Nuray Başaran
Ortadoğu’yu kadınlar kurtaracak!
Bernard Lewis’i 2002 yılında tanımıştım. George W. Bush'un danışmanıydı. O zaman ben de Akşam Gazetesi Ankara Temsilcisiydim. Çukurova Grubu olarak Lewis’in Ankara’da konferans vermesi konusunda çalışma yapmıştık. Konu olarak da o günlerde gündemimize giren BOP Projesi çerçevesinde Ortadoğu’nun geleceği üzerine bilgilenmek ve uzmanından Ortadoğu’da Türkiye’nin yerinin ne olduğunu öğrenip ne olması gerektiği konusunda katkı sağlamak niyetindeydik. Çukurova Grubu’nun ve Akşam Gazetesi’nin sahibi Mehmet Emin Karamehmet hem bölgede olanları , hem de başına gelenleri anlamaya çalışıyordu.
Bernard Lewis, İngiliz asıllı ABD'li tarihçi. Princeton Üniversitesi'nde profesör. İslam tarihi ve İslam-Batı ilişkisi hakkında uzmanlaşmıştır. Ortadoğu hakkında uzmanlaşmış batılı uzmanlar arasında en çok okunan yazarlardandır. Yahudi kökenlidir.Zaten o dönemde Bush’un hemen hemen tüm ekibi de Yahudi kökenliydi. Londra Üniversitesi'nde eğitim gören Lewis; yüksek lisansını Ortadoğu Tarihi yoğunluklu olmak üzere Tarih konusunda, doktorasınıysa İslam Tarihi konusunda yapmıştır. Paris Üniversitesi'ndeki araştırmaları sırasında Türkçe öğrenmiştir.1974'e kadar Londra Üniversitesi'nde, 1974-1986 arasındaysa Princeton Üniversitesi'nde hocalık yapan Lewis 1998 yılında Atatürk Barış Ödülü'nü aldı. Araştırma alanları Ortaçağ İslam Dünyası, günümüz Ortadoğusu ve Osmanlı Devleti'dir.
Lewis Ak Parti'nin “nihai hedefi İslami demokrasi diye adlandırdıkları şey. Bu demokrasinin tek yönlü sokak olması anlamına gelir. Bu yolla gelirsiniz ama aynı yolla gitmezsiniz.” Ak Parti nedeniyle Türkiye karanlık zamanlara geriye gidiyor. Ak Parti iktidarındaki Türkiye, “her geçen gün daha çok Orta Doğu'ya benziyor.” Yakın bir gelecekte, “Türkiye'nin İslami bir cumhuriyet ve İran'ın laik bir demokrasi olacağı bir durumu düşünmek zor değil.” diye düşünüyor.
Lewis, İslam dünyasından artık sadece İran muhalefetine güveniyor. “[Müslümanların] Bizim sahip olduğumuz türde bir şey inşa etmek kabiliyetinden yoksun olduklarını kabul etmemiz gerekir. Biz ne yaparsak yapalım, onlar tiranlar tarafından yönetilecektir!” diyor.
Bernard Lewis, Orta Doğu'nun ve Türkiye'nin geleceğiyle ilgili yazı ve röportajlarında hep kadınlardan umutlu olduğunu söylüyor. Ona göre, “Şeriatta durum oldukça açık, bir kadının değeri yarım erkeğe denk”.
Kadınlar modernliğin değerini anladıkça bu duruma tavır alacak, değiştirmeye yelteneceklerdir diye düşünüyor. 1997 yılında yayınladığı The Future of the Middle East (Ortadoğu’nun Geleceği) kitabında da açıkça bu fikirlerini ortaya koyuyor. Lewis’e göre, Türkiye’de de yeniden uyanış mücadelesini ancak kadınlar yapabilir. Öyle bir yapı var ki Ortadoğu’da; bu Türkiye’de hissedildiğinde yani şeriat baskısı geldiğinde ortaya kadınlar çıkacaktır.
Nitekim bu tür siyasi baskı dönemlerinde hep kadınlar ortaya çıkmıştır. Refah Partisi iktidarı döneminde de kadınlar üzerinde hissedilen veya hissettirilen ‘şeriat baskısı’ sonucu ADD (Atatürkçü Düşünce Derneklerinin)sayıları 50 civarında iken birden 550’ye çıkmıştır. Refah iktidarına karşı Türkiye’de halk kitlelerini tabanda sürükleyen güçlü kadrolar olmayınca, kadınlar ortaya çıkmıştır. Bugün de aynı durum söz konusu olabilir mi? Evet olabilir. Çünkü tabanda beklenen siyasi örgütlenme ve alt yapı yapılamamaktadır. Ama bu gezi olayları gibi gayri Müslüm örgütlenmeler ile değil, ancak milli çizgide ve laikliğe yürüyen kadınlarla mümkündür. Önemli bir kadın hareketi Türkiye’de siyasi dengeleri değiştirebilir mi? Evet değiştirebilir. Çünkü bu noktadaki en belirgin durum kadın seçmen sayısıdır. Ve o sayıyı erkek sayısı ile eşit olarak alırsak seçmenin yarısıdır. Ve bugün maalesef hangi ‘mahalle’de olursa olsun kadınlar son gelinen noktada ülkede yaşanılan durumdan bir şekilde rahatsızdır. Bunu görmek için ülkemizde son zamanlarda yayınlanan üçüncü sayfa haberi dediğimiz olaylara bakmak yeterli olacaktır.
Esas konuya gelecek olursak; İYİ Partinin bu hafta sonu yapılan kongresi medyada yer verilmese de siyasette umut yaratmıştır. Gördüğüm kadarıyla kongre salonu dolu ve bir o kadar da heyecanlıydı. Haliyle sesini medyada duyurmada zorlandı. Ama 2002’de Ak Parti’nin yasaklı Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a da o dönem merkez medya yer vermiyordu. Üstelik de, ‘Muhtar bile olamaz’ manşetleri atıyordu. Ama arkasına halk kitlelerini alan Erdoğan, siyasette uzun bir yol katetti ve 16 yıldır iktdarda! Bugün O’na geçit vermeyen medya ise artık yok!
Yarın mevcut medya ve Anadolu’da yerleşen ‘MERAL-KEMAL’ ya da ‘CHP-İYİ PARTİ’ koalisyonu beklentisini, İYİ Parti’nin hangi partilerden oy alacağını , ABD’nin Türkiye için planladığı 2 partili sistemden nasıl uzaklaşıldığını yazacağım. Elbette İran-Rusya’nın Türkiye’de buluşmasının stratejik önemini ve Putin’in ziyaretini de atlamış değilim. Dış politikada şimdi herkes, ‘ İp üstünde cambazlık’ yapıyor. Ortadoğu’ya tüm gözler çevrilmişken; Balkanlar’da kan mı, bal mı var? Hepsini sırasıyla yazacağım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.