşam izledikleri televizyonlarda herkes bu olasılıklardan gerçekmiş gibi söz ediyor!
Son katıldığım ve NGazete’de videolar kısmında da izleyebileceğiniz TV5’teki Kulis Ankara programında; iç siyasetteki hiçbir gelişmenin dış politika ve bölgedeki gelişmelerden bağımsız olmadığını söylemiştim.
Yine aynı şeyi söylüyorum; bölgede çok hızlı gelişmeler olurken, bizi de iç meseleler ile oyalıyorlar. Ki gerçekleri ve gelişmeleri görüp, anlayıp, tedbir almayalım.
Önce -TBMM Başkanı üzerinden - Montrö tartışması ile başlayan süreç, sarıklı generalden, bugün 104 general bildirisine kadar geldi.
Dikkat ederseniz hepsi de çok hassas konular.
Ama yine dikkat edilmesi gereken en önemli konu; hassas bir bölgede (coğrafyada) olduğumuz.
Yaşadığımız coğrafya ; Hristiyanlarla -Musevilerin, Şiilerle -Sünnilerin bir arada yaşamaya mahkum olduğu, çok hassas bir coğrafya. Hassas dengelerin üzerinde. Ve merkezi coğrafyada yaşayıp, merkezde durmamız gereken bir dönemdeyiz.
Ama, sanırım tüm bunları iç politikaya heba edip , hala hepiniz içerde, iç siyasette olanları merak ediyoruz. Hesaplarımızı bunun üzerine kuruyoruz. Başta siyasilerimiz olmak üzere!.
Gelişmeleri iç ve dış politik dengelerle açıklayamaya çalışacağım. Ama kısa yoldan merak edenlere hemen söyleyeyim ki; amirallerin bildirisi- SONUÇLARI İTİBARIYLA- Tayyip Erdoğan’a ‘CAN SUYU’ dur.
Peki ne kadar yeter?
Gelişmeler belirler.
Devam edelim:
Dediğim gibi; TBMM Başkanı üzerinden başlatılan ve adeta Amerika’nın talebi ile tartıştığımız Montrö ve Kanal İstanbul , ABD politikalarını topraklarımızda geçerli kılmak üzere başlatılan tartışmadır. Ve NATO’cu Amiraller tarafından ‘kırmızı kart’ gösterilerek püskürtülmeye çalışılmıştır. Ki ne tesadüf ki , tüm bunlar Amerika’nın balkanlara gelip Karadeniz’de gelecek ay başlayacak harekat öncesi olmuştur. Ve o generallere bakıldığında ; hepsinin Amiral olmasının tesadüf olmadığı ortadadır. Ki , TSK’da askeri istihbarat merkezinin Deniz Kuvvetleri olmasının, emekli generallerin bir çoğunun Ergenekon Davası’nda yargılanmalarını da göz ardı etmeden değerlendirme yapmak gerekir.
Dediğim gibi iç siyasette ise sonuçları , şu anda hükümete yaramıştır.
Ama bu kez ‘darbe mağduriyeti’ de tartışmaya açıldığından dolayı da, ‘ hiçbir koşul kalıcı değil ‘ dersek yanlış olmaz.
Evet bölgede de durum aynen öyle: Hiçbir koşul kalıcı değil!
Dedim ya , Amerika Balkanlar’ a geldi. Gelecek ay Karadeniz’de harekat var. Ukrayna ve Rusya arasındaki çekişme ortada. Ve dünyanın patronları Kırım’dan vazgeçmiyor.
Şimdi gelelim diğer gerçeklere:
Biden seçildikten sonra kendisini kapadı ve 3 ay dışarı çıkmadı.
3 ay sonra çıkıp ilk cümlesi:
‘PUTİN KATİLDİR’ oldu.
O zaman anladık ki; yeni dönemde savaş var.
Ya da savaş tercih edildi.
Önce ilk aklımıza gelen; savaşın Amerika ve Rusya arasında olacağıydı.
İkinci seçenek ise; Amerika’nın Rusya’yı yanına alıp Çin ile savaşma olasılığıydı.
Yani Rusya’yı yanına alan Amerika; dünyanın eski patronu Avrupa ve yeni patronu Çin ile de de savaşabilirdi.
Yok, yok çok karışık değil.
Ama çok değişken!
Bölgemizdeki siyasi yapı yıkılıyor. Bölge araziye dönüşüyor!
En son Osmanlı sonrası , bölge araziye dönüşüp savaş alanı olmuştu!
Şimdi sormamız gereken soru:
Bu arazide merkezi ülke mi olacağız, cephe ülkesi mi?
Yani şartlar, iç politikaya ve günlük çıkarlara heba edilmeyecek kadar ciddi ve önemli.
Bu aşamada, savaşı alanını Akdeniz ve Ortadoğu’dan Hint Okyanusu’na taşıma imkanları gözden geçirilip stratejik çalışmalar yapılabilir. Ki artık dünya çok merkezli bir yapı. Bu olasılık ve nasıl olabilir? Başka bir yazı konusu.
Bu şartları görüp içeriyi merak edenlere karşı son olarak söyleyebileceklerim:
Tayyip Erdoğan ilk kez duygusal siyaset yapmıyor.
Bakanlar kurulu değişikliği yok.
Erken seçim yok.
Peki Ak Parti’nin durumu?
Bölgesel tablodaki gelişmelere bağlı.
Savaş tehlikesi ortadan kalkmış değil.
Bir Atasözü ile bitirelim o zaman:
Savaş sonrası kim öle kim kala…..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.