Nuray Başaran
ONE MORE TIME KEMALİZM!
Türkiye Cumhuriyeti, Kemalizm’in tarihsel planda ortaya çıkması sonrasında kurulmuş bir siyasal yapıdır. 20. yüzyılın başlarında, imparatorluklar dağılırken, 1. Dünya Savaşı sonrasında ulus devletler kurulurken, Osmanlı İmparatorluğu merkezinde ortaya çıkan siyasal boşluk; Kemalist ideolojiye dayanan Kuvayı-i Milliye hareketiyle doldurulmuştur.
Tam bu aşamada gerçekleşen Sovyet Devrimi, hızla Doğu Avrupa, Kuzey ve Orta Asya bölgelerini kendine bağlarken, Balkanlar ve Kafkasların aşağısına inmeye çalışmış ama Osmanlı’nın son yıllarında hazırlanan Misak-ı Milli programıyla Kuvay-ı Milliye Hareketi ortaya çıkarak Kemalist Türkiye’yi yaratmıştır. Bu çerçevede 100. Yılına yaklaşmakta olan Türkiye Cumhuriyeti, Kemalizm’in 21. Yüzyıla uzanan boyutudur.
Atatürk, Anadolu’da Kemalist Türkiye’yi kurarken, aslında üç dünya arasında merkezi bir devlet yaratmıştır. Birinci dünya olan Batı dünyasının dayandığı kapitalist sisteme mesafeli davranan Atatürk, aynı mesafeyi ikinci dünya olan İslam dünyası ve üçüncü dünya olan sosyalist dünyaya da göstermiştir.
Atatürk; kapitalizmi kabul etmeyerek batıya, sosyalizmi reddederek doğu blokuna, laikliği benimseyerek de İslam dünyasına karşı durmuş ve dünyanın merkezinde üçe bölünmüş dünyanın tam ortasında merkezi bir devlet modeli geliştirmiştir.
Üç dünya arasında bağımsız bir Türkiye yaratabilen siyasi irade, daha sonra kazanılan Kurtuluş Savaşı’nı çağdaş bir Cumhuriyet düzenine dönüştürebilmiştir.20. yüzyılda dünya yeniden kurulurken Türkiye Cumhuriyeti , çağdaş uluslar ailesinin bir onurlu üyesi olma şansını elde etmiştir.
Kemalizm’in birinci dönemi ulusal kurtuluş savaşı olmuş, ikinci dönemi de çağdaş cumhuriyet devletinin kuruluşu olmuştur. Ulusal kurtuluştan kuruluşa geçerken Kemalizm, hem bir çağdaş dünya gücünü, hem de bir çağdaş devlet modeli ortaya koymuştur. Bu çerçevede devletin kurucusu Atatürk olduğu için, Atatürk zamanında kabul edilen iki Anayasa ile Türkiye, Avrupa’nın yanı başında modern bir devlet olmayı kabul etmiş, SSCB’nin hegamonyasında ezilen Türk Dünyasından ayrı olarak, merkezi coğrafyada bağımsız devlet durumunu korumuştur.
Kemalizm’in birinci dönemi , Cumhuriyet’in kuruluş dönemidir. Daha çok Atatürk’ün iş başına geldiği 1918 ile 1938 arasındaki dönem, 1. Kemalist dönem olarak tarihte yerini almıştır.
İkinci dönem, Atatürk’ün vefatından sonra başlayan tek parti dönemidir. Bu dönemde İsmet İnönü, kurucu önder Atatürk’ün silah arkadaşı olarak Türkiye’nin başına geçerek 2. Dünya savaşına kadar Türkiye’yi yönetmiştir.Tek parti döneminde yapılanlar, Atatürk döneminde başlayan işlerin tamamlanması olmuş ve Kemalizm 2. Dünya Savaşı’ndan uzak kalarak kamusallaşması sağlanmıştır. İkinci dönemde Türkiye savaştan uzak kalarak hem savaşa karşı kendisini korumuş, hem de savaş sonrası tüm dünyadan önce demokrasiye geçmiştir. Atatürk’ün arkasından da bir gurup, DP’yi kurarak serbest seçimlerle iktidara gelmiştir.
Üçüncü dönem, 27 Mayıs 1960 Devrimi ile olmuştur. Bu dönemde devletin daha önce yaptığı hazırlıklar, 27 Mayıs olayından yararlanarak uygulamaya koyulmuştur. Soğuk savaşın son döneminde teröre teşvik edilmek istenen Türkiye, bu oyuna gelmemiş, ABD-SSCB arasında sürdürülen bloklaşma kavgasına Türkiye sahne olmamıştır. Burada Kemalizm’in getirmiş olduğu Cumhuriyetin ilkeleri ile oluşturulan devletin farklı yapısı etkili olmuş ve Türkiye üç dünya arasındaki merkezi durumunu koruyarak yoluna devam etmiştir.
Ne var ki, bu dönemde; doğu ve batı blokları arasında gerginliğin artması, bu bölgeye yönelik siyasi manevralarla her 10 yılda bir NATO üzerinden askeri müdahalelerle Türkiye batı blokunun daha fazla kontrolüne alınmıştır. Bu noktada batının NATO’cu darbeleri, Kemalist darbeler olarak sunularak Türk halkının desteği alınmaya çalışılmıştır. Bu noktada Kemalizmin saptırıldığı görülmektedir.
20. yüzyılın son 10 yılında SSCB dağılınca, dünya küreselleşme dönemine girerken, Türkiye Kemalist kimliği ile ayakta kalma mücadelesi vermiştir. Küreselleşme, Asya-Afrika devletlerini parçalarken, Türkiye Kemalist devlet modeli içerisinde varlığını koruyabilmiştir. Küreselleşme sürecinden çeyrek yüzyıl geçtikten sonra, bugünkü aşamada dünya ülkeleri bocalarken, Türkiye her türlü etnik, dinsel savaş ve müdahalelere karşı ‘6 Ok’tan gelen devlet modeliyle direnmiş, bu ve benzeri provakasyonları 6 temel ilke çerçevesinde önlemiştir.
Şimdi küreselleşmeden çeyrek yüzyıl sonra bugün, Türkiye 21. Yüzyılda geleceğini ararken, bir çok düşünce ve siyaset Türkiye’ye belirli çevrelerce empoze edilmeye çalışılmış ve başarılı olamamıştır.
Türkiye’yi 16 yıldır yöneten ‘ Ilımlı İslam’ partisi bile, - küreselleşmeye direnerek- varlığını korumak için Cumhuriyetin ve Mustafa Kemal’in varlığını korumakla karşı karşıya kalmıştır.
Siyonizmin Büyük İsrail Projesi, Atlantik emperyalizminin Büyük Ortadoğu Projesi gibi saldırgan, bölücü ve savaşçı projelerine karşı , Türkiye’nin yine Kemalizm’e dönerek yoluna devam edebileceği artık kesinlik kazanmıştır. Cumhuriyetimiz 100. Yılına yaklaşırken, her türlü emperyal müdahale ve savaş oyunlarına karşı kendisini koruyabilmiş ve varlığını sürdürmüştür.
Önümüzdeki dönemde de dünya yeniden kurulurken, Türkiye Cumhuriyeti Kemalizm kimliği ile ayakta kalabilecek ve yoluna devam edecektir.
Öyleyse:
ONE MORE TIME KEMALİZM!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.