Nuray Başaran
SÖKE UN İNGİLİZLERE SATILIRKEN EKMEK ZAMMI…
Bir süredir Ankara dışındaydım. Hem NGazete’nin görüşmeleri nedeniyle, hem de biraz kaçamak yapmak için… Ancak Türkiye’nin yoğun gündeminde kaçamak yapmak ve kaçmak bir gazeteci için ne mümkün?
Gündem harıl harıl…..
Gördüğüm resimden ben çok ürktüm. Ve bir o kadar da üzüldüm.
CHP, adeta ‘mahalledeki kadın kavgası’na dönüştürülmüş kongreye gitme süreci yaşıyor. Yeni kabine ve atamalar bir başka gündem. Yeni kabinede FETÖ ilintili olanlar ve yine o kişilerin atadığı FETÖ bağlantılı olduğu konuşulan bürokratlar ve onların yarattığı şaşkınlık… Kulislerde FETÖ ile nasıl mücadele edildiğine ve edilmediğine ilişkin tespitler.
Her taraf kaynıyor. İYİ Parti dağılır mı? İYİ Parti bir seçimlik geçici parti miydi?
Ve elbette ekonomi.
Bölgedeki gelişmeler ve Türkiye’ye uygulanacak ekonomik yaptırımlar.
Daha bir çok konu başlığı bizi bekliyor.
Bir hafta sonu yazısına yakışmayacak konular var elde. Oysa bugün çiçek böcekten, hatta sinema ve kültürel etkinliklerden bahsetmek ne iyi olurdu…
Ama gelin görün ki, her şeyden önemli bir başka konu daha var:
EKMEK ZAMMI!
Son açıklamalarla bilmeceye dönmüş ve Türkiye’de büyük çoğunluğun en önemli gıda kaynağı ekmek ve zammı için, bir de MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin başlattığı bir kampanya var:
ASKIDA EKMEK!
‘Ekmek fiyatlarındaki artış dikkatle takip edilmeli. Ekmeğin kilosuna yüzde 15’lik zam insani ve vicdani boyutta değil. ‘ diyen Devlet Bahçeli çözüm olarak , ‘ Bu sebeple Ankara’da özellikle Çankaya’dan başlamak üzere, ‘Askıda Ekmek Projesi’ni başlatıyorum’ diyor.
Ve ekliyor:
‘Hali vakti yerinde olan her vatan evladı, en yakın fırına gitmeli. Eğer iki ekmek alacaksa, üç ekmek parası ödemeli. Bir ekmeğin askıya alınmasını fırıncı ile paylaşmalı. Fakir fukara kardeşlerim, durumu yerinde olmayan insanlarımız fırına veya ekmek satılan yerlere gittiğinde ‘Bana askıda ekmek verebilir misin?’ diyebilmeli. Böylelikle kültürümüzün dayanışma ve yardımlaşma dinamikleri harekete geçebilmeli. Unutmayalım ki inancımız, ‘komşu açken tok yatan bizden değildir’ esasına dayanmaktadır.
Doğrusu Devlet Bahçeli’nin birlik, bütünlük ve dayanışma noktasında, çok önemli Osmanlı geleneğimize dönme çağrısını takdir etmemek mümkün değil.. Bu gibi dayanışmalara Türkiye’nin her zamankinden daha çok ihtiyacı olan zamanlardan geçmekteyiz. Ancak varlıklı vatandaşları fırıncıya göndermeden önce, Devlet Bey’in Cumhur İttifakı’ndaki ortaklarına da bir gidip bu konuda uyarı yapması daha etkili olur. Ve kısa sürede iyi sonuçlar alır kanaatindeyim.
Bu arada Türkiye’de son seçimlerde Türk halkının mevcut iktidarı ‘denetleme’ görevi verdiğini düşündüğüm Devlet Bahçeli ve MHP’nin, politikaları gereği tarım konusunda da Osmanlı geleneklerini ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında uygulanan politikalar noktasındaki çalışmalarını iktidar ve kamuoyu ile paylaşmalarının doğru bir adım olacağı kanaatindeyim.
Bu çerçevede Türkiye’nin en büyük 5 un üreticisinden Söke Un’un da, Mart 2015 tarihinde İngilizlere satıldığını hatırlatmak ve hatırlamak da da fayda var diye düşünüyorum.
LP Şirketler Grubu MKU Un A.Ş’nin Söke Un, hisselerinin yüzde yüzünü İngiliz menşeli yatrım fonu Mediterra Capital Partners’a satmıştı. Satış Rekabet Kurulu tarafından da onaylandı. 1963 yılında (daha bizler doğmadan) Aydın Söke –Sazlıköy’de kurulan şirket ,Türkiye’nin en büyük 5 un üreticisinde n biri. Günlük üretim kapasitesi 560 ton...
Tarım konusunda biraz araştırma yaptığınızda , ‘Bu da bir şey mi ?’ dememek ise mümkün değil. Artık buğdayı da uzun bir süredir dışarıdan ithal ediyoruz.
1992 – 2001 takvim yılları ihracatçı birlikleri verilerine göre ; ortalama 235.7 dolardan 4 milyon 462 bin ton un ihracatı karşılığı 1 milyar 52 milyon döviz girişi sağlanmış, aynı dönemde tonu ortalama 105,5 dolardan 11 milyon 528 bin ton buğday ihracatı yapılarak 1 milyar 215 milyon dolar girdi sağlanmıştır.
Son on yılın buğday ve un ithalat durumunda ise tonu 165.1 dolardan 1 milyar 950 milyon dolarlık 11 milyon 815 bin ton buğday ithalatı, ve tonu 278,3 dolardan 1 milyon 340 bin dolarlık sadece dört bin ton un ithalatı yapılmıştır. Bu unların da katkı içeren özel unlar olduğu bilinmektedir.
Ve son sözüm şudur:
‘Askıda ekmek’ çok önemli. Ama ondan önce, yıllardır ‘askıya’ alınan Cumhuriyeti ve kazanımları ile uygulamalarını yeniden inşaa edelim. Bütün çözüm ve cevapları orada bulmak mümkün! Var mısınız böyle bir ulusal kampanyaya? Haydi hep birlikte!!!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.