Cüneyt Şaşmaz

Cüneyt Şaşmaz

O'nun FARKI?!

"İki Mustafa Kemal vardır:
Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal...
İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir!
O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur.
Ben, onların rüyasını temsil ediyorum.
Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir.
O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz.
Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!"

Mustafa Kemal Atatürk
...
Türkiye laik'tir.
Türkiye ulus devlet'tir.
Dil'i Türkçe'dir.
Bayrağı Ay Yıldızlı olan'dandır.
Ortak pay'da da buluşmak kaydı ile herkes eş vatandaştır.

Yoksa, "niyet" PKK'yı ak'lamak, şirin göstermek ise kim kimin'le eğleniyor dikkatlice bakmak gerekir.
Ne de olsa ters/yüz zamanlar.
Nitekim...
Selefilik yeniden hayat buldu.
Fetvalarla milletin canına okunuyor.
Diyanet ruhban sınıfına dönüştü.
Ortaçağ papazlarının kaldığı yerden devam ediyor.
Ankara Müftüsü Mehmet Rıfat Börekçizade’nin mirasçısı gerçek din adamları ve Allah'tan korkanlar, Allah’tan korktuğu için ceza yiyor.
Nemrut Mustafa divanları kuruldu.
Bütün zararlı dernekler yeniden vücut buldu.
Gene tekkelerinden Türk Halkını kimliksizleştirip ruhlarını çalıyor.
"Yobazlık" böyle şey!
Oturmamış kişilik, yetişmemiş, gelişmemiş iç dünya!
Sahne tozu yutmuş artist ruh halleri!
Yanardöner!
İhanete ortak!
Her türlü tahrik operasyonuna ortak!
Ali Kemaller serisi üretildi.

Hepsi Ali Kemal’den daha cesaretli ve cahildir.
Cahil cesaretiyle bütün ihanetlerini açıktan yapıyorlar.
Halifelik Ordusu, Kuvayi İnzibatiye bile kuruldu.
O zaman Saray Kuvayı İnzibatiye için 1 milyon 250 bin 836 Lira ayırmıştı (Sinan Meydan).
Günceli de Kuvayı Milliye ruhuna düşman.
Türk Ordusu'ndan geri kalanlara paralel kurulan Kuvayı İnzibatiye gene Türklüğümüze, kimliğimize, kültürümüze, dilimize düşmandır.
Pontusçular rahat rahat çalışıyor.
Büyük Ermenistan hayali kuran Ermenilerle bölücü Kürtler gene işbirliği yapıyor.
Yani, Ermeni Boghos Nubar Paşa ile Baban Aşiretinden Şerif Paşa güncel isimlerle gene "Ermeni-Kürt" Muhtırasını imzalıyor.
İtilaf Devletleri hala düşmanımız.
Kurtuluş Savaşı'nda aldıkları yenilginin intikamına hazırlanıyor.
Yunan gene emperyalist devletlerin kıçına yapışmış, İzmir, İstanbul hayali kuruyor.
Yeni işbirlikçiler çok daha cesaretli.
Bölücüler, gericiler, devşirmeler Türk Milletinin tepesinde tepiniyor.
Kirli su'yu döküp temiz su'yu almak varken, kirli su ile temiz su'yu aynı saksı'nın içinde tutmanın sakıncaları.
Demem o ki:
Asker yanlış yapar ise hesap vermeli!
MİT yanlış yapar ise hesap vermeli!
Emniyet yanlış yapar ise hesap vermeli!
Medya da yanlış yapar ise hesap vermeli!
Yanlış yapan Cumhurbaşkanı, Başimam da hesap vermeli!

Değil mi?!
Demem şu ki:
Taraf olmak başka şey, taraflı olmak başka!
Hayat'ı kocaman bir şaka zannedenler, güldürmeyen son şaka'yı hiç akıl'dan çıkartmasın.
...
Yokluk içinde, silahsız ve dağıtılmış güçsüz bir ordu ile kazanılan Kurtuluş Savaşı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulması ile sonlandı.
Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milletine sadece bağımsız bir ülke vermedi.
Ezilen, kimliği yok edilen, aşağılanan, yoksul ve fakir bırakılan, vergiler altında inleyen Türk Milletine hakkını geri verdi.
Geri vermekle kalmadı.
Kaybettiği özgüveni geri kazandırarak ayağa da kaldırdı.
Biz işte bu muhteşem insana ihanet ettik.
Emanetini koruyamadık.
Şehitlerimize ihanet ettik.
Geleceğimize, çocuklarımıza, vatanımıza ihanet ettik.

Hani Atatürk her şeydi, ağzına alan kaldı mı ya da Atatürk'ü kimler ağzına almış, yaşamları ne halde bakmak lazım!
Bundan sonra Atatürk'ü, Asker'i besmele ile ağız'a almak elzem, çünkü o kirli ağızlara başka şey yakışır.
Dersim'ciden, Narko'dan, Ticani'den Atatürkçü olur mu?!
Atatürk kazandırırken Atatürkçü, kazandırmayınca Gülen Atatürkçü, olmadı Barzan Atakürt'çü!
Oryantal böyle bir şey, inşallah maşallah, yeter ki, akara, maaşa vs zarar gelmesin.
Atatürk Türkiyesi, çakalların midesine oturur!
Diller aynı olsa da, muhakkak duygular farklıdır değil mi?!
Gallipoli belgeseli ile başladı, Mareşal Mustafa Kemal Atatürk'ün ağırlığını yok sayma süreç'i.
Can Dündar'ın Mustafa'sı.
Derken Yılmaz Özdil'in "Mustafa Kemal"i.
Kaftancıoğlu'nun "Atatürk demem Gazi Mustafa Kemal Paşa" derim nida'sı.
Laik'lik karşıtı eylemlerin odak'ındaki baş'lar bu defa yeni CHP'nin içinde.
Sözcü, Yeni CHP, Fox vb derken, içi boşaltılan laik'lik ya da etkisi marjinalize edilmek istenen Mustafa Kemal Atatürk operasyonu ortada.
TSK sanık PKK tanık'tan, CHP tanık, Atatürk olağan şüpheli ya da Neo Sevr'cilerin sanık'ı günlere.
"Yobaz'ın yek gün'ü" desek değil, "Gallipoli", "Mustafa", "Mustafa Kemal" derken...
"Atatürk'e suikast" ise bu da bir başka suikast!
İtibar suikast'i.
...
Atatürk halifeliği kaldırdı, İslamiyeti değil.
Cumhuriyet 29 Ekim 1923'de ilan edildi.
Halifelik 3 Mart 1924'de kaldırıldı.

Kanun No: 431
(13 maddeden oluşan bu kanunun ilk maddesini lütfen dikkatli okuyunuz)
Madde 1:
Halifenin görevine son verilmiştir.
Halifelik Hükümet ve Cumhuriyetin anlam ve kavramı içinde esasen mevcut olduğundan, Hilafet Makamı kaldırılmıştır.

Dolayısıyla sizin o altını kalın kalın çizerek sarfettiğiniz, "Laik Türkiye Cumhuriyeti, İslamiyet'in başı olan Halifeliği kaldırarak kurulmuş bir devlettir" ifadesi külliyen yanlıştır.
Türkiye Cumhuriyeti, 7 düvele karşı savaş verilerek, üç kıtaya yayılmış Türk topraklarından kurtarılabilen kadarı üzerinde kurulmuş bir Türk ‘Cumhuriyet’idir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün gizli bir defteri ya da vasiyet’i yok!
Gazi’yi ayakta tutan matematik, 1776, 1789 çizgisi!
Kaldı ki, kendisinin de "hiçbir dogma bırakmıyorum" dediği sözü de orta yerdeyken, kulağı ters’ten gösterme çabası yersiz!
Vasiyet’i geçin, "Laik, çağdaş Cumhuriyet"e yani ‘milli emanet’e sahip çıkın yeter!
Bugünkü yanlışlara direnip yarınki felaketlere engel olabilmenin en önemli şartlarından biri, geçmişi doğru ve iyi öğrenmektir.
"Cumhuriyet döneminde İslam yasaklandı" diyen din tüccarlarına karşı doğru ve etkili tepki verebilmenin yolu, geçmişte ne olduğunu iyi öğrenmekten geçer.
Cumhuriyet, bu topraklarda yaşayan insanları dinsizleştirmediği gibi, din eğitimini yaygınlaştırarak ve dine duyulan saygıyı artırarak, gerçek dindarların artmasını sağladı.

Vatanı emanet ettiği gençlere bıraktığı "Gençliğe Hitabe" aslında bir vasiyetnamedir.
Ülkemizin düştüğü durum "Gençliğe Hitabe"de birebir anlatılmıştır.
Çıkış yolu da anlatılmıştır.
Bu çok kıymetli vasiyete sahip çıkmadıkça, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutlamaya hakkımız yoktur!
İki yüzlülüğe ve arsızlığa devam ederek kendimizi inkar ettiğimizi ne zaman anlayacağız?!
Kurtarıcısına ihanet eden hiçbir kavim ayakta kalamadı.
Bizler de ihanet ettik.

Her rozet takan, bayrak, poster sallayan Atatürkçü olsaydı, bugün bu nokta’da olur muyduk?!
Mustafa Kemal, neye benzer, kime benzer, lüzumsuz lakırdı, asıl tartışılması gereken hayat memat nokta ortada:
Neden, niçin, niye eserini koruyamadık, medeni devletler seviyesini aşamadık?!
...
Mustafa Kemal, ölümlü bir fani.
Laik Türkiye Cumhuriyeti ise Atatürk’ün bizlere emanet ölümsüz eseri!

Hayat memat nüans şurada saklı:
Etten kemik’ten ölümlü, "ölmüş" Mustafa Kemal’i diriltmek mümkün değil!
Adına, verdiği mücadeleye saygı duymak başka şey, "Tanrı" muamelesi yapıp tapınmaya çalışmak başka şey!
"Laik olmak adam olmak demektir" ise önce mazruf’a bakmalı!
Atatürkçüyüz deyip, ölümlü Mustafa Kemal’i Tanrı’laştırıp, sonra da o’ndan yardım dilenmenin neresinde ilim var, neresinde fen, neresinde akıl?!
Papağan gibi Atatürk’ün sözlerini tekrar ederek "medeni devletler seviyesini aşmak" mümkün mü?!
Bayrak, poster sallayarak 2002’den ve/veya 1997’den bu yana hangi başarı elde edildi?!
"Atatürk", Türk’lüğün tarihinde omuz’dan omuz’a taşınan bir kaftan.
Yaşatmamız gereken eseri, biz’lere emanet ettiği eseri, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti.
200 yıllık Prusya operasyonu kapsamında, Osmanlı "büyük resim"i okuyamadı, paramparça oldu!
28 Şubat'ta "stratejik kör"lükten kaynaklı, Atatürk Türkiye'si operasyona uğradı, ticani, yobaz, narko koalisyonu.
Gerçek'i ortaya koymaz isen ne olması bekleniyor!
Sebep sonuç ilişkisi bir yana, gerçeklik çerçevesi'nin üstünden, altından, yanından da bakmak, bakabilmek hayat memat mesele.
Misal, deniliyor ki, Kurtuluş Savaşı'nda herkes cephe'ye koştu.
Bugün de benzer gerçeklik'in içerisinden geçiyoruz.
Sakat bir düşünce!
Kurtuluş Savaşı'nda herkes cepheye koştu ise İstiklal Mahkemeleri'nde neden onca asker kaçağı ip'e çekildi!?
"Osmanlı Torunuyum" diye ortaya çıkanlara sormak, araştırmak lazım, malum torun Osmanlıca biliyor mu?!
Torun'lardan kaçı Türk'lüğünü korumuş, kaçı Müslüman!?
Kendi dil'ini unutmuş, kültürünü bilmeyen, etki ajan'ı olarak kullanılan kaç Osmanlı torun'u vardır?!

Öğrenimi nedir, eğitimi nedir, BOP'a bakış'ları nedir?!
Bilmemek ayıp değil, araştırmamak, hakikat'i saklamak ayıp.
Medya'nın işi nedir, ne değildir!?
Kitap yazarak vatan kurtulsaydı, "Mustafa Kemal" isimli kitabı ilk olarak, o adı taşıyan fani yazmaz mıydı?!
Oksimoron’un tam karşılığı enstantane:
Atatürk üzerinden siyaset ticaret yapanların bir elleri yağda, diğer el bal’da, buna karşılık Atatürk Türkiyesi her nasılsa uçurum’da!
Aynı anda iki doğru olamaz ise "Mustafa Kemal" kitap’ını yazanlara sormalı, kitap’larınız yok satarken, Atatürk Türkiyesi neden uçurum’da!?
Gaz alıp can verilen süreç hangisi?!
Mustafa Kemal "Süperman" değildi, öyle olmuş olsaydı, Osmanlı'yı kurtarırdı.
Ölüyü diriltmek sadece Yaradan'a mahsus bir özellik ise Osmanlı'nın hikayesi ortada!
Mustafa Kemal'in dehası, o çökmüş, çürümüş yapıdan, laik, çağdaş, çağ'ın ruhu'na hitap eden bir devlet'i çıkartması.
Asla pes etmemesi, ufkun ötesini görmesi.

"Atatürk" kitabı yazarak ya da "Nutuk" okuyarak "Gordion düğümü"nü çözmek mümkün değil ise nedir şeytan'ın gör dediği enstantane!
Çanakkale'de kullanılan harita Sarıkamış'ta işe yarasaydı, tarih farklı yazılırdı, değil mi?!
O çok zor şartlar altında, bir avuç inanmış adam, dünya'yı yenmedi, çağ'ın ruhuna hitap eden "Önder Mustafa Kemal"in iz'inden giderek, Türkiye'yi yok olmaktan kurtardı.
"Önder" Mustafa Kemal Atatürk, Dünya'yı yendiği için değil, çağ'ın ruhu'na hitap eden 'yüksek matematik'in içinden geçtiği için başardı; düşman'a diz çöktürdü, çaresiz bıraktı, laik, çağdaş cumhuriyet'i ihdas etti, ölmeden önce de genç'lere emanet etti.
Mustafa Kemal’i eşsiz kılan "özgürlük benim karakterimdir" demesi, inadına ölümüne zafere, milli kurtuluşa yürümesidir!
Atatürkçüler'in zekası ile alay edebiliyor iseler, bir kez daha alay etsinler.
Neticede, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Atatürk kitapları yazılarak, açık artırmada satılarak inşa edilmedi.
Atatürk, 'çağ'ın ruhu'na hitap etti.
Dönem'in "Osmanlı bakiyesi"ni, 1923'te açılan parantez üzerinden dönüştürmeye, medeni, çağdaş dünya'nın parçası yapmaya çalıştı.
Türkiye'yi, Avrupalı bir devlet yapmak için gecesini gündüzüne kattı.
1776, 1789'un ruhu'na uygun 1923 operasyonu, öncesinde 23 Nisan 1920.
Mustafa Kemal'e, "aldattı" diyenler, çağ'ın ruhu'ndan bihaber olanlar.
Neticede, 1776, 1789, Avrupa içindeki Aydınlanma ve/veya Sekülerizm operasyonu idi.
19 Mayıs'ta Samsun'a çıkan meçhul'e adım atmadı, neyi neden yaptığını biliyordu!
Aynen Çanakkale'de olduğu gibi.

Önce tepe'de ya da derin'de "anlaşma" sağlandı, sonra sahada temizlik operasyonu başladı!
Atatürk "Tanrı" değildir.
Hiçbir zaman da Tanrıcılık oynamadı.
Şirk'e bulaşanlardan olmadı.
Birileri o'nu Tanrı gibi göstermek istese de önder'di, lider'di.
Nefis harp'i bağlamında, 3 sarı'dan uzak durdu (altın'ın sarısı, kadın baldırının sarı'sı, rütbe'nin makam'ın altın suyuna bandırılmış yaldızlı sarısı).
Gazi, dönem'in zor şartları içinde ne hokkabazlık'a kafa yordu, ne de olmayacak dua'ya amin dedi.
Çağ'ın ruhu'na hitap etti.
Laik, çağdaş, ulus devlet Türkiye Cumhuriyet'ini kurdu, yüceltti.

19 Mayıs 1919, basit bir tarih değildir.
Sadece "Türk Milleti" için değil, "İnsanlık" için atılmış büyük bir adımdır.
O adım'ın ardından, 23 Nisan 1920 tarih'i geldi.
"Laik" Dünya'nın çivi'si 29 Ekim 1923'te Anadolu'da çakıldı.
Bugün'ün hikayesi geçmişte yazıldı ise bugün'ün hikayesi "sürpriz" değil.
"Rol model Atatürk" ise yeni CHP'nin içinde siyasal İslamcılar'ın el'inin ne işi var ve hatta siyasal kürtçüler'in, yobaz, ticani vb ne varsa.
Kaldı ki, Yobaz'ın tek gün'ü, Ticani'nin bir yıl'da yapamadığına eş'değer.
Demem o ki:
Erdoğan düşmanlığı yaparak Atatürkçü olunmaz!
Re'aksiyon "aksiyon" değildir.
Demem şu ki:
Erdoğan'ın düşmanları ne kadar Atatürkçü!?
...
Hülasa:
"Bir insana ölümünden sonra bu derece sevgi ve yas gösterileri yapılması, milletler tarihinde az görülen şeylerdendir."
Athinaika, Atina, 12 Kasım 1938
...
"O, dünya üzerinde yeni bir devir açmıştır.
O’nun Türk kadınlarına hak vererek ve bir ülkede anneyi yakışır olduğu yüceliğe eriştirerek Batı’ya ders verdiğini nasıl unuturum?"

Prenses Aleksandrina, Uluslararası Kadınlar Birliği Delegesi
...
"Atatürk, başı dumanlı doruklarda yüce bir dağ tepesidir.
Siz O’na yaklaştıkça o yükselir ve aranızdaki mesafe sonsuza değin aynı kalır.
Devirlerinde büyük gözüken, zamanla küçülen benzerlerinden farkı budur ve böyle kalacaktır."

Arriba Gazetesi, Portekiz, 1938
...
"Modern Türkiye’nin yaratıcısı Kemal Atatürk’ün eserleri, memleketi için yaptıkları İsveç’te çok iyi bilinmektedir.
Atatürk’ün liderliği altında Türkiye’nin kalkınmasını, fevkalade ileri hamlelerini hayranlıkla takip ettik.
Atatürk’ün, hukuk alanında olduğu gibi, diğer alanlarda da getirdiği reformlarla, Türkiye içinde bulunduğu çok zor durumdan kurtarılıp kuvvetli ve güvenilir temeller üzerine yerleştirilmiştir."

Erlander, İsveç Başbakanı
...
"İslam dünyasının büyük insan yetiştirme gücünü yitirdiğini öne sürenler, Atatürk’ü hatırlamalı ve utanmalıdırlar."
Tahran Gazetesi, İran, 1939
...
"Bugün Türkiye, büyük ve yeni bir memlekettir.
Ve savaş sonrasının dehşet, sefalet ve bitkinliğinden çıkmış olan bu yeni Türkiye, Atatürk’ün dimağında vücut bulmuştur.
O, bu Türkiye’yi kendi elleriyle dünyaya getirdi."

Daily Mirror Gazetesi
...
"Denilebilir ki O'nsuz İslam alemi yolunu bulabilmek için elli yıl daha bekleyecekti."
Fransız Berthe Georges-Gaulis
...
"Atatürk öldü.
Barış kubbesinin Doğu sütunu yıkıldı.
Artık evrende barışı kimse garanti edemez.
Nitekim Avrupalı devlet adamları, O'nun 1930’da yaptığı uyarı ve tavsiyeleri dinlememiş ve dünyayı 1939 yılında ikinci büyük savaş felâketinin içine sürüklemişlerdir."

Fransız Gazetesi Sanerwin
...
"Tarih çok büyükler gördü.
İskenderler’i, Napolyonlar’ı, Washingtonlar’ı gördü.
Fakat yirminci yüzyılda büyüklük rekorunu Atatürk, bu Türk oğlu Türk kırdı."

L’Illustration, Fransa
...
"Atatürk, yirminci yüzyılın en büyük mucizesidir."
National Tidence Gazetesi, Danimarka, 11 Kasım 1938
...
"Eğer tarih bir kalbe sahip olsaydı, Mustafa Kemal’i mutlaka kıskanırdı."
Tchang Yang Yee Pan Gazetesi, Çin, 1958
...
"Hiçbir ülke, Atatürk’ün Türkiye’sinin gördüğü değişiklikleri bu kadar hızlı bir şekilde görmemiştir.
Bugünün Türkiye’sinin tarihi, Mustafa Kemal’in tarihidir."

Dness Gazetesi, Bulgaristan, 11 Kasım 1938
...
"Türkiye’nin uluslararası ünü, prestij ve otoritesi durmaksızın yükselmiştir.
Milletine bu kadar az zamanda bu ölçüde hizmet edebilen tek devlet adamı Atatürk’tür."

La Libre Belgique Gazetesi
...
Hasılı:
"Hepimiz Askeriz" ama hangi Türkiye'nin Askeri?!
Cevap:
Atatürk Türkiyesi'nin nefer'iyiz?!
...
Sözün özü:
"Ben, manevî miras olarak hiçbir nass-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum.
Benim manevî mirasım, bilim ve akıldır.
Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü güçlükler önünde, belki amaçlara tamamen eremediğimizi, fakat asla ödün vermediğimizi, akıl ve bilimi rehber edindiğimizi onaylayacaklardır.
Zaman hızla dönüyor, milletlerin, toplumların, bireylerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.
Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur.
Benim, Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır.
Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar."

(Hamdullah Suphi Tanrıöver’den naklen, Cemal Kutay, Mustafa Kemal’in Ufuktaki Manevî Mirasçısı ile Sohbet, s.2-3; İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeolojisi, s. 13)
...
Netice:
"Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir.
Fikirlerini inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir.
Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıkların arasından bile olabilir.
Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint’ten, Mısır’dan döner dolaşır gene gelir, verimli sonuçları kalpleri doldurur."

1937 (Atatürk’ten B.H., s. 6, 128)
...
Ezcümle:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"
Namık KEMAL
Cevap:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Gereği düşünüldü.
Yüce Türk Milleti adına:
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türk'üm diyene!
Cüneyt Şaşmaz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.